Bu yıl, söylemimizin daha geniş bir halk kitlesine yayıldığı ve toplumun neredeyse tüm kesimleriyle Taksim eylemine sahip çıktığı bir iklimde girdik hazırlık sürecine. Söylemimizi sahiplenen ve duruşumuzu doğru bulan insanlarımızın üyesi oldukları kurumları Taksim’den yana tavır almaya zorladıklarına tanık olduk. Katılımcısı olduğu kurumlarda mücadele ederek doğru tutumun yanında olma mücadelesi veren insanlarımızla dayanışma göstermek adına bu yıl tartışmalara daha çok katılma ve dönüşüm sürecine destek olma arzusu içindeydik.
Geçen yıl olduğu gibi, bu yıl da siyasi söylem ve ilkelere referans vermeksizin “Birlik” temalı tartışmaların yürütüldüğüne tanık olduk. Geçtiğimiz sene Türkiye’de 9, küresel alanda 16 örgütün katıldığı bir organizasyonla sahaya inmemize rağmen “Birlik” arayışında olmadığımız eleştirisiyle karşı karşıya kalmıştık. Siyasi asgari müştereklerde buluşabileceğimize inandığımız, hemen her kurum ve inisiyatifle görüşüp birlikte hareket etme çabamıza rağmen yürütülen karşı kampanyaya kayıtsız kalmayı tercih etmiştik. Çünkü, bu tür yoğun faaliyet dönemlerinde hem çalışmaların sağlıklı bir zeminde ilerlemesi, hem de ulaşmak istediğimiz insanları kısır tartışmalara boğmamak adına kurumsal ve bireysel tartışmalardan uzak kalmayı tercih ediyoruz.
Ancak bu yıl ki tartışma süreci, yalnızca Kafkasya Forumu’nu değil May21 nezdinde küresel aktivizmi de hedefine alan bir karalama kampanyasına dönüşmüş durumda. May21 söyleminin giderek farklı ülkelerde tüm diaspora kesimlerinde karşılık bulduğunu ve benimsendiğinin bilincinde olan çeşitli çevreler tartışmalarda yoğun bir dezenformasyona ve kasıtlı çarpıtmalara başvuruyorlar. Birlik adına ilkesel tartışmaları hasıraltı eden, siyaseti eyyamcılığa kurban eden bir anlayışla karşı karşıyayız. Sıklıkla gayri ahlaki yöntemlerle ve kolektif bir şekilde yürütülen bu propagandalara cevaben, May21 inisiyatifini, Çerkes soykırım protestoları’nın kısa tarihçesi ve hedeflerini, Kafkasya Forumu’nun tutumunu diaspora kamuoyu ile paylaşma sorumluluğu hissediyoruz.
MAY21 İnisiyatifi’nin Oluşum Süreci ve Hedefleri: 21 Mayıs Direnişin Günüdür!
Çerkes Soykırım protestolarının uluslararası bir nitelikte May21 inisiyatifiyle gerçekleştirildiği sürecin temeli, 2006’da Soçi’nin olimpiyatlar için henüz aday olarak gösterildiği bir dönemde, seçimler öncesinde, Kafkasya Forumu’nun öncülüğüyle başlatılan “Olympic Genocide” (Olimpik Soykırım) kampanyasıyla atılmıştır. Türkiye’de oluşturulan platforma, Ortadoğu, ABD ve Avrupa’dan örgütlerin de katılımıyla kampanya uluslararası bir nitelik kazanmıştı. Toplanan binlerce online ve ıslak imzayla birlikte sunulmak üzere hazırlanan metinde, Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nden Olimpiyat oyunlarının Soçi’de gerçekleştirilmemesi talebinde bulunulmuştu. Olimpiyatlar için Soçi’nin seçilmesi ardından, Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nden aldığımız cevap, eleştiri ve kaygılarımızın Soçi Olimpiyat Komitesi’yle paylaşılacağı yönündeydi. Henüz yolun başında Olimpiyatlar’ın yine Rusya içerisinde başka bir bölgeye taşınması yönünde yaptığımız çağrıyla son bulan yazışma ardından, kampanyamız bu defa daha geniş bir örgütlülük ve ortak uluslararası projelere imza atmak üzere NoSochi2104 adıyla yeniden yapılandırıldı. Halihazırda Soçi Olimpiyatları’na yönelik karşı kampanyalara imza atan örgütlenme ve faaliyetleriyle ilgili detaylı bilgiyi www.nosochi2014.com adresinde bulabilirsiniz.
