Mamuk Areşidze: Gürcistan Abhazya'nın bağımsızlığını tanımalı

 

Sohum’un Abhazya tarafından geri alınmasından yaklaşık 18 yıl sonra Gürcistan’da Abhazya’nın bağımsızlığının tanınması meselesi yeniden gündeme geldi.

Kafkasya uzmanı Mamuk Areşidze Gürcistan yönetimine Abhazya’nın bağımsızlığının tanınması önerisi ile başvurdu. Areşidze’nin ifadesine göre, Abhazya’nın bağımsızlığının tanınması, Abhaz etnik yapısını koruyacak, Gürcüler ve Abhazlar ararsındaki buzları eritecek tek çözüm yolu. Mamuk Areşidze’nin önerisinin Gürcü yönetimi tarafından nasıl karşılanacağı şimdilik bilinmiyor, ancak toplumun büyük çoğunluğu bu girişimle ilgili ciddi eleştirilerde bulunuyor…

Lela Bakdavadze: Sayın Areşidze, Gürcistan’da ilk defa ülkemizin  Abhazya’nın bağımsızlığını tanıması gerektiği yönünde bir öneri ortaya çıktı ve bu fikir size ait. Bu yaklaşımınızı neye dayandırıyorsunuz?

Mamuk Areşidze: Mesele şu; süreç çıkmaza girdi. Yönetimimiz, ‘ele geçirilen’ bölgeye yönelik  ‘çok sempatik’ bir stratejiye sahip olmasına rağmen, onu harekete geçirip bir süreç oluşturamıyor. Batılı partnerler ise 
maalesef bugün bu süreçle ilgili aktif bir çalışma yürütmüyorlar. Kuzey Afrika’da ve Afganistan’da onları ilgilendiren birçok problemleri söz konusu. Aynı şekilde Rusya ile yenilenme süreci devam ediyor. Kısaca söylemek gerekirse, durum çıkmaza girdi. Şu anki duruma göre, biz Abhazya’yı kaybettik,  bunun değişeceği yok. Rusya, Batının kendisini işgal ile suçlamasından ötürü sadece rahatsızlık duyuyor, hepsi bu. 

Benim yaklaşımıma göre, durumun radikal şekilde değişmesinin tek şansı dile getirdiğim bu öneri. Sorun çıkmaza girdiği için Abhazya’nın bağımsızlığının tanınması ilginç bir başlangıç olacak. Bir süreç oluşturmalı. Abhazların müzakere masasına oturması için de Gürcistan nezdindeki hukuki statülerinin maksimum seviyeye getirilmesi gerekiyor. Bu durumda, öncelikli olarak batılı partnerlerin ek bir teşviki ortaya çıkacak, öncelikli olarak BM’de, diğer taraftan Rusya zor bir duruma düşecek (Rusya sürekli olarak, Abhazya’nın bağımsızlığı için belirli adımlar atıyor. Bununla birlikte onların metodu 
şöyle: küçük ülkelerin tanımaları aracılığıyla meseleyi BM yüksek mercilerinde gündeme getirmeye gayret ediyorlar). Bu durumda Abhazya’nın bağımsızlığının tanınması onlara manevra için imkan vermeyecek.

Gürcistan yönetimi hangi şartlarda bu adımı atmalı? 

En önemli şart Rus askerinin ‘işgal’ bölgesinden çıkarılması olmalı. Eğer biz Abhazya’yı tanırsak, karşılıklı ‘saldırmazlık’ anlaşması yapabiliriz. Ayrıca, uluslararası toplumun askeri hareketlerin 
yenilenmemesi için kefil olacağını düşünüyorum. Bu durumda Rus askerinin orada bulunuşunun hukuki temeli olmayacak. Diğer bir mesele, Abhazların bu konuda ne diyeceği ve onların Rus askerini bırakmayı ne kadar istediğidir. Benim söylediğim, özellikle bir sürece başlamamız gerektiği, Abhazları kendimize müttefik yapmaya çalışmak gerektiğidir. Zira ben aynı yaklaşımı, örneğin Güney Osetya için kullanmanın mümkün olduğunu söylüyor muyum? Orada böyle bir şey söz konusu değil, ancak Abhazya’da durum başka. Onlar bu yılların etnik yapılarının korunması için son yıllar olduğunu iyi görüyorlar. Abhaz etnik yapısının korunması ciddi bir mesele. Bugün veya yarın Abhazlar, Abhazya’da nüfus olarak çok zor bir durumda kalacaklar. Bir diğer şart, mültecilerin uluslararası garanti altında dönüşleridir. Bunlar benim şahsi düşüncelerim, ancak Gürcü yönetimi ve toplumunun bunu düşünmesi gerekiyor. Ben, bu önerim aracılığıyla sorunu bataklıktan çıkarmayı ve şu anda yastığa yaslanmış yaşlı, genç kendi yerlerine Abhazya meselesini başkalarının çözmesini bekleyenleri uyandırmayı, hem yönetim hem de toplumun ülkenin ortak acısı için birlikte konsantre olmasını istiyorum.

Çıkmaza giren meselenin çözümü için diğer kaynakların yok olduğunu ve Abhazya’nın tanınması öneri için doğru zamanın şu an olduğunu düşünüyorsunuz? 

