Waynahların Sürgünü Devam Ediyor

“Cumhuriyet’in diğer bölgelerindeki Çeçenlerle İnguşlar vatanlarından sökülüp Kazakistan’a yollanmaktaydı. Fakat buradakileri nakletmek mümkün değildi. Çevre avullardan toplanan halk yola çıkarıldı. Hastalar, yaşlılar ve zayıflar, ertesi gün helikopterlerle taşınacakları söylenerek arkada bırakıldılar. Kadın, çocuk ve gençlerin bir kısmı da onlarla kaldı. Kalanlar 650-700 kişi kadardı. 27 Şubat 1944 günü sabah saat dokuzda çevre avullardan ve Haybah’tan toplanan bu insanlar bir ahıra sürüldü. Bu ahıra, Lavrentiva Pavloviça Beriya’nın “Örneklik Beygir Ahırı” denilmekteydi. Bu ahıra daha önce, dışardan ateşlenince içeriyi tutuşturacak şekilde kuru ot ve saman yığılmıştı. Bu insanlar ahıra sürülüp üstlerine kilit vuruldu. Ardından ahır ateşe verildi. İnsanlar ahırın kapısını zorlayıp kırdı ve dışarıya çıkmaya çalıştı. Dışarı çıkmaya çalışanlar Gvişiani’n emri ile vuruldu. Otomatların biçtiği ceset yığınları çıkışı tamamen kapattı. 650-700 insan ahırın içinde diri diri yakılarak öldürüldü.”

2. Dünya Savaşı sırasında Chechevitsa Operasyonu adı verilen bir NKVD kararıyla Waynakh (Çeçen ve İnguş) halkı tarihsel anavatanlarından sürgüne gönderildiler. Sürgünün temel gerekçesi Çeçenlerin düşman askerleri ile işbirliği yapmaları olarak sunulmuştu. Yaklaşık 40 bin Çeçen-İnguş erkeğinin 2. Dünya Savaşı esnasında Sovyet ordusunda olduğu göz önüne alındığında bu suçlamanın(!) gerçekle bir ilgisi olmadığı açıktı. Yerel isyanların olduğu tarihlerde ise Molotov-Ribbentrop Paktı halen yürürlükteydi. Sürgünün asıl nedeni, merkezi yönetimin güvenmediği Çeçenleri anavatanlarından koparıp Orta Asya’ya dağıtarak onları asimile etmekti. Çeçenleri sürekli bir tehdit olarak gören Stalin için destek bulmak da zor olmamıştı.

Zaten Ruslar Çeçen halkına her zaman bir etiket yapıştırmış, 19. yy da 25 yıl süren Kafkasya savaşlarında “vahşi”, “boğazkesen”, 1944’te “vatan haini”, 1994’teki işgalde de “eşkıya“ demişlerdir.

Operasyona yaklaşık 1 sene önce 11 Şubat 1943 tarihinde yani Almanların Kafkas cephesinden çekilmeye başladıkları zamanda Politbüro üyeleri tarafından tartışılarak karar verilmişti. Sürgün işlemi için NKVD’ye bağlı 83.000 asker ve 17.698 hususi istihbarat elemanı istihdam edilmişti. Aylar öncesinden de Amerika menşeli binlerce “Studebaker” kamyonu ve 12.000 tren katarı bu sürgün için çok daha önceden askerlerin olağan eğitimlerinin gerçekleştirilmesi bahanesiyle Grozni’de konuşlandırılmıştı.

Rusya’nın kolonyal yönetme stratejilerinden olan sürgün, 23 Şubat 1944’de Çeçenya’da uygulanmaya konuldu. Kafkas halkları için bu sürgün ne ilk ne de son sürgündü. Neticede sürgünü izleyen ilk dört yılda 170.000 ile 200.000 arasında Çeçen hayatını kaybetti. Modern Çeçen kimliğinin en önemli kırılma noktalarından olan bu sürgünü bugün tarihsel Çeçen topraklarında konuşmak dahi yasak. Kremlin’in kuklası Ahmet Kadirov’un ölüm yıldönümünde insanlar zorla evlerinden çıkarılarak meydanlara aktarılırken, Ruslan Kutaev gibi sürgün anmasını dile getirenler hapse atılıyor, Haybah Köyü’nde yakılan 700 insanı konu edinen Çeçen yapımı film Rus Kültür Bakanlığı tarafından yasaklanıyor.

Oysa gerek 1. Ve 2. Çeçen savaşlarında yaşanan vahşete gerekse de 1944 öncesinde Kafkasya’nın kolonize edilmesi sürecine baktığımızda devletin ve askerlerinin hala aynı olduğu, Rus emperyalizminin zihniyetinin değişmediği açıkça görülmektedir. Çeçen ve İnguşlara yapılan soykırımın Çerkeslere, Abhazlara, Ubıhlara yapılan soykırımından farkı yoktur. Özetle, kendi topraklarında kendi kaderlerini tayin etmek isteyen sözde “medeniyetsiz” halkların toprakları “medeni” Rus kolonistler tarafından gasp edilmiştir.

1944’te yaşanan kırılmanın etkileri Çeçenler üzerinde halen devam etmektedir. 1944’te başlayan sürgün sürecinin resmi olarak 1957’de bittiği ilan edilse de, Sovyetlerin dağılmasından sonra yaşanan iki Çeçen Savaşı neticesinde yüz binlerce Waynah mülteci hale geldi ve Çeçenlerin imha politikası devam ettirildi.

Stalin öldü, NKVD’ den eser kalmadı, Sovyet sistemi büyük bir gürültüyle çöktü. Çeçenler 1944’den itibaren sürgünü, geri dönüşü, iki savaşı, Yeltsin’i, Putin’i, Rusya Federasyonu’nu gördüler. Çeçenler içinse değişen hiçbir şey olmadı. İki Çeçen savaşının neticesinde Waynakhların hafızası, kültürel devamlılığı 100 yıl içerisinde ikinci defa yok edildi. Sürgünleri devam eden binlerce Çeçen mülteci olarak Rusya’ya iade korkusuyla çeşitli ülkelerde yaşamakta. Çeçenya’da kalanlar Kadirov isimli bir feodalin esiri durumundalar. Çeçen denilince aklına radikal örgüt mensubu kişiler dışında bir imge getiremeyenlerin, yanı başlarında zulümlerle yoğrulmuş bir coğrafyanın insanları olan Çeçenlerin anlatacaklarına sağır kesilmemeleri lazımdır.

23 Şubat 1944 anlaşılmadan ve anlatılamadan Çeçenler anlaşılamaz. Bu sebeplerden ötürü Rusya’nın kolonyal politikalarının ve soykırımcı stratejilerinin en net görünür hallerinden olan bu günün özelinde Çeçen halkının yaşadığı trajediyi vicdan sahibi kamuoyuna duyuruyoruz.

 Dolxur dats,duxur dats dits a diyra dats!

(Yılmayacağız, ağlamayacağız, unutmayacağız!)

Kafkasya Forumu

Bir cevap yazın