Çerkesya Manifestosu

Dünya sokakları, köklü bir davanın yeni temsilcilerinin sesleriyle yankılanıyor. Türkiye, ABD, Almanya, İsrail ve Ürdün’de yakılan mücadele ateşi yayılırken, insanlık bir halkın küllerinden yeniden doğuşuna tanıklık ediyor.

Milyonların hayatına mal olan bir soykırımın ve hayatta kalanların sürgün edildikleri topraklarda ulus-devlet ideolojileriyle sindirilmemek için verdikleri asırlık bir direnişin ardından, yeniçağın genç temsilcileri kimliklerini yeniden şekillendirmek için ayaktalar. Uğradıkları haksızlığı dünyaya anlatmak, kimliklerini yeniden tanımlamak ve ülkelerini geri almak için çıktıkları bu yolda “Hür Dünya’ya” bir kez daha sesleniyorlar:

“Biz Çerkes’iz! Ve Biz Yeniden Ayaktayız!”

Soykırım ve Sürgün Tarihçesi

Devletlerin, başka coğrafyalara medeniyet götürme bahanesinin arkasına saklanarak işgallere giriştiği çağı henüz geride bırakmış değiliz. Bu çağın tüm dehşetiyle hüküm sürdüğü bir dönemde Çerkesya’ya göz diken Çarlık Rusyası’nın, otoritesine boyun eğmeyen Çerkeslere sunduğu reçete ağır bir soykırım ve sürgün oldu. Asırlara yayılan ve bütün bir Kafkasya’yı kasıp kavuran bu istila hareketinin son dönemecinde, insanlık tarihinin gördüğü en acımasız katliamlardan biri yaşandı.

Doğu Kafkasya’nın 1859’da tamamen işgal edilmesinin ardından savaşın ağırlık merkezini tamamen Batı Çerkesya’ya kaydıran Rus orduları, Karadeniz’e indirdikleri filolarıyla da Çerkesya kıyı şeridini abluka altına alıyordu. İç kesimlerde kalan halk barbarca yöntemlerle topraklarından çıkarılarak kıyılara inmeye zorlanıyordu. Buna karşılık özgürlüğü uğruna direncini hala kaybetmeyen Çerkesya halkı, Çıle Thariveu Xase Hükümeti (Milli Misak Meclisi) liderliğinde mücadelesini sürdürüyordu. Temellerini 1807 yılında Kalubat Yikoua Şupako’nun attığı Çerkesya Meclisi, savaşın merkezinin değişmesiyle 1861’de Xase merkezini Soçi’ye taşıyarak tüm dünyaya direnişin sürdüğünü ve bağımsızlık mücadelesinden vazgeçmediklerini ilan etti. Dört bir yandan kuşatma altında mücadelesini sürdüren Çerkesya Meclisi, halkını soykırımdan koruyabilmek adına Rusya’yla onurlu bir barış müzakeresi yürütmek için çaba gösterse de, Rusya soykırım planını uygulamaktan geri durmadı. Mayıs 1864’de, Çerkes savaşçılar topluca Tıley yemini (Çerkes geleneklerine göre bir tür kendini adama, savaş yemini) ederek Çerkesya Devleti’nin son başkenti Soçi’de, kutsal Kbaada’da çok kanlı bir savaş sonunda son Tıley düşene dek Ruslarla çarpıştılar. Rus General Granduk Mişel 21 Mayıs 1864’te Kafkasya’nın tamamen işgal edildiğini duyurdu.

Ruslar tarafından Osmanlı’ya gönderilmek üzere Çerkesya kıyılarındaki toplama kamplarına konulan Çerkesler akıl almaz derecede sefil koşullar altında aylarca bekletildiler. Karadeniz’i balık istifi gibi dolduruldukları takalarda ağır kayıplar vererek geçmek zorunda bırakıldılar. Çarlık arşivleri ve canlı tanıklıklardan oluşan belgeler uygulanan vahşetin boyutlarını anlatır niteliktedir. Dünyanın ancak izlemekle yetindiği bu soykırımın ardından Çerkesya’nın başkenti Soçi’de sağ kalanların sayısı Rusya’nın kendi kayıtlarına göre, ancak 98 kişiydi.