Nosochi2014’den farklı olarak bir inisiyatif şeklinde kurulan May21 ise, 2009 yılına dek diasporada ağırlıklı olarak sürgün ve göç temalarıyla anma şeklinde düzenlenen 21 Mayıs etkinliklerini, Çerkes Soykırım Protestoları olarak Rusya temsilcilikleri önüne taşımıştır. Soçi karşıtı kampanyanın uluslararası organizasyon birikimiyle, Türkiye, ABD, Israil, Ürdün ve Avrupa’da ortak söylem ve temayla gerçekleştirilen bu ilk etkinlikler tüm diasporada yankılanacak bir direniş çağrısıyla yürütülmüş ve bir değişim-dönüşüm süreci tetiklenmiştir.
May21, Çerkes Soykırım Protestoları aracılığıyla Çerkesler’in farkındalığını yükseltme ve Rusya’yı Soykırım gerçeğiyle yüzleşmeye zorlayacak bir uluslararası bilinirlik düzeyi sağlamayı; toplumumuzu yok olmanın eşiğine getiren soykırımın sembol tarihi olan 21 Mayıs’ın kara bir yazgıyla yadedildiği anmalara dönüştürülmesine izin vermeden, mücadele tarihimizin bir parçası haline getirmeyi hedeflemektedir.
2014 Soçi Olimpiyatları’nda Çerkes diasporasından yekpare güçlü bir itiraz yükselterek, tüm dünyaya Soçi’nin gerçek sahiplerini ve tarihini anlatmak isteyen May21, bunun güçlü ilkeler üzerine bina edilmiş sağlam bir örgütlenmeyle gerçekleşebileceği düşüncesinden hareketle kendisini de bu sürecin bir ilk adımı olarak tarif etmektedir.
Soykırım ve Rusya karşısında ortak bir tutumu asgari müşterek edinen May21 inisiyatifi, açık bir ajanda ve tüm katılımcı örgütlerin iradelerini gözeterek meşru bir zeminde yükselmektedir. Bu yıl inisiyatife katılacak tüm örgütlerle birlikte, inisiyatif bir örgütlenme yol haritası oluşturma çabasına girecektir.
Olimpiyatlar karşısında ikirciksiz bir muhalefetle, soykırım siyasetini hiç bir pazarlığın aracı haline getirmeden, Kafkas halkları arasında hiç bir ayrımcılığa yol açmadan, 21 Mayıs’ı ve soykırıma rağmen verilen varlık mücadelesini Çerkes kimliği’nin güçlü bir dinamiği haline getirmeyi prensip edinen küresel inisiyatifimizin, 2014’de sesi tüm dünyada yankılanacak bir örgütlülük düzeyine ulaşacağına inancımız tamdır. May21 kapsamında gerçekleştirilen etkinlikler ve söylemiyle ilgili detaylı bilgi için www.may21.org sitesini ziyaret edebilirsiniz.
Kafkasya Forumu’nun Tutumu: BİZ SİZİNLE HİÇ BİR OLMADIK!
İnisiyatifin Türkiye ayağında bugüne dek moderasyonu üstlenen Kafkasya Forumu, olimpiyat karşıtı kampanyayı projelendirerek kendisini de uluslararası yapılanmanın bir bileşeni olarak tanımlamıştır. 2006 yılından beri yükseltmeye çalıştığımız Çerkes aktivizmine yönelik tüm faaliyetlerimizde, her zaman bir gelecek kurgusu taşıdık. Hareket prensiplerini daima evrensel değerlerle kurgulayan ve daima toplumsal dinamikleri gözeterek sürdürülebilir politikalar gerçekleştirmeye özen gösteren yapımız, angajmanlara karşı bağımsız duruşu, atalete karşı iradi katılımı, her türlü ayrımcılığa karşı dayanışmayı, milliyetçiliğe ve etnik merkezli bakış açılarına karşı evrenselliği savunageldi.
Yola çıktığımız günden beri, ilkelerimizi tartışageldik ancak hiç bir zaman değerlerimizden taviz vermedik. Attığımız her adımda, başta Rusya olmak üzere diasporanın üzerine kurulmak istenen her türlü hegemonyanın da karşısına dikildik. Ve attığımız her adımda, hegemonya ilişkilerinden nasiplenen, kişisel çıkarlarını “milli çıkarlar” iddiasıyla pazarlayan gruplara karşı mücadele ettik. Ve toplumumuz adına üzülerek gözlemlediğimiz gerçek, çıkar sahiplerinin, zeminini koruyabilmek adına toplumsal meşruluk kazanan söylemlerle çatışmamaya özen göstererek siyasi söylemi sulandırmaya ve içini boşaltmaya yöneldiği oldu.
