Abhazya Rusya'ya ilhak olmaktan nasıl korunabilir?

UNITED STATES AGENCY FOR STRATEGIC COMMON SENSE

 Hareket Memorandumu

Kime: Dışişleri Bakanı Hillary Rodham Clinton, Savunma Bakanı Robert Gates
Kimden: Alexander Cooley & Lincoln Mitchell
Tarih: 1 Mayıs, 2010
Konu: Gürcistan’ın Toprak Bütünlüğü

 Abhazya Rusya’ya ilhak olmaktan nasıl korunabilir?

2008 Ağustos Rus-Gürcü savaşından bu yana, ABD ve AB inatçı ve haklı bir şekilde Rusya’nın savaş arından, Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlık ilanlarını tanımasını kabul etmiyor. Ancak, Washington ve Brüksel, birlikte ve ayrı ayrı, Gürcistan’dan kopan bu bölgelere karşı değişen yeni politik dinamikleri hesaba katan gerçek bir strateji geliştirmekte başarısız oldu. Aslında, bizim işleyen bir politikamız yok; bizim gerçeği görmezden gelen sıkışıp kalmış boş laflarımız var. Kabul etmemiz gereken en önemli gerçeklerden birincisi; Gürcistan’ın bu bölgeleri muhtemelen onlarca yıl kaybettiği ve ikincisi, Rusya’nın bu iki bölge üzerindeki etkisinin hızlı ve esaslı bir şekilde arttığıdır. ABD yaklaşımını değiştirmez ise, Rusya Federasyonu çok geçmeden Abhazya ve Güney Osetya’yı yutacak. Bu neticeyi önlemek için bizim AB ile birlikte, bu bölgeler hakkındaki mevcut dışlama politikasını sonlandırmaya ve bu politikayı ‘tanımadan ilişkilenme’ ile değiştirmeye ihtiyacımız var.

ÖNCELİKLE ABHAZYA

Abhazya ve Güney Osetya, politikacıların ve gözlemcilerin akıllarına hemen hemen her zaman birlikte gelir, ancak bu ikisi arasında önemli farklılıklar söz konusu. Bağımsız bir Abhazya en azından teorik olarak makul ve sakinlerinin birçoğunun talebini yansıtıyor. Nüfusunun yalnızca 180.000 civarında olmasına rağmen, bölge Rusya haricindeki ülkelerle bağlantıyı kolaylaştırabilecek uzun bir Karadeniz kıyısına sahip; bazı doğal gelir kaynakları ve bir dizi idari kurumu var. Son zamanlarda Özgürlük Evi tarafından ‘kısmen özgür’ olarak tanımlansa da Abhazya’nın devletsel nitelikleri mevcut. Bütün bunların aksine, Güney Osetya, 50.000 den az nüfusuyla, Gürcistan ve Rusya arasında denize kıyısı olmayan bir bölgeye sıkışmış durumda ve halkının orada yaşayan Gürcülere tepkili olması onları bağımsızlık hedeflemek yerine Rusya’ya bağlı korumalı özerk bir devlet arzusuna yöneltiyor. Bu yüzden, pratik sebeplerle çabalarımızı Abhazya üzerine yöneltmeliyiz.

2008 yazında Gürcü savaşının sonlanmasından itibaren Batı dünyası, Rusya’nın yanısıra sadece üç devlet (Nikaragua, Venezuella, Nouru) tarafından desteklenen Abhazya’nın bağımsızlığını ısrarla reddediyor. ABD ve AB, Gürcistan’ın toprak bütünlüğünü desteklediklerini açıkca ifade de ettiler. Ancak ‘Toprak bütünlüğü’ kavramı Gürcistan hususunda kullanıldığında özel bir anlam içerir. Burada kastedilen Gürcistan’ın Sovyet dönemi sonundaki toprak bütünlüğüdür. Fakat şu anda Gürcistan’ın toprak bütünlüğü bu anlam çerçevesinde gözetilemez ve korunamaz çünkü bu halihazırda mevcut değil.

Abhazya ve Güney Osetya’daki çatışmalı durumu çözmenin en iyi yolu Gürcistan’ın toprak bütünlüğünü sağlamak gibi gözükse de, bu uzun vadeli bir plan olarak ele alınmalıdır. Bundan uygulaması kolay ve hemen olabilecek bir planmış gibi bahsedilmesi ve Batı diplomasisinin bu plana öncelik vermesi sürece zarar verici olur. Bu şekilde davranmak Tiflis’deki radikallerin, Abhazya ve Güney Osetya’yı tekrar Gürcistan’a dahil etme konusundaki faal ve hatta askeri boyuta varan çabalarına Amerika’nın ve AB’nin sıcak baktığını düşünmelerine sebep olabilir.