Osmanlı coğrafyasına sürgün edilen sayısı milyonlarla ifade edilen Çerkesler’i bekleyen maalesef bir başka kolonizasyon politikası oldu. Ülkesinden sökülüp atılan, siyasi iradesi ve toplumsal özgüveni zedelenen Çerkesler, yaşadıkları yeni topraklarda siyasi iradeye kendilerini kabul ettirebilmek kaygısıyla her cephede en önde yeraldılar.

Pek çok savaş ve ödenen pek çok bedel ardından, Çerkesleri bu defa da imparatorluğun dağılmasıyla ortaya çıkan ulus-devletlerin baskısı karşıladı. Dil ve tarihsel süreçleri üzerine kurulan baskı ve sindirme yöntemleri, kendi soyadlarını kullanmalarının engellenmesine kadar vardırıldı. Ağır kültürel erezyonun yanı sıra, ideolojik kamplaşmalarla birbirinden koparılan halk, parçası oldukları ulus-devlet dışında kendilerini evrensel bir düzeyde tanımlama kabiliyetini yitirdi. Üç nesile yayılan bir içe kapanma döneminde Çerkesler sessizce direnişlerini sürdürdüler.

Soykırım ardından Çerkesya topraklarında sağ kalabilenleri de bekleyen ağır bir sindirme politikasıydı. Kurulan yeni düzene gösterdiği her uyumsuzlukta şiddetle cezalandırılan, tarihi, kimliği ve sosyal dokusu üzerinde defalarca toplumsal mühendislik faaliyetlerine tabi tutulan Çerkesya halkı bugün hala kolonyalizmin pençesinde kıvranıyor. Bütün bir askeri gücünün neredeyse üçte birini bölgede barındıran Rusya, muhalifleri şiddetle cezalandırıyor, başkaldırıları kan dökerek bastırıyor, Kafkasya halklarıyla sürekli provakasyonlar yaratarak siyasi iradeyi zayıflatma yoluna başvuruyor.

Bilişim ve etkileşim süreçlerinin, ulus-devlet’in tekelinden çıktığı ve ulus-devletlerin ideolojilerini yasladığı yalanların toplumlar nezdinde inandırıcılığını yitirdiği yeni bir çağın arefesindeyiz. Dünya, üzeri küllenmek istenen pek çok kimliğin canlandığına ve pek çok yeni kimliğin arz-ı endam ettiğine tanıklık ediyor. Çerkesler de bu kimlik çeşitlenmesi içinde yerlerini almak üzere omuz omuza vererek kendilerini yeniden tanımlama mücadelesini başlatıyorlar. Yeni çağın ilk ışıkları Çerkesya’ya ve sürgündeki halkına hayat verirken, modernliğin kendisinden daha köklü bu mücadele zamanın ruhunu kuşanmış yeni nesillerin omuzunda yükseliyor.

Çerkes Kimdir?

Asırlar boyu farklı medeniyetlerin dillerinde karşılık bulan Çerkes kelimesi, tarihin belirli bir dönemi Kuzey Batı Kafkasya halklarını tanımlamak için kullanılmıştır. Çerkesler, kendilerine verilen bu ismi tarihte ilk defa bir ülke ve siyasi bir birlikteliği tanımlayacak şekilde Çerkesya Meclisi’yle benimsediler. Bir varoluş mücadelesiyle tarih sahnesinde kendisine vücut bulan Çerkes kimliği, Rusya’nın 19. yy’da uyguladığı soykırım politikasıyla ülkesinden sürgün edilen halkların diasporada birlik halinde mücadelesinde önemli bir yer teşkil etti. Her kimlik gibi toplumsal, kültürel ve siyasi etkenlerden etkilenen Çerkes kimliği, hala görece hızlı bir dönüşüm süreci içerisindedir.

Çarlık Rusyası’nın 19. yy’da Kafkasya’yı istilası sonucu soykırıma ve sürgüne maruz kalan Kafkas halklarının uluslaşma süreçleri kesintiye uğramıştır. SSCB döneminde uygulanan toplum mühendisliğiyle Kafkasya’daki kimlikler ve siyasi terminoloji baştan tasarlanmış, bu tasarıma uygun siyasi yapılar kurulmuştur. Bugün varlığını “özerk cumhuriyet” olarak devam ettiren bu yapılar, 2000’den itibaren otonomi haklarını yitirmeye başlamış, bölgesel öznelere dönüştürülmüştür.

