Kafkasyalı Aktivist Türkiye’de Baskı Altında

Geçtiğimiz bahar, bir gece, saat gece yarısını çoktan geçmiş, İstanbul’un arka sokakları karanlığa bürünmüş ve insanlar artık evlerine çekilmişti. Kuban Kural ise Çerkes davası için yapılan bir akşam toplantısından evine dönüyordu.

Park edilmiş bir aracın iç lambaları aniden yandı ve Kural, kendisini takip eden kişilerin soluk gözlerine bakarken buldu kendini.

Araç çalıştırıldı ve yavaş yavaş Kural’ın üzerine doğru gelmeye başladı.

Bu hafta İstanbul’da yapılan bir röportajda 29 yaşındaki Kural bu geceyi “Belki de yaşadığım en kötü andı” sözleriyle özetlerken, İstanbul polisinin ve savcılarının konuyu hala araştırdıklarını ve bir aydır süren benzeri takipleri anlattı.

Geçen dört yılda İstanbul sokaklarında altı Kafkasyalı aktivist silahla öldürülmüş olmasaydı, ne yetkililer ne de Kural bu olayları bu kadar ciddiye almazdı.

Geçen Eylül ayında düzenlenen son saldırıda ,üç Çeçen militan evlerinin önündeki bir arabaya binerken susturucu takılmış silahlarla vurularak öldürüldü. Yine benzer bir şekilde, 2008 Eylül ve Aralık aylarında ve 2009 Şubat ayında düzenlenen üç ayrı saldırıda toplam üç Çeçen aktivist daha öldürülmüştü.

Kurbanların hiçbiri Çerkes değildi. Hepsi de Rusya’ya karşı bağımsızlık mücadelesi verdikleri Çeçen savaşından sonra Türkiye’de mülteci olarak yaşıyordu. Bu nedenle, araştırmacılar henüz yakalanamayan kimliği belirsiz bu kişilerin Moskova’yla bağlantılı olmalarından şüpheleniyor.

Ankara’daki Uluslararası Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde Kafkasya’daki güvenlik konularında uzman olan Güner Özkan bu hafta yaptığı açıklamada “Bunu kimin yaptığı aşikârdır” dedi. Viyana, Dubai ve diğer yerlerde yaşanan benzer ölümleri işaret ederek “Bunu Rusya yapar” diye de ekledi.

Yakın bir zamanda piyasaya çıkan ve 19. Yüzyılda Kafkasya’nın Ruslar tarafından işgalini anlatan “Let Our Fame Be Great” (Bırakın Şöhretimiz Büyük Olsun) adlı kitabın yazarı Oliver Bullough da bu açıklamalara katıldığını belirtti. Bu hafta İngiltere’den katıldığı telefon bağlantısında “Bunların en azından bazılarının Rus ajanlar veya Rusya tarafından gönderilen kişilerce işlendiği ihtimali ağır basıyor,” diye belirtti.

Ankara’daki Rusya büyükelçiliği, telefon ve e-posta yoluyla yapılan açıklama taleplerine yanıt vermedi. Bir Rus araştırmacının Interfax gazetesinde yer alan ve öldürülen üç erkekten ikisinin 2011 Ocak ayında Moskova’da bulunan Domodedovo Havaalanına düzenlenen bombalı saldırının şüphelileri oldukları yönündeki haber dışında, Rus yetkililer de ölümler hakkında yorum yapmaktan kaçındı. Daha önce de Moskova’nın müttefiki olan Çeçen devlet başkanı Ramzan A.Kadyrov yönetimi de, Çeçenlerin ölümleriyle ilgilerinin olduğu yönündeki haberleri reddetmişti.

Çerkes aktivist Kural’ın durumu diğerlerinden daha farklı: Kendisi Çeçen olmadığı gibi, aynı zamanda da Türk vatandaşı.

Kural’ın adı, atalarının Kafkasya’da yaşadığı bir bölge olan Kuban’dan geliyor. Kendisi, 1864’te Rus askerleri tarafından yaşadıkları topraklar olan Kafkasya’dan zorla çıkarılan ve genel olarak Çerkesler olarak bilinen Adıge ve Ubıh halklarının Türkiyeli bir kaç milyon torunundan birisidir.

Tüm Çerkeslerin yaklaşık %90’ı olan bir milyon kişi o zaman Karadeniz kıyılarında bulunan topraklarından zorla çıkarıldı ve Bullough’un araştırmasına göre 300 ila 400 bin kadarı da helak oldu.

Bugün üç ila beş milyon civarında Çerkes, bütünleşmiş etnik azınlık olarak Türkiye’de yaşamaktadır. Diğer Çerkesler ise İsrail, Ürdün ve Suriye ile New Jersey ve Kaliforniya’da yoğun olmak üzere Amerika’da yaşamaktadır.

Türkiye’deki Çerkes toplumu, etnik kimliklerinin tanınması ve dil ile kültürlerinin korunması mücadelesinde Kürtler, Lazlar ve diğer azınlıklara katılmaya başladı. On yıl önce dili bilen  son yerlisinin ölmesiyle Ubıh dili de yok oldu.

Yeni filizlenmeye başlayan Çerkes hareketi ile ilgili olarak Kural, “Kısmen son 10 yıldaki demokratikleşme sürecinin bir sonucudur,” diyor. Mayıs ayında İstanbul’da yapılan 1864 olaylarını anma töreni 5000 civarında katılımcı toplamıştı.

