Bir Karadeniz Turu: Soçi, kayıp bir halkın başkenti

Abhazya’nın kaygısız atmosferinden, gelişen ve canlı Rus bölgesi Krasnodar’a geçiş oldukça ani oldu. Sınır bölgesinden bakıldığında bile bölgenin tıklım tıklım olduğu görülebiliyor: birbirine yapışık mağazalar, sonu gelmez trafik kuyruğunda ağzına kadar dolu arabalar ve devam eden devasa altyapı çalışmaları. Olağan şekilde, her an hazır ve nazır olan polis güçleri ya her şeyi yada hiçbir şeyi kollamaktalar. Güç bela Adler’e vardığımızda, sol tarafta devasa bir ilan panosunda, 2014 Soçi Kış Olimpiyatları’nın gerçekleşeceği tesislerde yoğun bir şekilde devam eden çalışmaların duyurusunu gördük.

Dağlar ve deniz arasında kıvrılan dar yol, bölgeye giren turist ordusu için yetersiz kalıyor. Resmi olarak, sadece Soçi bölgesinde yaklaşık 4,5 milyon turist Karadeniz kıyısını ziyaret ediyor. Kuzeyde Anapa’ya kadar 300 km boyunca ilerleyen sahil şeridi üzerinde, hangi gün, saat ve belki de hangi hava koşullarında olursa olsun bu trafik sıkışıklığına yol açan turistik yerler serpiştirilmiş. Vladimir Putin, Olimpiyat oyunları için yeterli gelişmenin sağlanabilmesi için Rusya’nın 12 milyar doları alt yapıya ayıracağına Uluslararası Olimpiyat Komitesi’ne söz verdi. Ancak, içlerinde eski bir içişleri bakanı da bulunan Rus muhalif politikacılar, bu paranın yolsuzluk, organize suç ve kar yağışı eksikliği nedeniyle bir felakete dönüşecek olan oyunlar için israf edildiğini iddia ediyorlar.

Bunun yanında, alt yapı, 2014 Soçi Olimpiyat oyunlarının ortaya çıkardığı sorunlardan sadece biri. Rus otoriteleri, 2008’de Tibetlilerin haklarını acımasız bir şekilde ihlal etmekle suçlanan Çin’inkine benzer bir durumla yüz yüze geliyorlar. Hal böyleyken, Çin, Olimpiyatları Tibet’te gerçekleştirmeye kalkmadı. Soçi Olimpiyat Oyunları açılış töreninin yılı ve yeri, Krasnaya Polyana, Avrupa modern çağının ilk soykırımının ve jenerasyonlar beridir sürgünde yaşayan bir halkın ülkesinden sürülmesinin 150. yılına denk geliyor. Bu halk, Kafkasya’nın fethi için 100 yıldan fazla süren bir savaşın ardından, 1864’de Rus Çarlığı orduları tarafından Karadenize doğru sıkıştırılan Çerkeslerdir. Çerkeslerin ticaretini ve ihtiyaç duydukları maddelerin akışını kesen, onların sonunu hazırlayan, Sohum ile Anapa arasında bir sıra Rus kalesi, bugün turistik tatil beldelerine dönüşmüş durumda.

Bir milyondan fazla Çerkes, dikkat çekici bir şekilde kitlesel Sovyet deportasyonlarına benzeyen bir operasyon ile Osmanlı İmparatorlugu’na sürüldü. 300.000 civarında insan, boğuldu yada sürgün olarak bulundukları sahillerde açlıktan yada hastalıkdan öldü. Hayatta kalanların çoğunluğu, Türkiye, Ürdün, Suriye ve İsrail’e yerleştirildi. Bazı Çerkes aileleri, Bulgaristan, Romanya ve Kosova’ya kadar gittiler. Bugün, dünyada yaklaşık beş milyon Çerkes yaşıyor: 500.000’in üzerinde Çerkes, Krasnodar, Stavropol, Kuzey Osetya ve suni olarak yaratılmış 3 cumhuriyet, Adıgey, Kabardey-Balkar ve Karaçay-Çerkes’de yaşamakta. Aynı halka mensup olmalarına rağmen birbirinden ayrılarak diğer halklar ile karıştırıldılar ve bulundukları bölgeye göre değişen isimler verildiler: Çerkesler, Kabardeyler, Şapsıglar ve Adıgeler.

Romanya’dan yola çıktığımda Çerkesler hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Çerkeslerin Soçi Olimpiyat oyunlarını protesto ettiğini duyduğum yer Ankara idi ve sonunda ana dokümantasyon kaynağı olarak kullandığım Oliver Bullough’un (İngiliz gazeteci) yeni bir kitabını keşfettim. Kitapta tavsiye edilen kaynaklar arasında, sonradan iletişim bilgileri sağlamak için ziyaret ettiğim Çerkes topluluğunun bir web sitesi vardı. Yarım günden az bir sürede mesajım Ankara’ya ulaştı, oradan Nalçik’e ve tekrar Soçi’ye. Aynı akşam, yerel Çerkes organizasyonunun temsilcileriyle buluştuk ve yakın bir köyde bir sonraki günkü buluşmayı kararlaştırdık.

Murat ve Salih, Soçi yakınlarındaki bir Çerkes köyünde doğmuş 30 yaşında iki genç adam. Şapsıg boyu tarafından kurulan bir derneğin, XASE’nin üyeleriler. Murat, pazarlama, Salih ise enerji ithalatı sektöründe çalışıyor. Her ikiside okulda düzmece tarih öğrenmişler: bir zamanlar var olan Çerkeslerin sadece buradan geçtiklerini ama bir noktada ‘masayı bırakıp gittikleri’ni söyleyen bir tarih. Salih, bana tümü cep telefonunda kayıtlı olan eski Çerkesya haritaları, semboller, bayraklar ve anma töreni resimleri gösterdi. Dediğine göre, halkının gücü, herkesin yedi jenerasyona kadar yüreği ile bildiği kendi ailelerinin geçmişinde yatıyor. Ankara’da satın aldığım ve Salih’in kendi tarihi ile ilgili bir çok önemli detay veren kitapla çok ilgilendi. Ona kitabı almasını teklif ettim.

Rus devletinin bu tür konulara reaksiyonu çok hiddetli, özellikle de Kafkas cumhuriyetleri bölgesinde. Bu yüzden, XASE organizasyonu ‘soykırım’ teriminin resmi olarak tanınmasında değil, Çerkes halkının ölümü ve sürgününe yol açan tarihi olayların tanınmasında ısrarcı. Ayrıca, Çerkes boylarının yok edildiği Soçi’de diğer Olimpik amblemler arasında Çerkes sembollerinin kullanılmasını talep ediyorlar. Başka bölgelerden diğer gruplar konu üstünde çok daha radikal görüşlere sahipler: Çerkesya Cumhuriyeti’nin kurulmasını ve Olimpik oyunların iptalini istiyorlar.

19 Temmuz 2010, Pazartesi

Yazar: Stefan Candea
Fotograflar: Petrut Calinescu
Kaynak: Around the Black Sea

Çeviri: Shumaf Sencer

Bir cevap yazın