Diasporada farklı süreçlerden etkilenen Çerkesler’in kimlikleri üzerinde en belirleyici etken, yaşadıkları ülkelerde otoriter rejimlerin baskısıyla kimliklerini kamusal alana taşıyamamaları olmuştur. Hem içeride hem dışarıda Çerkesler’i etkileyen doğu bloğunun yıkılması, Sovyetler Birliği’nin dağılması gibi global değişimler kimliğin dönüşümüne farklı yönde bir ivme kazandırmıştır.

Hala bir çok etkene bağlı olarak evrilmeye devam eden Çerkes kimliğinin dün ve bugün temel demografik nüvesini Adige halkı oluşturmaktadır. Adigeler ve Ubıhlarla ile yüzyıllardır beraber yasayan Abazalar için de Çerkes kimliği önemli bir aidiyet unsudur. Ayrıca Çerkes, siyasi bir kimlik olarak bütün bölge halklarını etkilemektedir.

Çerkes, aynı zamanda çok etnili bir kimlik olması dolayısıyla etno-milliyetçi bir paradigma ile ele alındığında toplumu parçalamanın bir aracı haline gelmektedir. Bugün, Çerkes kimliği ile tanımlanan etnik grupların kimler olduğu ya da ileride kimler olacağı sorusundan çok kimliğin içinde bulunduğu dönüşümün nasıl bir siyasi yönelimi olacağı, daha doğrusu kimliğin üzerine nasıl bir paradigma kurulacağı önemlidir. Kimliğin, “içeride” yoğun olarak tartışılması bu nedenledir. Farklı etnik grupların bu kimliğin içerisine dahil olup olmayacağı, kimliğin siyasi olarak neyi temsil edeceği ile ilgilidir. Ayrıca kimlik değişken doğası ile o kimliği sahiplenen toplumun yasadığı ülkeye özgü siyasi faktörler tarafından da şekillendirilir. Bu açıdan bakıldığında, Kafkasya’da ve diasporada siyasi kimlik algılarının arasında bazı nüanslar olması doğaldır.

Çerkes kimliğinin üzerinde yükseldiği temel dinamikler:

• Güçlü toplumsal bağlar ve bireysel inisiyatif üzerinde yükselen ortak kültür,

• Çerkesleri farklı coğrafyalarda farklı tarihi süreçlerde yaşamaya mahkum eden soykırım,

• Varolmak adına verilen ortak mücadele,

• Çerkes halkının üzerinde bir gün yeniden hür iradesiyle yaşama arzusu içinde olduğu Çerkesya,

• Çerkesler’e, ve Çerkeslerle dayanışma ve birlik içinde yaşama arzusu taşıyan halkların tümüne ortak bir yaşam alanı sunan Kafkasya,

• Hiç bir kimliğin bir diğeri üzerinde hak iddia etmediği bir dünya mücadelesidir.

Nesilden nesile aktarılan sözel kültürü, yaşayan mitolojisi, vatanına duyduğu özlem ve toplumsal değerlerle şimdiye dek yaşatılan bu kimliğin dinamikleri arasında artık ortak siyasi tavrı saymanın zamanı gelmiştir. Birlikte adımlanacak bu yolda, hak mücadelesi de kültürel varoluş mücadelesi de, Çerkesya mücadelesi de hiç bir etnik ayrım gözetmeksizin omuz omuza yürütülecektir.

Çerkesya Neresidir?

Çerkes halkının kesintiye uğramış tarihsel belleğinde Çerkesya, uğrunda 1.5 milyona yakın Çerkesin katledildiği yaşam alanının kendisidir. Bugün Kabardey-Balkar, Adigey ve Karaçay-Çerkes Cumhuriyetler’inde 3 ayrı birimde yer alan toprakların yanı sıra, bütün bir kıyı boyu ve tarihi başkent Soçi, Çerkesya’nın parçasıdır.

Çerkesler, Çerkesya’nın sınırlarını tarif ederken belli bir tarihsel döneme ait verilerden öte, yaşam alanlarına bağlılık duygusu, varolma hakkı ve kardeş Kafkasya halklarının iradelerini esas alır. Kafkas halkları arasında dayanışma içinde mücadelesi verilecek Çerkesya, tüm Kuzey Kafkasya’da oluşacak ortak egemenlik iradesinin bir parçasıdır. Çerkesya’nın sınırlarını coğrafi tanımlardan ibaret tarihsel haritalar değil, Çerkesler’in Kafkasya’da kardeş halklarla birlikte ve barış içinde yaşama arzusu belirleyecektir.