21 Mayıs hazırlıkları esnasında yürütülen tartışmaların ana temasının “Birlik” olması da çeşitli grupların iddia ettiği gibi toplumu tüm dinamikleriyle birarada görmek değil, boyun eğmeyen yanımıza boyun eğdirecek, öz güvenimizi kıracak ve dönüşüm sürecini manipüle edecek elverişli zemini yaratmaktır.
Hatırlatmak isteriz ki, eğer bu yola çıktığımızda yapılan “Birlik” çağrılarını kabullenseydik, bugün bu bildiriyi yazmamızı gerektirecek bir siyasi dinamikten söz etmek dahi mümkün olmayacaktı.
KAFFED’e Yönelik: Kurduğunuz hiç bir cümleyi unutmuş değiliz!
Bugüne dek diasporayı DÇB angajmanıyla yönlendirmeye çalışan ve KAFFED içinde kendisine meşru zemin sağlayan ideolojik ve ticari çıkarlarla örgütlenmiş kliğe yönelik tavrımızı defalarca gösterdik. Attıkları her adımın takipçisi olduğumuzu belirttiğimiz kliğin pek çok icraatını teşhir ettik.
Ancak bu 21 Mayıs sürecine yönelik kurulması gereken yeni cümleler söz konusu. Çünkü söz konusu klik geldiğimiz noktada artık, hiç bir zaman olmadığı kadar tavır alma baskısı altındadır. Toplumsal meşruluğu son derece yüksek Taksim eylemleri bu çıkar grubunu, hesap vermek zorunda oldukları Rusya önünde zor duruma sokuyor.
Tartışmalarda May21 ve Kafkasya Forumu’nu toplumsal birliğin önünde bir engel olarak ortaya koydular, ve dayatmacılıkla itham ettiler. Kendilerinin de soykırım kavramına sahip çıktıklarını iddia ederek yaptıkları birlik çağrısının, yükselen muhalefeti boğmaktan başka bir hedefi olmadığını çok iyi biliyoruz. Söyledikleri yalanlarla temsil ettikleri toplumsal kesiti yıllardır oyalayan ve her türlü siyasi girişimin önüne set olmayı kendisine misyon edinmiş bu iradeye karşı cevabımız bellidir:
“Biz, 21 Mayıs’ları kutlamaya çevirdiğiniz günleri, sürgün karşısında göç iddianızı, soykırım karşısında sürgün iddianızı, 21 mayıs’ları barışın günü ilan ettiğinizi, Diasporayı Rusya –Türkiye ilişkileri arasında köprü ilan ettiğinizi, 450. Yıl maskaralıklarınızı, Taksim’de karşı yürüyüşünüzü ve toplumumuza yönelik attığımız her adımda thamadelik ilişileriyle toplumu nasıl bizden yalıtmaya çalıştığınızı unutmuş değiliz. Size rağmen başlayan ve gelişen bu hareketin içini boşaltıp istediğiniz şekle sokmanıza ve diasporanın iradesine ket vurmanıza izin verecek değiliz.”
Çok iyi biliyoruz ki, bugüne dek KAFFED’i DÇB aracılığıyla yöneten Rusya, yeni dönemde ipleri doğrudan ele aldı. Bugüne dek DÇB manipulasyonlarını Türkiye’ye taşımakla yükümlü klik ise, bürokratik elit ve ticari çıkar grupları ile kurduğu ilişki ağı ve alışkanlıkları yüzünden yeni rolüne alışmakta güçlük çekiyor. Statükonun bedeli değişimin getirdiği riskten fazla olduğu an değişim gerçekleşir. Bu bedel, örgütün toplumsal zeminini yitirmesidir. Rusya’nın fütursuz hamle ve aşırı beklentileri yüzünden uygulanabilir bir politika geliştirmekte güçlük çeken klik, artık toplumsal meşruluğunu yitirdiği bir kriz içine düşmüştür.
Birlik çağrısı, iddia edildiği gibi biz dışarıdakileri değil, içerde saydıkları toplumsal kesimi oyalama ve fırtınayı atlatma çabasından ibarettir. KAFFED icerisindeki kimi derneklerin ve çok sayıda yöneticinin statükoya tepkili olduğunu, durumu değistirmek icin mücadele azmi içerisinde olduklarını biliyoruz. Krizin köklü bir değişime yol açabileceği inancındayız. Biz dışarıdakilere yapılan sözde “Birlik” çağrısı, tam da bu değişim dinamiğinin kendisini hedef almaktadır.
