“Bizde 12 milyon faili meçhul var"

Hrant Dink Ödülü’nün bu yılki sahibi Memorial, Rusya’da 25 yıldır faili meçhul cinayetlerde ölenlerin izini sürüyor. Aleksander Çerkasov bu zorlu mücadeleyi Taraf’a anlattı

Hrant Dink Ödülü bu yıl, toplumsal bellek ve tarihle yüzleşme çalışmalarına öncülük eden bir kuruluşa, Rus sivil toplum girişimi Memorial’a verildi. Sovyetler Birliği’nin son zamanlarında, 1987’de kurulan Memorial, başta Sovyet dönemi olmak üzere Çeçenistan Savaşı ve günümüz Rusya’sında kayıpların izini aramaya kendini adamış bir girişim.

Her ne kadar rejim değişse de Memorial bu çalışmasını baskının ve gözdağı geleneğinin aslında pek de kaybolmadığı bir toplumda sürdürüyor. Faili meçhulleri ortaya çıkarırken, bu acıyı kendi içinde de yaşıyor. Çeçenistan’da çalışmalar yürüten insan hakları aktivisti Natalia Estemirova Temmuz 2009’da Grozni’deki evinden kaçırıldı ve öldürüldü. Estemirova, kendisi gibi faili meçhul cinayetlere kurban giden araştırmacı gazeteci Anna Politkovskaya için de yıllarca çalışmıştı.

Memorial adına İstanbul’a gelerek Hrant Dink Ödülü’nü alan Aleksander Çerkasov, ödülü Politkovskaya, Estemirova ve yine 2009’da öldürülen insan hakları aktivisti ve avukat Sergey Markelov’a ithaf etti. Onların hakikat uğruna verdiği mücadele, artık Memorial’ın kendi bünyesinde verdiği hakikat arayışının hem bir parçası hem de bir simgesi. Nitekim Memorial, Estemirova cinayetinin ardındaki sır perdesini kaldırabilmeyi de, diğer tüm faili meçhullerle birlikte misyon edindi. Çerkasov ile Çeçenistan’dan bugünün Rusya’sına kadar Memorial’ın çalışmalarını konuştuk.

Yaptığınız çalışmaları düşünürsek, Hrant Dink Ödülü’nün sizin için özel bir anlamı olmalı…

Bu, her şeyden önce gerçeği söyleyen insanların Rusya ve başka ülkelerde de cezalandırılabildiği, çoğu kez de suçluların layık oldukları cezayı almadığı anlamına geliyor. 15 Temmuz 2009’da meslektaşım Natalia Estemirova katledildi. Katiller bulunamadı ve dolayısıyla cezalandırılamadı. Çok sayıda gazeteci, yazar veya aktivist, şiddet içermeyen hareketlerinden dolayı öldürülüyor. Çok nadir durumlarda yönetimlerin, bu suçların peşine düşüp bunları ortaya çıkardığını ve cezalandırdığını görüyoruz.

Bunu bir bakıma bir medeniyetten diğerine bir mesaj olarak değerlendirmek mümkün, çünkü bizim için Hrant Dink Ödülü’nü almak, yaptığımız işin başka bir tarafta takdir edildiğini görmek tabii ki sevindirici. Bu aynı zamanda, dünyamızın, tek bir dünya olduğunun göstergesi. Benzer konuların olduğunu görünce de birbirimizin tecrübesinden istifade edebileceğimizi, yardımlaşabileceğimizi görüyoruz. Bu ödül, arkadaşlarıma davalarını sürdürme konusunda yeni bir ilham verecek. Bu ödülü aldığımızı en büyük heyecanla söyleyeceğim kişi de Natalia Estemirova’nın kızı olacak.

Sovyet dönemi sonunda kurulan Memorial, herhalde ilk STK girişimlerinden biri. Bugüne kadar “hafıza kitapları” ve toplu mezarların keşfi gibi birçok şey başardınız, bunlardan söz edebilir misiniz?

Toplu mezarlar dediğimiz, Şubat 2001’de Hankale’deki Rus askerî üssü yakınlarında bulduğumuz mezarlar. Üssün karşısında küçük bahçeli evler var. Bu yerin adı “Sıhhat” diye çevirebileceğimiz bir villa kent. Uzağa gitmemek için askerler hemen bu araziye girip, kaçırdıkları adamları orada öldürmüşler. Bu insanlar da kayıp diye tanımlanıyordu. Burayı korumakla sorumlu kişiler “Bu işten biz de payımızı alalım” deyip parayla bilgi sattılar. Bu konuyla ilgili skandal patlak verdi ve 55 cesede ulaşıldı. Bu arazi ondan sonra yasak bölge ilan edildi. Kapalı kasa kamyonlarla oradan bir şeyler alınıp bir yerlere taşındı. Tahminimiz o ki, orada daha 200’e yakın ceset vardı. Ama bu sayı bile olsa, Çeçenistan’da kaybolan insanların sadece onda birine tekabül ediyor.