Çerkesya mücadelesi, yine Kafkasya’da Rusya’nın yarattığı toprak ve yönetimde egemenlik çatışmalarından biri olan Karaçay ve Çerkes gerginliğini körükleyecek bir dinamik olmaktan çıkarılacaktır. İnsanı merkeze alan bir bakış açısıyla, yaşam alanlarına ve siyasi egemenliğe gösterilecek saygıyla Çerkesya mücadelesi, Karaçay halkının da özgür ve egemen bir gelecek arayışını destekleyecek bir nitelikte dayanışma içinde gerçekleştirilecektir. Çerkesler, bölge halkları arasında çıkar sahiplerini provake ederek yaşatılan suni gerilimlerin karşısında duracak ve Çerkesya mücadelesini çatışmanın değil, halkların hür iradelerini destekleyecek bir mücadele perspektifi içinde sürdürecektir.

Mücadele Perspektifi

Özgürlük

Rusya’nın Çerkesler’e yaşattığı acıyı unutmak veya yaşananları telafi etmek mümkün değil. Ancak mücadeleye yön veren duygu, kin veya nefret değil, Çerkesler’in kendi ülkelerinde, kendi iradeleriyle özgürce yaşayabileceği bir toplum özlemidir.

Bugün Çerkesler’i öfkeyle ve sıkılı yumruklarla Rus elçilikleri karşısında dikilmeye zorlayan Rusya’nın asırlardır sürdürdüğü kolonizasyon politikasının halen devam ediyor olmasıdır. Yüzelli yıl önce bir ülkeyi baştan başa soykırımla talan eden zihniyette en ufak bir değişiklik söz konusu değildir. Çerkesler, Çeçenya’da gerçekleşen katliamları, bütün bir Kafkasya’ya yayılmış provokasyonları ve faili meçhulleri, kardeşi kardeşe kırdırmak için atılmış her bir adımı, tarihsel bir politikanın devamı niteliğinde görmektedir. Sömürge valiliğine dönmüş rejimler ve yüzbinlerce kişilik ordusuyla Çerkesya’yı ve insanlarını sürekli baskı altında tutan Rusya, bölgede yaşanan bütün olumsuzlukların temel kaynağıdır. Çerkesler, kendi ülkelerinde, her türlü baskı ve tehditten arındırılmış bir siyasi iklimi yaratıncaya kadar sürdürecekleri bu mücadelenin sonunda, kendi kaderleriyle ilgili son cümleyi yine kendileri kurmak azmindedir. Çerkesler’in dün olduğu gibi bugün de bu zihniyetin karşısında boyun eğmeye niyeti yok çünkü: Başı dik bir halk, hiçbir savaşta yenilmez!

Evrensellik

Dünya’nın ulus-devletlerle tanıştığı bir dönemde Çerkesler soykırımla tanıştılar. Ve sürgünle çok geniş bir coğrafyaya yayılan Çerkes halkı, farklı ulus-devlet süreçlerine hapsoldular. Çerkesler, kendilerine tarihlerini, anadillerini ve kimliklerini yasaklayan devlet politikalarıyla birbirlerinden koparılsalar da şimdi artık tüm dünyayı kendisine mesken edinmiş bir kimliğin omuzlayıcıları olarak ulusları aşan bir evrensel insanlık mücadelesinin sırtlayıcısı olmaya adaydırlar. Soykırım sonrası acı deneyimden çıkarılan ders, ulusal çıkarlarla şekillenen bir dünyanın karşısında ortak insanlık değerlerinin hakim olduğu bir siyasi mücadele anlayışının yükseltilmesi gerektiğidir.

Dayanışma Bilinci

Farklı dil ve kültür alanları ve farklı tarihsel süreçlerin yanı sıra ortak pek çok kültürel ve politik öğeyi de bünyesinde bulunduran Kuzey Kafkasya halkları, Çerkesler’in dayanışma listesinin başında yer almaktadır. Ortak örgütlenmeler ve platformlarla yükseltilecek ortak mücadele Kafkasya’nın tüm halklarının hür iradeleriyle kendi kaderlerini tayin hakkını ve kültür alanlarının korunmasını destekleyecek bir nitelikte olacaktır.

