Viyana, 24 Şubat – Bir Çerkes bilimcisi, Moskova’nın 2014 Kış Olimpiyatlarını Soçi’de düzenleme hamlesinin, tüm dünyada Çerkes Soykırımı hakkında çok az bilgiye sahip entellektüellerin dikkatini konuya çektiğini ve böylelikle soykırımın tanınması meselesinin dar lokal bir alandan, uluslararası arenaya taşındığını söylüyor.
Adige Cumhuriyet’i Hümanizm Araştırmaları Enstitüsü’nde bir araştırmacı olan Samir Hotko, Rusya Sosyal Bilimler Senatosu’nda ay başında düzenlenen bir yuvarlak masa toplantısında, pek az kişinin söyleyebileceği çoğunluğunsa kuşkuyla karşılayacağı bir ifadenin altını çizdi: Rus lider bu meselede Çerkes faktörünü gözardı ederek fena bir hesap hatası yaptı. (www.kavkazuzel.ru/articles/181466/).
Hotko’nun işaret ettiği gibi, Kafkaslar insan müdahalesiyle “bütün nüfusun etnik bileşimininin neredeyse tamamen değiştiği sayılı bölgelerden biridir”. Söz konusu müdahele, inanılmaz boyutlarda insan kaybıyla “son derece trajik” bir şekilde sonuçlanan Kafkas savaşlarıydı.
Hotko, savaşlar sırasında Rus kuvvetlerinin genelde Kuzey Kafkasyalılar özelde Çerkesler üzerinde neredeyse her tür silahı kullandıklarını ve çatışmanın sonunda Rusların çok büyük can kaybına yol açarak, neredeyse tüm Çerkes nüfusunu çoğunlukla Soçi üzerinden sürgün ettiğini söylerek sözlerini sürdürdü.
Rusya’nın 2014 Kış Olimpiyatları’nı düzenlemeyi planladığı Soçi, pek çok Rus için bir “tatlı hayat” sembolüyken, Çerkesler içinse “kayıp bir ülkenin, dünya haritasından silinerek yitip giden Çerkesya’nın sembolüdür.” Soçi aslında “ Adige, Ubıh ve Ubıh-Abaza trajedilerinin sembol şehridir.”
Çerkesler geçtiğimiz 150 yıl boyunca, kendilerine yapılanı ulusal tarihlerinin en büyük trajedisi olarak hatırladılar ve son zamanlarda bunu soykırım olarak adlandırıyorlar. Ancak Hotko “Çerkes Soykırımı’nın tanınmasının uluslararası bir meseleye dönüşmesinin kesinlikle yaklaşan olimpiyat sayesinde gerçekleştiğini” söyledi.
Adigeyli bilimci, ne zaman birileri 1864’de Soçi’de Çerkesler’e ne olduğu konusunu gündeme getirse, “konuşmaya değer bir şey olmadığında” ısrar ederek, Moskova’nın problemi kendisi için daha da çetrefilli hale getirdiğini de söyledi. “Rusya’nın önerisi” özetle, “insanların kendi tarihleri hakkında konuşmayı bırakmaları” oldu.
Hotko, “bunun hakkında konuşmayı bırakacak değiliz” dedi. “Eğer biz bu konu hakkında sessizliğe bürünürsek, tarihçiler olarak toplum önünde sorumluluğumuzu yerine getirmemiş oluruz” şeklinde konuşan Hotko, Rus medyasının Kafkas savaşlarını tek yanlı olarak ele alarak, vahşi uygulamalarıyla nam salmış insanlara yönelttiği övgülerin dahi tek başına bir gerekçe olduğunu vurguladı.
Hotko, bu tip bazı Rus askeri karakterlerinin çarpıtılarak tarihselleştirildiğini belirtti ve Armavir’de “kestikleri her Çerkes kellesi için askerlerine 10 ruble ödeyen” Zass anıtını örnek gösterdi. “Yıllar süren bu uygulamayı” hem Ruslar hem Çerkesler bilmeyi hakediyorlar.
Kavkaz-Uzel.ru, Khotko’nun bu ifadeleri sarfettiği dinleyici kitlesi içinde, Bilimler Akademisi, Moskova Devlet Üniversitesi, MGIMO, Dışişleri Bakanlığı, Devlet Hümanizm Üniversitesi’nden bilimciler ve Kuzey Kafkasya tam yetkili elçiliği, Başkanlık İdaresi ve Duma temsilcilerinin hazır bulunduğunu bildirdi.