KAFFED içindeki muhalefetten bizim beklentimiz bu sahte birlik çağrılarının ardında yatan düşünceyi görmeleri, ve KAFFED’den bağımsız kararlar almaya kendilerini alıştırmalarıdır. Çünkü, beklediğiniz değişimin öznesi bizzat hegemonya ilişkilerini sorgulayanların kendisidir. Şunu açıkça söyleyebiliriz ki, zaman bilhassa KAFFED için birlikte olma zamanı değil, yeniden, doğru kriterlerle toparlanmak adına dağılma zamanıdır!
Cherkessia.Net’e yönelik: NO PASARAN
Bir internet forumundan yola çıkarak kurulan inisiyatife karşı bugüne dek kurumsal olarak bir tutum geliştirme ihtiyacı hissetmedik. Kurulduğu ilk dönemde yeni bir inisiyatif olması ve toplumsal bir karşılık bulacağına duyduğumuz inançla temasta olduğumuz ve dayanışma gösterdiğimiz grupla henüz atmak üzere olduğumuz ilk adımda gözlemlediğimiz kritik sorunlar, giderek tüm toplum tarafından gözlemlenir hale geldi ve grup yine toplum tarafından yalıtılarak çıktığı internet ortamına hapsedildi.
Henüz yola çıktıkları dönemde etnik merkezli bir hareket olduklarının bilincinde olsak da, olumsuz bir tavır içinde olmadık. Çünkü Kafkasya Forumu olarak, toplumun siyasi olarak tıkandığı noktalarda ön açıcı olmayı önemsiyoruz. Ancak 2010 yılı 21 Mayıs’ı öncesinde, yine internet üzerinden yaptıkları çağrıları işaret ederek eylem söylemi üzerinde de hak sahibi olduklarını iddia eden ve 21 Mayıs’tan önceki son toplantıya katılarak söyleme yönelik değişiklik talebinde bulunan grubun önerisi: Rusya Federasyonu tarafından bazı tavizler alınmasının söz konusu olduğu iddiasıyla, Soçi muhalefetinin yumuşatılması ve konsolosluğa bir mektup verilmesi yönündeydi. Soçi konusundaki muhalefetimizi hiç bir koşulda pazarlığa açmayacağımızı ve bilhassa 21 Mayıs günü Rusya’dan herhangi bir talebimiz olmayacağını kendilerine belirttik. Bu tartışmaların çok daha önce yapılması gerektiğini, 21 mayıs’tan sonra ilkeler ve değerler düzeyinde bir tartışma sürecinin başlaması gerektiğini vurguladık.
Sağlıklı bir tartışma süreci asla yürütülemedi. Ancak hemen eylem öncesinde başlayan ve sonrasında bir süre dolaylı olarak da olsa sürdürülen tartışmalardan anladığımız, grubun bir olimpiyat politikasının olmadığı, ve siyasi hareket merkezini Kafkasya’ya taşımak istediği ve etnik merkezli siyasi bir hareket olma hedefini gerçekleştirmek için tüm diğer etnik gruplarla gerilimi -başta Karaçaylar ve Abazalar olmak üzere- bir yöntem olarak benimsediği oldu. Grup kendisine yöneltilen eleştirileri dahi manipüle etme uğraşıyla sürekli çarpıtmalara başvurdu. Tartışmayı Çerkes=Adige söylemi etrafında kitleyerek, etnik milliyetçi duygulara oynadılar. Rusya’nın Kafkasya’da zaten tolere edip, belli ölçülerde besleyip desteklediği etnik milliyetçiliği diasporaya taşımayı adeta kendilerine misyon edindiler.
Zaman zaman artan eleştirilere cevaben göstermelik açıklamalar yapsalar da, bu grubun hareket saikleri diasporada büyük ölçüde teşhir edilmiş durumda. Grup, hiç bir siyasi ilke tanımadan söylemini günün şartlarına göre şekillendirdi, her fırsatta etnik gerilimleri tırmandıracak açıklama ve girişimlerde bulundu ve kendileriyle örtüştüremedikleri kanaat önderlerini son derece çirkin usluplarla karalama yoluna başvurdu. Diaspora’nın dört bir yanında verilen her mücadele ve adıma internet üzerinden önce sızmaya, sonra sahip çıkmaya çalışan ve beceremeyince her türlü karalamaya başvuran bir anlayış içinde oldular.