Aynı zamanda etnik temizlik korkusu da gün geçtikce artıyor. 1990 ‘lı yılların başlarında Abhazya’daki savaş boyunca Abhazya’da Gürcistan dışında barınabilmek için evlerinden çıkmış 250.000 civarında etnik Gürcü yaşıyordu. Çatısmadan 15 yıldan uzun bir süre sonra dahi bu insanlar mülteci olarak kalmıştır. Bu şu anlama geliyor ki Abhazların bağımsızlık hayalleri topraklarında azınlıktan çoğunluğa dönüşen bir etnik temizlik olgusuna dayanıyor. Çoğu Abhaz , Gürcü stratejisini yerinden edilmiş etnik Gürcüler’i Abhazya’ya geri yerleştirip demografik durumu eski haline (status quo ante) getirerek Abhazların hayallerini suya düşürmek şeklinde okuyor. Böyle bir neticenin korkusu Abhazya’yı Rusya’nın kollarına sürükleyecektir.

Birleşik Devletlerin Abhazya politikasında toprak bütünlüğü söyleminin ötesinde ulaştığı nokta “Stratejik Sabır” olarak tarif edilebilir. “Stratejik Sabır” temelde Abhazya’nın gönüllü olarak Gürcistan’a yeniden katılmasının, Gürcistan’ın Abhaz halkına Rusya etkisi altında bulacağından daha iyi, müreffeh, daha demokratik bir yurt sağlayacağını göstermesiyle mümkün olabileceğini söylüyor. Ancak, Gürcistan’ın akla uygun biçimde daha ferah ve daha demokratik olarak tanımlanabileceği Gül Devrimini izleyen yıllarda dahi “Stratijik Sabır” bir işe yaramadı.

“Stratejik Sabır” Gürcistan’da ki gelişmelere odaklanırken, Abhazya’da olan biteni büyük ölçüde periferik olarak izliyor. “Gürcistan’ın bu bölgeleri Rusya’nın kucağına itekleyen izolasyon çabalarına destek olan da “Stratejik Sabır” dır. Bununla birlikte, yeni Gürcü hükümeti stratejisi, uluslar arası programlarda ortak projeler ve ortak katılım için eski ve yeni sakinleri bir araya getirebilecek bir dizi girişim aracılığıyla Abhazya ile birleşmeyi öngörüyor. Birleşik Devletler bizim kendi paralel ilişkilenme stratejimizi takip ederken, Gürcistan’ın çabalarını desteklemelidir. Abhazy ile ilişkilenme konusundaki başarısızlığımız Abhazya’nın Rusya ile giderek güçlenen güvenlik ve ekonomik ilişkilerini pekiştirmeye yarar. Tam da ABD’nin faydalanma yollarını araması gereken Rus-Abhaz geriliminin henüz başladığı bir anda, onu islah eden “Stratejik Sabır” olacak.

Tanımadan İlişkilenme

ABD ve Avrupa Birliği’nin bir alternatifi var. Bağımsızlığın tanınmayacağını netleştirerek Abhazya ile ilişki içinde olmalılar. Batı, Moskova ve Sohum arasındaki uyumu bozabilmek için tek gerçekçi yol bu seçenekten geçiyor. Bu alternatif politika nasıl yapılandırılmalı?

Öncelikle, Abhaz yetkililer kendi Abhaz pasaportlarıyla dahi Avrupa ve ABD’ye vize alabilmeliler. Çalışma gezileri ve ziyaret organizasyonlarına katılmak için aktif bir şekilde cesaretlendirilmeliler. Abhazya’ya yakın mesafesi ve Gürcü-Rus ateşkesinde aracılık ve gözlemcilik rolleri sebebiyle Avrupa Birliği’nin bu doğrultuda liderliği alması isabetli olur. Fakat Abhaz siyasi karakterleri özellikle bölgeye yönelik kaygı ve ortak sorunları hedefleyen Washington DC düşünce kuruluşlarının konferans ve seminerlerine de katılmak için cesaretlendirilmeliler. Bu politikanın emsalini ABD’nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yönelik politikasında görebiliriz. Washington, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni egemen bir devlet olarak tanımıyor olsa da, KKTC pasaportlarını seyehat amaçlı ve vize başvuruları için tanıyor.

İkinci olarak, Abhazya’nın ekonomik bağlarını çeşitlendirmek için daha fazlası yapılmalı. Tüm Karadeniz bölgesiyle ekonomik bağların kurulması, ülke dış ticaretinin neredeyse % 95’iyle bütçenin üçte ikisinden fazlasını sağlayan salt Moskova dış ticareti’nden çok daha fazla olanak sağlardı. Özellikle Türkiye’deki Abhaz diasporası ve bölgedeki ekonomik ağları Rusya’nın ekonomik tekeline muhtemel en iyi alternatifi sunuyor. Uluslararası finans kuruluşları, Abhazya ile Gürcistan dahil Karadeniz’de yer alan diğer ülkeler arasında ilişkileri güçlendirecek projeler geliştirmek konusunda cesaretlendirilmeliler. Abhaz ekonomisi geliştikçe kapasite yönetimi konusunda batılı aktörlerin önemli danışmanlık rolleri üstlenebilecekleri desteğe ihtiyaç duyacaktır.