Öteki konuşmacılar Khotko’dan farklı bir çizgi izlediler. Din ve Politika Stratejik Araştırmalar Merkezi başkanı ve Sosyal Senato üyesi Maksim Şevşenko, her iki tarafın da meseleye akılcı analizler yerine aşırı duygusal tepkilerin rehberliğinde yaklaştığını söyledi.
Şevşenko, gerçekten de “muazzam büyüklükte bir Çerkes nüfusunun” Çarlık tarafından öldürüldüğünü veya veya anavatanlarından çıkarıldıklarını söyledi. Ancak Din bilimleri uzmanı, emperyal güçlerin 19. yy’da sınırlarını genişletmek adına barbarca davranmasının pek de sıradışı olmadığını söyledi.
Bu meseleyi günümüz Rusyası’yla ilişkilendirmeye çalışmanınsa son derece saçma olduğunu söyleyen Şevşenko, Türkiye’nin Kafkas savaşları’nı dış ve iç politika malzemesi haline getirdiğini ifade ederek, kendilerinin de “Çerkesler’i köle olarak” satın aldığını ve yanlışlığı su götürmez başka davranışlarının da olduğunu vurguladı.
Şevşenko, bütün bunlar yüzünden, Moskova üzerinde “politik bir baskı” yaratmak amacıyla, uluslararası topluma Çerkesler’e yapılanları soykırım olarak tanıma çağrısı yöneltilmesine tamamen karşı olduğunu; bununla birlikte Çerkesler’in tarihi bir kabullenme karşısında ahlaken tatmin olmaları gerektiğine inandığını söyledi.
Üçüncü bir konuşmacı, Rusya Bilimler Akademisi Kabardey-Balkar Bilimsel Merkezi kıdemli bilimcisi Barasbi Bghaznokova, 1945 yılında Moskova tarafından ortadan kaldırılan Şapsığ Ulusal Rayonu’nun yeniden oluşturulmasının bir telafi olarak görülebileceğini söyledi.
Bghaznokova, “Şu an üzerinde konuştuğumuz konu azınlık milletlerin desteklenmesi, milli-kültürel özerkliklerdir. Bunu bir zorlama ve baskı sonucu atılmış bir adım olarak görmek yerine bir iyi niyet göstergesi olarak ele alalım” şeklinde konuştu. Moskova’nın bu adımı atması halinde, Çerkes meselesinin bütün Çerkesler için olmasa bile çoğu için kapanmış olacağını öne sürdü.
Fakat dördüncü bir konuşmacı, Moskova Etnoloji ve Antropoloji Enstitüsü kıdemli bilimcisi Ahmed Yarlıkapov, “Rusya’nın kafasını kuma gömüp”, Çerkes iddilarıyla bir ilgisi yokmuş gibi davranmaması gerektiğini belirtip şunları söyledi: “Hepimiz bu soykırımın tanınması talebinin meseleyi politikleştirdiğinin farkındayız”
Yarlıkapov, “Evet, Rusya özür dileyebilir, fakat böyle bir özür ardından” kendisinin inancının “çok sayıda politikacının yeni taleplerle ortaya çıkacağı” olduğunu söyledi. Yarlıkapov, bu yüzden Rusya’nın bu yönde en ufak bir adım dahi atmaması gerektiğini ancak her halukarda bu sorun üzerine açık ve net bir politikasının olması gerektiğini söyledi.
Bu tartışmanın önemli yanı, Moskova’nın 1864’de olanların bir soykırım olarak adlandırılması yönündeki Çerkes çağrısı karşısında izlediği kayıtsızlık politikasının kırılarak cevap vermeye doğru hafifçe evrildiğini gösteriyor olması. Bu da Gürcistan’da ve diğer yerlerde gerçekleştirilen Çerkes kampanyasının etkili olduğunun işaretçisidir.
Ve bu da Rus otoritelerinin yakın gerek içerde gerekse dışarda Çerkes hareketini bölebilmek amacıyla Soçi olimpiyatları arefesinde taleplerinin karşılanması beklentisini yaratmayı deneyebileceğinin gösteriyor.
Bunun işe yarayıp yaramayacağını göreceğiz, ancak 14 Şubat buluşması Çerkesler’in ve yandaşlarının hareketinin etkisinin açık sonucudur. Bu da aslında, Moskova’da Soçi olimpiyatları konusunun üzerine gitmenin asıl amaca zarar verip vermeyeceği sorusunu da gündeme getirebilir.
Paul Goble
Çeviren: Hraça Alper Kahraman
Comments
No comment