21 mayıs tartışmalarıyla birlikte May21’i hedefe alan grubun daha önce inisiyatif çevrelerinde çeşitli şekillerde dezenformasyonlar yaptığını ve grubun işleyişini bireylere yönelik karalama faaliyetleriyle sekteye uğratmaya çalıştıklarını biliyor ve izliyorduk. Kafkasya Forumu’nu tahrif edilmiş veya eksik yapılmış çevirilerle zan altında bırakarak yürüttükleri bu kampanyalardan bir netice alamadılar.İstediği limana çıkmazsa gemiyi batırmaya hazır bu anlayışın internet üzerinde verdiği uğraşlar da artık tıkandı ve grup yalnızca Türkiye’de değil uluslararası alanda da teşhir olmuş durumda.
Bugün yaptıkları KAFFED çevresinde birleşme çağrıları da, iki senedir ektiklerini biçme korkusundan başka bir şey değil. Grup hareket alanını tamamen yitirdi ve sıkıştıkları dar alandan KAFFED’e birleştiricilik misyonu atfederek kendisine alan açma derdinde.
Davetimizin bu grubu kapsamadığını katıldığımız her toplantıda vurguladık, gerekçeleriyle birlikte anlattık:
Etnik gerilimler aracılığıyla kendisine alan açma çabası içinde olan ve bu yolda da her türlü gayri ahlaki yöntemi kullanan bu gruba, gerek muhalif dinamiğin sağlıklı gelişimi gerekse siyasi niteliğin korunması adına geçit vermeyeceğiz.
Samimi birlik arayışçıları: Bu Bir Özgürleşme Sorunudur!
Çerkes diasporası, üzerine çöreklenmiş çıkar gruplarının teşhir edildiği, manipülasyon ve angajmaların kırıldığı, tarihiyle yüzleştiği bir süreçten geçiyor. Vatandaşı olduğumuz ulus-devletlerin sınırlarını aşarak birbirimizin farkına varıyor, örgütleniyor ve kendimizi yeniden tanımlıyoruz. Siyasi söylemlerin çeşitlendiği, farklı perspektif ve inisiyatiflerin oluştuğunu görüyor ve heyecanlanıyoruz. Kafkasya Forumu da, farklı tarihsel süreçlerden geçerek varlık mücadelesini sürdüren her bir toplumsal dinamiğin siyasi olarak kendisini ifade ettiği çoğulcu bir anlayışı benimsiyor. İşte bu yüzden kendimizi, pek çok ülkeden çok sayıda örgütü bir araya getirmeyi başaran May21 inisiyatifinin bir bileşeni olarak tanımlayabiliyoruz. Ancak bizim çoğulculuk anlayışımız, özgürlük ve hegemonya çatışmasının başladığı noktada tükeniyor.
KAFFED çevresinde birlik çağrılarıyla heyecanlanan, daha kalabalık olma arzusu taşıyan pek çok insanımız olduğunun farkındayız. Kalabalıkların gücünü asla inkar etmedik ve daima geniş kesimleri kucaklayacak bir mücadele anlayışı içinde olduk. Ancak, sırf daha kalabalık bir toplulukla alana inmek adına bugün toplumun üzerine çökmüş hegemonyayı parçalayan özgür iradenin zayıflatılmasına göz yummaya da niyetimiz yok.
Toplumumuz giderek daha da net bir şekilde tercihini özgürleşmeden yana gösteriyor. Giderek yayılan ve gücünü arttıran bu tercih tüm inisiyatif ve örgütlenmelerde değişim süreçlerini zorluyor ve toplumunun gerisinde kalmış her kurum kendisini yenileme ihtiyacı hissediyor. Değişim sürecinin bir öznesi ve bileşeni olarak Kafkasya Forumu’nun inancı, toplumumuzun dekolonizasyon olarak da adlandırdığımız dönüşüm sürecini tamamlayıp, farklı perspektif ve siyasi anlayışlarla da olsa özgürlük tercihinde birleşeceğidir.
Son olarak, bu vesileyle, bünyesinde bulunduğu kurumlarda Çerkes Soykırımı’nı tam da failinin karşısında protesto etmek için mücadele eden, sorgulayan ve cesaretle inisiyatif alan ve dönüşüm sürecinin parçası olmayı tercih eden tüm bireyleri selamlıyor ve yalnız olmadıklarını kendilerine hatırlatmak istiyoruz.
Kafkasya Forumu
Comments
No comment