Dayatmalara Boyun Eğmeyeceğiz!

Taksim Dayanışması  tarafından Gezi Parkı’nın AVM’ye dönüştürülmesine karşı oluşturulan kampın polis zoruyla dağıtılmasının ardından yurt çapında oluşan tepki çığ gibi büyüdü. Ekolojik kaygılarla başlayan eylemler, polisin sert müdahalesi sonrasında geniş bir toplumsal kesimi harekete geçiren bir direniş hareketine dönüştü. Siyasi yelpazenin farklı kanatlarından çok sayıda hareketin aynı meydanlarda ses vermesini, Erdoğan iktidarının ülkeyi çoğunluk diktatörlüğüne yaslanan bir anlayışla yönetme çabasının bir sonucu olarak görüyoruz.

AK Parti’nin başlattığı demokratikleşme sürecini yaptığımız çağrılar ve toplantılarla destekledik ve daha iyi bir gelecek için toplumsal dönüşüm umudunun arkasında olduk. Askeri vesayetin sonlandırılması, PKK ile yaşanan savaşın çözüm yoluna girmesi ve kültürel haklar konusunda atılan bazı adımlar da destekçisi olduğumuz bu süreç içinde atıldı. Ancak atılan adımlara sağlam anayasal temeller kazandırılmadığı gibi, ülke her geçen gün daha müdahaleci, kutuplaştırıcı ve otoriter bir anlayışla yönetilmeye başlandı. Zaten askeri vesayete bağımlı olan medya ve iş dünyası, operasyonlarla bu defa Erdoğan iktidarına bağımlı hale getirildi.

Bu süreç, siyasi iradenin kendisinin muzdarip olduğu bir diktayı yıkarak, bir yenisini inşa etmek amacıyla demokrasiyi bir araç olarak gördüğünü ortaya koymaktadır. İktidar, oy çoğunluğu ve ekonomik istikrarı bu yönde atılan adımlara meşruiyet zemini olarak sunmaktadır.

Sandık hâkimiyetiyle kendisine oy vermeyen kesimlerin duyarlılıklarını yok sayan siyasi irade, her geçen gün dozu artan bir şekilde dayatmacı ve müdahaleci uygulamalara başvurmaktadır. Farklı kültür ve kimliklere saygı göstermeden, kent yaşam alanlarını fetihçi bir yaklaşımla yeniden inşa etme anlayışı yüzünden bugün toplum derin bir çatışma riskiyle karşı karşıya bırakılmıştır.

Başta Taksim olmak üzere ülkenin dört bir yanında alanlarda verilen mücadele, farklı siyasi hedef ve kaygıları taşıyan grupları barındırsa da geniş halk kesimlerinin alanda olma sebebi, gelecekleri, yaşam anlayışları ve kültürleri için duydukları kaygıdır. Mücadeleye katılan grupların siyasi hedefleri ne olursa olsun bu direniş, iktidarın zorbaca yöntemlerle bir polis devleti inşa etmesinin önündeki tek engeldir. Bu siyasi gruplar arasında, ülkenin askeri vesayetle yönetildiği, farklı kimliklerin yok sayıldığı günlere dönme arzusu içinde olan grupların da bulunduğunun farkındayız. Bu grupların onlarca yıl yok etmeye, sindirmeye çalıştıkları kimselerle yan yana girdikleri mücadeleden çıkarabilecekleri dersler olduğu düşüncesindeyiz.

Yine eylemlerde yaşanan şiddet olaylarının baş sorumlusunun kolluk kuvvetlerinin aşırı ve orantısız güç kullanımı olduğunun canlı tanığıyız. Kendilerini savunma şansı bulunmayan kitlelerin üzerine hayatlarını riske atacak şekilde TOMA sürüldüğüne, gaz kapsülleriyle hedef gözeterek insanların yaralandığına, gözlerini kaybettiğine, çeşitli türlerde kimyasal gazlara maruz bırakıldıklarına, feci şekillerde dövüldüklerine tanık olduk. Uygulanan bu şiddete  karşı savunma reflekslerini aşacak şekilde şiddete başvuran grupların yine direnişçiler tarafından engellediğinin de tanığıyız. Bu iyi niyetli, barışçı mücadele karşısında iktidarın başvurduğu zorbalığın polis devleti inşa edildiğinin bir kanıtı olarak görüyoruz.

Bu  mücadelenin kazanılması, Türkiye’de yaşayan biz Kafkasyalıların geleceği açısından da hayati önem arz etmektedir.  Bugüne kadar farklı hükümetler tarafından sergilenegelmiş,  iç ve dış politikada kimlik ve kültür sorunlarımıza yönelik görmezden geliş yaklaşımını Erdoğan iktidarı aynen sürdürmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti’nde vatandaşların duyarlılıklarını dikkate alan bir siyasi iradenin hâkim olması için yürütülen mücadele, tüm kimliklerin omuz vermesiyle başarıya ulaşabilir. Bu çerçevede Kafkasya Forumu olarak, Gezi Direnişi’yle başlayan mücadelenin bir parçası olduğumuzu, Taksim Dayanışması’nın aşağıda paylaştığımız taleplerini benimsediğimizi, iktidarın dayatmacı, müdahaleci uygulamalarına boyun eğmeyeceğimizi ilan ediyoruz. Eylemi şiddet kullanarak bastırmaya çalışan bu tutuma rağmen direnişin demokratik çerçevelerde kalması için verdiğimiz mücadeleyi de sürdüreceğiz. Kafkas Diasporası’nı direnişe katılarak gelecek umutlarını taze tutmaya davet ediyoruz.

 

TAKSİM DAYANIŞMASI TALEPLERİ:

 

  • Gezi Parkı, Park olarak kalmalıdır. Taksim Gezi Parkına Topçu Kışlası adı altında ya da başka herhangi bir yapılaşma olmayacağını, projenin iptal edildiğine dair resmi bir açıklamanın yapılmasını, Atatürk Kültür Merkezinin yıkılmasına ilişkin girişimlerin durdurulmasını,
  • Taksim Gezi Parkı’ndaki yıkıma karşı direnişten başlayarak halkın en temel demokratik hak kullanımını engelleyen, şiddetle bastırma emrini veren, bu emri uygulatan ve uygulayan, binlerce, insanın yaralanmasına, iki yurttaşımızın ölmesine neden olan sorumlular, başta İstanbul, Ankara, Hatay Valileri ve Emniyet Müdürleri olmak üzere tüm sorumluların görevden alınmasını, Gaz bombası ve benzeri materyallerin kullanılmasının yasaklanmasını,
  • Ülkenin dört bir yanında direnişe katıldığı için gözaltına alınan yurttaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını, haklarında hiçbir soruşturma açılmayacağına ilişkin açıklama yapılmasını,
  • 1 Mayıs alanı olan Taksim ve Kızılay başta olmak üzere Türkiye’deki tüm meydanlarımızda, kamusal alanlarımızda toplantı, gösteri, eylem yasaklarına ve fiili engellemelere son verilmesini; ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılmasını TALEP EDİYORUZ.

Bir cevap yazın