Üçüncü olarak, Abhaz Sivil Toplum Kuruluşlar’ı (STK’lar), ortak kaygı arzeden meselelere yönelik daha geniş uluslararası ağların parçası olmalılar. Abhaz sivil toplumunun daha geniş bir uluslararası topluluğun uzmanlığıyla ilişkiye geçerek faydalanabileceği acil bir kaç mesele var. Mesela, Soçi ve Abhaz Karadeniz sahilinin hızlı gelişimi -Tquarcal bölgesinde 2014 olimpiyat oyunları hazırlıkları çerçevesinde devasa bir çimento fabrikasının açılması dahil- Abhaz çevre örgütlerinin kaygılarını daha geniş bir uluslararası dinleyici kitlesine ulaştırmasını mümkün kılabilir.

Keza, bölgedeki Rus yatırımlarından kaynaklanan yozlaşma sorunları da hükümet faaliyetlerini STK’ların çalışma alanlarına sokabilmek için ideal bir giriş noktası olabilirdi. İnsan hakları ve demokrasi örgütleri, Özgürlük Evi’nin yaptığı gibi, Abhazya’da politik özgürlükler ve insan hakları konularında ayrı devlet raporları oluşturmayı düşünmeliler. Bu, Abhaz hükümetinin faaliyetleri’ni kuşatan uluslararası bir sorumluluk ağı yaratmak için bir başlangıç olacaktır.

Son olarak, son dönemlerde ülkede yozlaşma ve hükümet üzerine eleştirel bir tutum sergilediği için Sohum liderliğince ağır baskı altına alınan Abhaz medyası ve gazetecileri, uluslararası gazeteci değişim programlarından ve Sınır Tanımayan Gazeteciler veya Gazetecileri Koruma Komitesi’nin danışmanlıklarından azami fayda sağlayabilirdi. Tüm bu uluslararası bağlantılar desteklenmeli, ve bu bağlar Abhazya’nın politik statüsü meselesi gündeme gelmeksizin kurulmalıdır.

Öncelikle, bu projelerin gidişatı Cenova müzakerelerindeki ilerlemeler veya her hangi bir statü görüşmesiyle ilişkilendirilmemelidir. Bunun yerine, AB ve ABD siyasetçileri Abhaz halkının batılı politik değerleri daha iyi anlayarak Rus bağımlılığına gerçek bir alternatif olarak görmelerini sağlayacak geniş bir iletişim ağı kurmalılar.Bununla birlikte, orta vadede bu bağlantıların doğası ve derecesi statü müzakerelerine bağlanabilir veya Gürcistan’la kesin barış yönünde şartlı girişimlere dönüşebilir. Bu uluslarası bağlar bir defa yaratıldığında, Batı, Abhaz aktörler üzerinde şimdi olduğundan çok daha fazla koz sahibi olacaktır.

Gürcistan’ın Bakış Açısı

Birleşik bir Gürcistan umudunu korumanın tek yolu olsa da, tanıma olmaksızın ilişkilenme, Tiflis tarafından keskin bir şekilde reddedilecek gibi duruyor. Savaştan beri, Tiflis Abhazya ve Osetya üzerine Gürcistan’ın işgal edilmiş parçaları olduğunu vurgulayarak kalın bir çizgi çekti ve yakın bir zamana dek Abhazya ve Osetya’yı dünyanın geri kalanından izole etmeye çalışıyordu. Bu yaklaşımın temel sebebi iç politikada yatıyor. Meseleyi toprak bütünlüğü çerçevesinde ele almak Saakashvili rejiminin ayakta kalması için hayati önem taşıyor; problemin çözümü ise kimsenin rejimden gerçekten beklediği bir şey değildir.

ABD’nin yakın tarih bölge politikasından çıkarılacak bir ders varsa, o da Tiflis’e ABD’nin Abhazya’ya veya bölgede herhangi bir şeye yönelik pozisyonunu belirleme izninin verilmesinin her iki ülkenin de uzun vadeli çıkarları için gerekli olmadığıdır. Amacımız Gürcü politik elitiyle ilişkilerimizi sakin tutmak değil, Abhazlar’ın Rusya bağımlılığını en münasip şekilde azaltmak olmalı. Tanıma olmaksızın ilişkilenme, Abhazya’nın Rusya Federasyonu’nunca yutulmasını engellemek için, bölgede Gürcistan egemenliğini tekrar tesis etme şansını da içeren tek gerçekçi politikadır. Bu politika, ABD ve AB arasında ne kadar koordineli yürütülürse o derece de etkili olacaktır.

Çeviri: Takaph Süheyla Özbay – Hraça Alper Kahraman

Kaynak: The American Interest, Mayıs – Haziran 2010 sayısı

Bir cevap yazın