Girişiminiz Sovyet dönemindeki suçlar için bir bellek oluşturma çabası olarak başladı. Nasıl bir amaçla bu işe girdiniz?

Eşi de böyle bir olaya kurban giden Rus Şair Anna Ahmetova, Requiem adlı eserinde diyor ki “Burada olaylarla ilgili herkesi adıyla anmak isterim. Listem uzun.” Uzun da olsa olaylardan gitmekte fayda vardı. Terör yıllarında insanların nerede kurşuna dizildiği, nerede öldüğü konusunda bir bilgi yok, kayıtlı oldukları bir yer yok. Bir DVD çıkardık ve orada Sovyet döneminde faili meçhule kurban giden iki buçuk milyon ismi ortaya koyduk. Aslında bu sayının muhtemelen 12 milyon olması lazım. Gördüğünüz gibi daha çok iş var. Olup biteni değerlendirmek için geçmişi incelemek lazım. Yoksa gelecekteki olayları geçmişe bakmadan görmek mümkün olmaz. Rusya tarihi dediğimizde bu bir bütün. İnsan hakları ihlalleri dendiğinde bu ihlali yapanların önemli bir bölümü ortaya çıkarılmadı, önemli bir bölümü ceza görmedi.

Hangi noktada güncel aktivizme atıldınız? Politkovskaya ve Estemirova cinayetlerine giden süreçten biraz bahsedebilir misiniz?

Ve Sergey Markelov’un ölümüne… 1994 yılında savaş çıktı. Ordu kalktı insanların yaşadığı kente doğru yürümeye başladı. Belli ki akıl almaz bir şey meydana geliyordu. Ortada “Aman durun” denmesi gereken bir durum vardı. Benim meslektaşlarım hemen yaşananları aktaralım dediler; Oleg Orlov, Sergey Kovalev [Her iki aktivist de Memorial’ın kurucuları] ve arkadaşları yola çıktılar. Ben de ekibin bir parçası olarak o dönemde çalışmalara dâhil oldum. Sergey Kovalev’in grubu olarak adlandırılıyorduk. Savaşı durduramadık, altı ay daha sürdü savaş. Bizim askerler tekmil vermeye başladı “Neredeyse kazandık” diye. [Çeçen gerilla lideri] Şamil Basayev, Rus birliklerinin uzağında Budyonnovsk’ta hastaneyi bastı. Askerlerin taarruza geçmesi insanların ölmesi demek, grup bu yüzden harekete geçti. Özel harekât timleri hastaneye taarruz etti ama başarısız oldu. O zaman Kovalev ve arkadaşları görüşmelere dâhil oldu ve başardığı şey şu oldu: Hastane personeli, doktorlar, hastalardan oluşan 1500 kişinin serbest bırakılması karşılığında 150 kişi gönüllü olarak rehine olacaktı. 150 gönüllü canlı kalkan olarak Basayev’in adamlarını Çeçenistan’a kadar koruyarak götürme sözü verdi. Ve o noktada ateşkes oldu ve görüşmeler başladı. Dönüş yolunda rehineler öldürülmedi, bu bir mucizeydi. Altı ay içinde barış tesis edildi. O dönemde mütevazı bir görevi yerine getirdim, kayıp sivilleri ve askerleri aradım. Çeçen köylerinde yaşadım. Eşim de yanımdaydı. Ve özellikle kayıp askerler konusunda, askerlerin elindekinden daha geniş veri tabanımız vardı. Kayıp sivillerle ilgili çalışmalar yaptık, esas, sivillerden çok kayıp vardı. Büyük kahramanlıklarımız pek olmadı bir daha tabii.

Sonuçta savaş bitti ama özellikle Putin’in ve Çeçen lider Kadirov’un iktidara gelmesiyle baskı devam etti. Memorial’ın eleştirdiği ve muhalefet ettiği politikalar şimdi yeniden mi tekrarlanıyor?

Siyasi baskıdan söz ediyorsak, evet, siyasi baskılar yeniden başladı. 6 mayısta Putin’in yemin töreni öncesindeki mitinglerden dolayı hâlâ 17 kişi tutuklu; tek bir dava kapsamında. Günümüzde de siyasi tutuklulara yardım etme durumu aslında hâlâ güncelliğini koruyor. Moskova’da aralık ayından mayıs ayına kadar olan dönemde tutuklanan kişi sayısı dört bini buldu. Tutuklulara hukuki ve başka yardımlar sağlıyoruz. Mesela 6 mayısta tutuklanan gençlerden birini zapt etmek için öyle bir çaba sarf etmişler ki ayakkabısını çıkaralım derken tırnaklarını da çıkarmışlar. Aynı gün içinde 650 kişi gözaltına alınıyor. Biz yardımcı bir ekip olarak orada bulunuyoruz. Vişniki polis karakoluna bu olaydan dolayı 43 numara Japon terlik götürmek de bizim işimiz! Fyodorov aynı zamanda beyin sarsıntısı da geçirdiği için hastanede yatıyor. Polis, adi saldırganları tutuklamak yerine aktivistleri kelepçeliyor. Moskova’da işimiz çok.

