Batılı sömürgeciler genelde tiksindirici bir şekilde davranıp, fakat sonrasında pişman olagelmiştir. Doğuya doğru gittiğimizde ise, resim biraz bulanıklaşır. Çok az insan bugün Çerkeslere ne olduğunu hatırlıyor. 19. yüzyılın ortasında Osmanlı İmparatorluğu çökmeye başladığında, Rusya Türklerin Karadeniz’in kuzey doğu kıyılarındaki gevşek nüfuz sahalarını ele geçirdi ve kanun tanımayan, kararlı büyük sayılarda Çerkes kabileleri bugün soykırımsal sömürü savaşı diyebileceğimiz savaşlarda hayatını kaybetti. Ölüm alanlarından kaçan büyük miktarda Çerkes, su sızdıran ve aşırı kalabalık gemiler ile Karadeniz’i geçti, birçokları bugün unutulmuş olan Karadeniz’in Türk sahillerindeki mülteci kamplarında sefil bir halde öldü. İki milyon civarındaki toplam Çerkes nüfusunun yarısı kadarı yok oldu.
Oliver Bullough’un ilk kitabi, onu seçkin bir araştırmacı, gözlemci ve anlatıcı olarak ortaya çıkardı. Kitabın başlangıç bölümleri, Rusya’nın büsbütün umursamadığı tarihini ele alıyor. Bu, bir bakıma Amerikalılar Siuhlardan (ç.n. -bir Amerikan yerli kabilesi) bihaber olsaydı ve Yaralı Diz (ç.n. “Wounded Knee” katliamı olarak bilinen ABD ve Siuh halkı arasındaki çatışmanın geçtiği yer) 1890’daki olayların hafızalardan silinmesiyle turistik bir tatil yerine dönüşseydi, benzeşebilirdi.
Bu aşağı yukarı, bugün hayatta olan Çerkeslerin, 150 yıl önce son ve en büyük yenilgi ve katliamın gerçekleştiği Soçi’deki 2014 Kış Olimpiyatlarını nasıl gördüğüdür. Bullough, sırayla Rusya’daki ve sürgündeki kararlı ve çaresiz bakiyelerini takip etti. Macerası onu Kosova’nın bozuk ve fakir köylerinden Ürdün’deki etkili ve küçük bürokrat sınıfına kadar götürdü. Unutulmuş bir fırtına tarafından rüzgarlara vurulmuş bir halkın unutulması güç portresini çizdi.
Bullough’un araştırması zorluydu. Uzun zamandır gizli olan o dönemki cinayetleri ve Britanya hariciyesindeki dosyalarda gömülü olan yardım için yapılan ricaları gün yüzüne çıkardı. Bulduklarını, çoğu zaman hem kaybettikleriyle ilgili nostaljik hem de döndüklerinde bulduklarından canı sıkılan günümüz diasporasının anlatıları ile karsılaştırdı.
Eğer Çarlığın Kuzey Kafkasya istilası barbaca idiyse, Stalin döneminde halkların tümüyle Orta Asya steplerine sürgünlerini de içeren komünist dönem daha da kötüydü. Balkarya’daki (Çerkesya’ya komşu Türki bir dil konuşulan bölge) Çerek vadisindeki savaş dönemi katliamı özellikle acıklı bir hikayedir. Bu katliam, Katyn’deki Polonyalı subayların öldürülmesi gibi, Stalin’in gizli polis teşkilatı NKVD tarafından yürütülmüş ama sonrasında alaycı bir şekilde sorumluluğu Almanların üzerine bırakılmıştı. Ancak, Polonyalılar inatla tahrifçilere karşı tarihlerini korurken, Çerkesler büsbütün seslerini çıkaramaz durumdaydı. Bullough’un en güçlü noktalarından birisi, bölgeyle ilgili uzman tarihçilerin çalışmalarında bile Çerkeslerle ilgili ne kadar az bilgi bulunduğudur.
Kafkas tarihin mirasçıları, otoritelerin beceriksizce karşılık verdiği terörist saldırılarda rastgele yapılan, zalim bir yıkıma uğramaktalar. Bullough, Rusya Kafkasya’sında komşu bir cumhuriyet olan Kuzey Osetya’da, Beslan’daki okulda, Çeçen savaşçılar olduğu iddia edilen teröristlerce 2004’de yapılan baskını irdeliyor. Ayrıca bu hafta Moskova metrosundaki iki saldırıda tekrarlandığı gibi -ilk bulguların öne sürdüğü bir taktik olarak- kocalarının, oğullarının ve kardeşlerinin intikamını almak için intihar bombacısı haline gelen kadınların arka planını inceliyor.
Rus ve sonrasında Sovyet yönetimi bölgeye okur-yazarlık, elektrik, yollar ve ayrıca feodalizmin kökünden sökülmesini getirdi. Ancak Oliver Bullough’un açıklamasına göre, bu olanlara bir medenileştirme misyonu demek gülünç olurdu. Tüm bunlar, suçu her tarafta kökleştiren gaddarlık, beceriksizlik ve yozlaşmanın şok edici bir karışımı ile beraber geldi.
“The Economist” 31 Mart 2010 baskısından.
Let Our Fame Be Great: Journeys Among the Defiant People of the Caucasus (“Bırakın Şöhretimiz Büyük Olsun: Kafkasya’nın Muhalif İnsanları Arasında Bir Seyahat”). Yazar: Oliver Bullough, Basım: Allen Lane, 496 sayfa, Fiyat:25 İngiliz Sterlini. Ayrıca, Basic Books tarafından Ağustosta Amerika’da yayımlanacak. Amazon.co.uk adresinden satın alınabilir.
Çeviri: Shumaf Sencer
Comments
No comment