Çerkesler, tecrübe ettikleri acı deneyimlerin neticesi olarak dünyanın neresinde olursa olsun baskı ve sindirmeyle karşı karşıya kalan her halkın yanında olmayı, özgürlük yönünde gösterilen tüm iradeleri desteklemeyi ve insanlığın iyi yaşam arayışına yönelen tüm halklarla dayanışma içinde olmayı vicdani birer sorumluluk olarak görür.

Etkin Diaspora Mücadelesi

Çerkesler, yaşadıkları her ülkede farklı kültür ve kimliklerin varlığına saygı gösteren, gelişimini destekleyen, temel insan hak ve hürriyetlerine saygılı demokratik bir zihniyetin hakimiyeti için mücadele edecektir.

Hangi ülkenin vatandaşı olursa olsun her bir Çerkes, Çerkesya diasporasının bir parçasıdır. Ve her bir Çerkes, Çerkesya ve Kafkasya’da hala süren olumsuzluklar karşısında, vatandaşı olduğu devletin tutumu konusunda sorumluluk sahibidir. Çerkesler, vatandaşı oldukları ülkeler ve küresel kurumların bölgeye yönelik politikaları üzerinde söz hakkını en etkin şekilde kullanmak üzere

• Hükümetler üzerinde baskı grupları oluşturacak

• Medya ve internet iletişimi aracılığıyla kamuoyu yaratacak

• Meslek ve eğitim gruplarına doğrudan ulaşacak

• Akademik mücadele yürütebilecek

• Gerektiğinde sokak ve meydanlarda talep ve düşüncelerini ifade edebilecek

• Uluslararası platformda çok yönlü baskı grupları oluşturabilecek

Bir örgütlülük düzeyini hedeflemektedir.

Bugüne dek, 21 mayıs ve Soçi olimpiyatlarına yönelik farklı ülkelerden diaspora örgütlerinin katılımıyla oluşturulan uluslararası inisiyatif küresel bir mücadele hattı oluşturulacaktır.

Soykırım’ın Tanınması Mücadelesi

Çerkes kimliğinin en önemli köşe taşı, soykırım ve bu soykırım ardından karşı karşıya kalınan süreçlerdir. Farklı ülkelere yayılmış Çerkesya halkı, içinde bulunduğu durumu anlamak, kendilerini tanımlamak için soykırım gerçeğini her şeyden ve herkesten önce kendisi anlamlandıracaktır.

Bu soykırımın başta Rusya olmak üzere tüm dünya tarafından tanınması bir insanlık meselesidir. Tanınma sürecinde başvurulacak öncelikli adres ise hala ulusal çıkarlarla birbirini köşeye sıkıştırma derdinde olan parlementolar degil, insanlığın ortak vicdanıdır. Soykırımın tanıtılması kampanyasının görece kısa geçmişine rağmen kazandığı uluslararası nitelik, şimdiden başta ABD ve Gürcistan olmak üzere bölgede Rusya’yla ihtilaf içinde olan devletlerce malzeme haline getirilmek istenmektedir. Halkların vicdanını hedef alan bu mücadele hiç bir şekilde çıkar gruplarının manipülasyonuna terk edilmeyecektir. Vicdan pazarlık alanı değildir!

Çerkesya Diasporası ve Rusya

Çerkesya’da devlet eliyle oluşturulmuş örgütlenmeler aracılığıyla yıllarca geciktirilen ve oyalanan diasporanın siyasi gelişim süreci, ya bürokratlık bağıyla resmi siyaseti aşamayan basiretsiz yöneticilere ya da çıkar hesapları içinde işadamlarına teslim edilmiştir. Gelişen her muhalefeti önce boğmaya çalışan, başaramayınca dışlayan bu aygıt yıllara yayılmış bir teşhir mücadelesi ardından artık diasporada iş görmez hale getirilmiştir.

Çerkesya’da süren mücadele artık bütün çıplaklığıyla diasporanın gözleri önünde cereyan etmektedir. Aracılara başvurmaksızın izlenecek bu sürece katılım koşulları hiçbir çıkar grubunun manipülasyonuna mahal bırakmaksızın, Çerkesler’in kendi öz dinamikleriyle gerçekleştirilecektir

Çerkesler, gerçeği tüm çıplaklığıyla ortaya koyma yolunda verecekleri bu mücadelede, her türlü sulandırma çabası veya sahte vaatlerle diasporayı geciktirme oyunlarının karşısında duracaktır.