Türkiye ve dünyadaki Çerkeslerin harekete geçmelerini tetikleyen olay, eski Çerkes toprakları üzerinde kurulan Rus kenti Soçi’nin 2006 yılında 2014 Kış Olimpiyat Oyunları’na aday gösterilmesi oldu. Bir yıl sonra da oyunların düzenlenmesi için adaylığı kabul edildi.

2006’dan beri Soçi Oyunları’na karşı başlatılan Çerkes diaspora kampanyasında büyük rol oynayan Kural, “Atalarımıza karşı soykırımın işlendiği ve hala onların kemiklerinin bulunduğu topraklarda düzenlenecek Olimpiyatları asla kabul etmeyeceğiz” şeklinde konuştu.

Kural’a göre, “No Sochi 2014” (Soçi 2014’e Hayır) kampanyasındaki rolü, Rusya’nın dikkatini çekmesine neden oldu. Kendisini takip eden gizemli kişileri detaylı bir şekilde polise ve medyaya tarif etti.

Kendisini takip edenler sık sık onunla temasa geçiyordu. Ne zaman evinin önünde, idareci olarak çalıştığı üniversitede ya da Çerkes kampanyası etkinliklerinde onları görse, araçlarının iç lambalarını açıyorlardı.

Bir başka olayda ise ilk kez geldiği İstanbul’da bir restoranın dışında beklediklerini gördü. Hatta bir gün içinde Rusça “Öleceksin” yazılan buruşturulmuş bir kâğıdı ona doğru atmışlardı.

Tedbirli olmak için uzmanlar Kural’ın Rus ajanlar tarafından takip edilmesi ihtimalini göz ardı etmiyorlar.

Bu hafta yapılan telefon görüşmesinde Ankara’daki Ortadoğu Stratejik Araştırma Merkezi başkanı Hasan Kanbolat, “Soçi’ye Hayır hareketini Rusya belki de çok ciddiye alıyordur” dedi ve “Ancak bir aktivistin taciz edilmesi göz yumulacak bir şey değil” şeklinde devam etti.

Yazar Bullough, Soçi Oyunları’na karşı düzenlenen Çerkes protestolarının Rusya’yı “şaşırttığını” ve “hazırlıksız yakaladığını” belirtti.

“Sorunun Çeçenistan olacağını düşündüler ancak aniden bu durum ortaya çıktı” diye devam etti.

Bullough, Kural’ın hikâyesinin ona Kafkasya’da Rus ajanlar tarafından takip edilişini hatırlattığını ifade etti. “Kendilerinin bu konuda oldukça ciddi olduklarını bilmenizi istiyorlar,” dedi ve ekledi: “Bu da onların hatırlatma şekilleridir”.

Kafkasya uzmanı Özkan, Rusya’nın daha çok Çeçenlere odaklanmasına rağmen, Kural’ı takip ederek Çerkeslere Olimpiyat konusundan “uzak durma mesajı iletiyor olabileceklerini” ifade etti.

Türk hükümeti bu konu hakkında çok fazla yorum yapmadı. Bir Dışişleri Bakanlığı sözcüsü bu hafta, güvenlik güçlerinin hala Çeçen ölümlerini araştırdıklarını söylerken, polisin de Kural’a gelen tehditleri araştırdığını ifade etti. 12 Mart’ta Kural polis koruması altına alınmış ve kendisine bir koruma verilmişti.

Özkan, Ankara’nın Rusya ile gelişen ilişkilerini korumaya çalıştığından şüphelendiğini söyledi.

“Türkiye, söz konusu Çeçenleri kimin öldürdüğünü açıklama konusunda çok istekli değil; bilseler bile ortaya çıkıp bunu açıklamazlar” dedi ve “Özellikle ekonomik anlamda Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkiler artıyor. Her iki taraf da bunu düşük seviyede tutar,” diye devam etti.

Kural, Çeçen ölümleri konusunda Türkiye’nin sessiz kalışının Rusya’nın kendisinin peşinden gelmesini teşvik ettiğinden korkuyor. “Türkiye’de kolaylıkla hareket edebileceklerini ve ceza almayacaklarını biliyorlar,” dedi.

Ancak röportaj yapılan tüm uzmanlar, bir Türk vatandaşına suikast düzenlenmesinin olayı başka bir boyuta taşıyacağı ve bunun gerçekleşmesinin oldukça zor olduğu konusunda hemfikirler.

Ortadoğu Stratejik Araştırma Merkezi’nden Kanbolat, Çeçenlerin ölümüyle karşılaştırıldığında “Türk vatandaşı oluşu işin rengini değiştirir,” diyerek “Umarız bunu riske atmazlar,” şeklinde devam etti.

Birkaç haftadır tehditleri araştıran İstanbul polisi Kural’ı pazartesi günü bir daha görüşmeye çağırdı. Kural’ın polis koruması talebinin hala valilik yönetimi tarafından değerlendirildiğini söylediler.

Özkan, konunun orada bitmeyeceğini söylerken, “Daha çok saldırı görecek miyiz? Muhtemelen, evet,” dedi, “Çünkü Kafkasya’daki şiddet hala devam ediyor”.

Haber: Susanne Güsten

New York Times, 12.07.2012

Çeviri: Volkan Emiroğlu

Bir cevap yazın