Çeçenistan’da yapılması gerekenler ise: 2006 yılında Çeçenistan’da kaçırılan insan sayısı 187, 2007’de 35 kişi, 2008’de 42 kişi, 2009 yılının ilk yarısında kayıp sayısı 74. Bundan sonra da Natalia Estemirova kaçırıldı ve öldü. Ve insanlar artık bize başvurmaya da korkmaya başladı. Ondan sonrasına ait elimizde tam bilgi yok. Ama Natalia Estimerova’nın “İnsanlar kaçırılıyor, öldürülüyor” diye haber yapması ve ardından kendisinin kaçırılıp öldürülmesi durumun ne denli kötü olduğunu gösteriyor.

Estemirova cinayetinin soruşturması sürüyor

Anna Politkovskaya ve Estemirova cinayetleri örtbas edildi. Siz de paralel bir soruşturma açmışsınız, öyle mi?

Cinayetten sonra ilk altı ay içinde, öncelikli olarak Çeçen güvenlik güçleriyle ilgili tahkikat yürütüldü. Estemirova da oradaki güvenlik güçlerinin yaptıklarını gündeme getiriyordu. Ocak 2010’da Moskova’da soruşturmacılar kıymetli bir bilgi aldılar. Bilgi bir taraftan Kadirov’dan bir taraftan da Federal İstihbarat Birimi FSB’den geliyordu. Natalia’yı öldürdükleri tabanca bulunmuştu. Yanında sahte bir polis kimliği vardı: Alkhazur Başayev adında Çeçen bir militanın adına düzenlenmiş sahte polis kimliği. Bu Başayev’in evinde bulunuyor. Onun yanı sıra tanksavar silahı, zırhlı aracı parçalayabilecek silahlar vardı. Grozni’de de bir garajda araba buluyorlar, bagajında susturucu var, susturucu Natalia’nın ölümünde kullanılan susturucuyla aynı. Araba da Başayev’e ait. Başayev ise Kasım 2009’da çatışma sırasında öldürülmüş. Görünürde her şey araştırılmış ve sonuca ulaşılmıştı.

Ama biz araştırmaya devam ettik. Bu sahte polis kimliği üzerindeki fotoğrafı inceleyince anladık ki bu, emniyet müdürlüğünde nüfus cüzdanı verilirken arşive alınan fotoğraflardan. Yani bu fotoğrafı ele geçirip photoshoplamanın tek yolu emniyet müdürlüğüne girmek. Manzara şu: Adam, Estemirova’yı öldürdükten sonra, cinayet silahını alıyor ve onu ilk bakılacak yere, yani kendi evine götürüyor.

Başayev neden öldürdü diye bir cevap arıyorlar. Diyorlar ki, “Çünkü Natalia onun hakkında haber yaptı, Başayev dağa çıktı, çevresinde adam topluyor” falan diye. Natalia’nın bu haberi doğru çıktı ama Natalia’nın yazdığı belli değil. Bunu anlamanın tek yolu Natalia’nın bilgisayarını ele geçirmek. Oysa bilgisayarına FSB el koydu. Cinayet öncesinde Natalia’nın direndiği ortaya çıkıyor, tırnaklarında DNA izleri bulunuyor ve tahlillerde üç kişinin DNA’sına ulaşılıyor. Alkhazur Başayev’in yanı sıra bir de Anzur Başayev’i itham etmeye çalışıyorlar.

İkiz kardeşi hayatta ama…

Evet biz kendisini bulduk. Cinayetten birkaç gün önce Rusya’dan Polonya’ya, Polonya’dan Fransa’ya geçtiğini öğreniyoruz. Anzur Başayev’den DNA’sını çıkardık. Dava dosyasındaki DNA örnekleriyle uzmanlar kıyaslıyor bunu ve DNA uymuyor yani uzmanların kanaatine göre Alhazur Başayev’in cinayete karıştığını söylemek mümkün değil. Alhazur Başayev’in mezarı dedikleri yerde alınan örneklerden hiçbiriyle de DNA’sı tutmuyor. Anzur Başayev’i Çeçenistan’a döndürmeye çalışıyorlar. Bunu geri getirmeye çalışan kişi, zulayı ve yerleri gösteren kişiyle aynı kişi. Biz bu bilgileri açıkladık, dolayısıyla şimdi “Natalia’yı Başayev öldürdü” diye iddia edemiyorlar. Tahkikat devam ediyor. Başında çok cesur bir adam var. Ama tek başına bu işi yürütmesi zor.

Özgün Özger/ TARAF

Bir cevap yazın