Olimpiyat meselesi

2014 Soçi Kış Olimpiyatları, Çerkesler’e rağmen gerçekleşme sürecindedir. Şimdiye kadar gerçekleştirilen kampanyalarla, gerek Uluslararası Olimpiyat Komitesi gerek Rusya, Çerkesya’nın sahiplerinin muhalefetinden ve gerekçelerinden haberdardır.

Şimdiye dek 21 mayıs protestoları üzerinden yürütülen bu kampanya bundan sonra süreklilik kazanarak dünya kamuoyuna sürekli mesajlar gönderecek şekilde kurgulanacaktır.

Olimpiyat’a katılacak olan tüm ülke medyası ve her bir sporcu, olimpiyatların bir soykırım toprağı üzerinde gerçekleştirildiği konusunda bilgilendirilecek ve katılımları konusunda vicdani bir muhasebe içine girmeleri istenecektir.

Sonuç Yerine

300 yıllık bir savaş ve soykırım sonucunda oluşan Kafkas diasporasının verdiği varoluş ve özgürlük mücadelesinin temel dinamiği olarak gördüğümüz Çerkesya mücadelesinin ana hatları, yayınladığımız bu manifestoyla tarif edilmiştir. Bugüne dek Kafkasya’da, işgal ve savaşlara, muhaliflere yönelik cinayet ve sindirmelere karşı harekete geçen Çerkes diasporası için ortaya koyduğumuz bu mücadele perspektifini hiç bir müdahale ve manipülasyona yer bırakmaksızın savunmak azmi içindeyiz.

Çerkes Diasporası’na çağrımızdır:

2014 Soçi olimpiyatlarına dek sürdüreceğimiz bu örgütlenme planı ve dava çağrımız etrafında kenetlenelim ve mücadele bayrağını birlikte yükseltelim. Tarihsel davamızın devamı niteliğinde gördüğümüz bu mücadeleyle, artık irademiz üzerine oynanan oyunların, çıkar gruplarının yönlendirme çabalarının, parçası olmadığımız tarih dayatmalarının, benimsemediğimiz halde bizlere dayatılan kimliklerin karşısına dikilmenin zamanıdır. Varolma mücadelemizin bir parçası olarak gördüğümüz tarihsel bilincimizi ve kendi geleceğimizi kendi irademizle şekillendirme azmimizi anlattığımız bu manifesto etrafında birleşip tüm dünyaya haykıralım:

“Biz Çerkes’iz! Ve Biz Yeniden Ayaktayız!”

Kafkas Disaporası’na Çağrımızdır:

Bugüne dek yükselttiğimiz Çeçenya, Abhazya ve Osetya bayraklarının yanında artık Çerkesya bayrağını yükseltmenin zamanı gelmiştir. Sizleri, bugüne dek verdiğiniz her kavgada yanınızda durmakta tereddüt etmeyen, bayrağınızı sizin kadar coşkuyla yükselten Çerkesya halkının bayrağı etrafında toplanmaya davet ediyoruz. Özgür ve bağımsız bir Kafkasya adına yürüttüğümüz mücadelemizin bir parçası olarak gördüğümüz Çerkesya mücadelesi, ortak geleceğimizi birlikte yaratmanın teminatıdır. Hiç bir kimliğin bir diğeri üzerine hak iddia etmediği bir Kafkasya mücadelesi için hep birlikte haykıralım:

Birleşmiş Bir Halk Yenilmez!

Dünya Muhaliflerine çağrımızdır:

Bir soykırımla topraklarından çıkarılan ve dünyanın dört bir yanına yayılan Çerkes diasporası, daha insancıl bir dünya mücadelesi için ayağa kalkmıştır. Sizleri, yaşadığımız her yerde haksızlıklara karşı artık sesini daha sık daha yoğun duyacağınız bu halkın mücadelesi ve perspektifini anlamaya ve destek olmaya davet ediyoruz. İşgal ve soykırımların, sömürünün ve adaletsizliğin hala devam ettiği bir dünyayı değiştirmek için verdiğiniz bu mücadelede artık bizleri de yanınızda göreceksiniz. Daha iyi bir yaşam, daha iyi bir dünya için hep birlikte haykıralım:

Küresel Tahakküme Karşı, Küresel Direniş!

Bir cevap yazın