Bu açıklamanın neden özellikle şimdi yapıldığına gelince: mesele şu ki, iç durumu biliyorum. Rusya’nın Abhazya bölgesini nasıl ele geçirdiğini gösteren tablonun son hali özellikle şimdi oluştu. Rusya Kuzey Kafkasya’da 19. Yüzyılda var olduğu şekliyle hareket ediyor ve bu metot ‘askeri yerleşim’ olarak adlandırılıyor: asker getiriliyor, daha sonra küçük sağlamlaştırılmış bölgeler, daha sonra bu askerlerin 
ailelerinin getirilmesi ile askeri yerleşim yerleri. İşte bu süreçler şu anda Abhazya’da yaşanıyor. Bunu bölgelerin adlandırılması, daha sonra ise onların bu bölgeleri kendi vatanları olarak adlandırmaları
takip edecek. Bu durum Kuban kıyıları ve Terek kıyılarında da yaşandı. Ruslar bu metotlarla bu bölgeleri adlandırmayı gerçekleştirdi ve bugün buralar yerli Kazakların vatanı. Aynı şey Abhazya’da da
meydana geliyor.

Bunun dışında Abhazya’da yönetimler ve Rusya sınır güçleri arasında imzalanmış anlaşmalar var ve buna göre, sınır birliklerinde hizmet veren subaylar, görev sürelerinin bitiminin ardından orada yaşamak için daire veya arsa alma hakkına sahip. Bundan dolayı Rus subaylarının birçoğu Abhazya’ya gitti. Bu tür anlaşmaların olmadığı durumlarda toprak adlandırması ve konut alma işi farklı yollarla gerçekleşiyor. Tek kelimeyle onlar Abhazya’yı ele geçiriyorlar. 

İkinci bir faktörü de göz önünde bulundurmak gerekiyor. Rus kilisesi Abhazya’nın farklı köşelerinde çok aktif olarak çalışıyor ve inanlar topluluğu oluşturuyor. Onlar Abhazya’ya geliyorlar ve orada dini
topluluklar oluşturuyorlar. Bu insanların sayısı şimdilik çok değil, 300 civarındalar, ancak süreç devam edecek.

Üçüncü faktör de şu; Rusya diğer ülke vatandaşlarının  Abhazya’da toprak almasını yasaklayan kanunun üzerinde ciddi olarak çalışıyor. Eğer Rusya’nın bu girişimi gerçekleşirse, Rusların Abhazlara sunacağı paranın fiyatını hayal edebilirsiniz. Abhazlar karşı koyamayacak ve Rusya orada stratejik bir alana sahip olacak: tüm Karadeniz kıyı boyu. Parayı alacak Abhazlar ise, ya Abhazya’da ayağa kalkamayacak veya Jirinovski’nin ‘Osetler ve Abhazlar bizim kölelerimiz olmalı’ şeklindeki ifadesi haklı çıkacak. 

Benim için, Gürcüler bu kadar zor durumdayken Abhazlar için neden bu kadar endişeleniyor diyenler olabilir. Ancak onlara şunu söylemek isterim: kimin ne durumda olduğunu çok iyi biliyorum ve öncelikli olarak da Gürcüleri umursuyorum, çünkü biz Abhazlardan boşaltılmış bir Abhazya’yı hiçbir zaman geri alamayız. Bu yüzden Abhazları korumamız ve gelecekte bazı şeylerin değişmesi konusunda şansımız olabilmesi için onları müttefiklerimiz yapmalıyız. 

Öneriniz ile ilgili olarak yönetim temsilcileri ile görüştünüz mü? 

Hayır kimseyle görüşmedim. Ben önce düşüncemi dile getiriyorum ve daha sonra artık müzakereleri yürütüyorum. Bu düşüncemi tanıtım esnasında bir çok hakaretle karşılaşmış olmama rağmen fikrimi 
destekliyorum.

Yani Gürcü toplumunun yaklaşımı olumsuz öyle mi? 

İnternet üzerinden benimle irtibata geçenlere göre değerlendirecek olursak, yüzde 80’i bu fikri olumu değerlendiriyor, geri kalan yüzde 20’si kesinlikle karşı. Forumlarda ise taraftarlar oldukça az. 

Ve son olarak, dünya tarihi, devletlerin ilk önce anlaşmazlık bölgelerini tanıyıp sonra o bölgeyi geri aldıkları ile ilgili bir örnek hatırlıyor mu?

Örnek niteliğinde: Çin bölgesinde, Japonlar tarafından kurulan Mancouto devleti vardı. Onu dünyanın 26 ülkesi tanıdı, ancak Mancouto şimdi nerede? O artık yok. Biz daha başka birçok örnekler de gördük. Kısacası, dünyada birbir
lerine karşı ilişkilerinde geçiş süreçleri olan ülkeler var. Kuzey İrlanda ve İrlanda’yı ele alabiliriz. 

Abhazya’nın tanınmasının ilk bakış açısı ile gerçekleşmesi gerektiğini söylemiyorum. Bununla ilgili farklı formatlar hazırlanabilir. Edindiğim bilgilere göre, Abhazlar Gürcistan yönetiminin, Abhazya’nın 
Gürcistan tarafından tanınma fikrini nasıl değerlendireceklerini büyük bir ilgi ile bekliyorlar.

22 Haziran’da GHN’de yayımlanan bu röportaj Özlem Güngör tarafından Ajans Kafkas için Türkçeye çevrildi.

Bir cevap yazın