Referanduma Dair

“Dostlarımıza zaten adil oluruz, yasalar düşmanlarımız içindir”
16 Nisan 2017 tarihinde yapılacak olan halk oylaması için Türkiye halkı sandıklara gidiyor. Çerkes diasporasının en yoğun olarak yaşadığı ülke olan Türkiye’nin siyasal yapısında gerçekleşecek değişimlerin Çerkes diasporasını gerek bireysel özgürlükler yönünden gerekse grup kimliklerinin ifadesi açısından etkilememesi mümkün değildir. Türkiye gündemine paralel olarak diaspora içerisinde de sabit hatlar üzerinden Anayasa değişikliğine ilişkin tartışmalar yürütülmektedir. Bu ahval içerisinde Kafkasya Forumu’nun anayasa değişikliğine ilişkin görüşlerini açıklamak elzemdir.
Kuruluşundan bu yana devletleri, iktidarları, çıkar gruplarını muhatap almadan doğrudan halklara ve vicdan sahibi insanlara hitap ederek siyaset gerçekleştiren bir örgüt olarak Anayasa değişikliği konusundaki tavrımızı da etkileyecek olan öncelikle ilkelerimiz olacaktır. Sivil siyasetin diasporamızın hayatiyeti için elzem olduğunu, sivil siyaset alanlarının diasporanın bulunduğu bütün ülkelerde genişletilmesi için mücadele verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Diasporanın gündemine bulunduğu ülkelerin demokratikleşmesinin girmesi, bu amaç için mücadele verilmesinin bir program olarak savunulması gerektiği görüşündeyiz. Oysa diasporamızda farklı iktidarlar döneminde de sıkça rastlandığı üzere mevcut iktidarlarla tam bir mutabakat halinde olan grupların varlığı bu mücadelenin nereden başlaması gerektiğini bizlere göstermektedir. Temsil iddiası ile ortaya çıkan çeşitli grupların sanki tüm bir Çerkes diasporasının vekâleti kendilerindeymişçesine “Kafkasyalılar Evet Diyor” şeklinde bildiriler yayınlamaları kabul edilemezdir.
Tarih göstermiştir ki diasporaların varlıklarını korumaları ve gelişimlerini devam ettirmeleri ancak ve ancak hukuk devletinin ve çoğulculuğun olduğu, devletin hacminin küçüldüğü, kimliklerin baskılanmadığı ortamlarda mümkün olmuştur. Aksi örneklerde rejimlerden imtiyazlar elde eden diasporaların bu kazanımları geçici olmuş ve imtiyaz elde ettikleri konumdan dahi geriye savrulmuşlardır. Türkiye’de gittikçe daraltılan, dost-düşman tasnifiyle kurulan siyasal alanın diasporanın gelişimini olumsuz etkilediği, diasporanın son 10 yıllık tarihine bakıldığında açıkça görülecektir. Diaspora kendi çabasıyla açtığı alanlardan dahi Türkiye’de demokrasi ve hukukun gerilemesi nedeniyle çekilmek zorunda kalmıştır. Siyaseten açılan alanlar ya kapatılmış ya da devlete yakın güçlü aktörlerle alanlar tahkim edilmiştir.
12 Eylül Anayasası ile çizilen egemenlik tanımının dahi gerisinde, egemenliği fiziksel olarak tek bir adam üzerinden sağlamayı hedefleyen bu değişiklik teklifinin sonuçları bütün Türkiye toplumu için yıkıcı olacaktır. Parlamentonun, sivil toplumun işlevsiz hale getirilmesi, devlete giden ve devletten gelen tüm yolların biat üzerine inşa edilmesi, kuvvetler ayrılığı ilkesinin adeta tek bir şahsın fiziksel mevcudiyeti üzerinden bina edilmeye çalışılmasının Türkiye’nin anayasacılık tarihinde başka bir kara leke açacağı açıktır. Basitçe Kafkasyalılar Hayır veya Evet diyor denilerek geçiştirilemeyecek, bırakın siyasi hakları anayasal vatandaşlık haklarının dahi kısıtlanacağı, daha fazla baskılanmaya elverişli hale getirileceği bir anayasal değişiklik önerisiyle karşı karşıyayız.
Şüphesiz ki Türkiye’nin anayasacılık tarihi özgürlükler tarihi olmamıştır. Bununla birlikte en baskıcı anayasada bile iktidarın, egemenliğin dağılımında bu önerideki kadar despot ve hoyrat davranmadığı da açıktır. Bu teklifle birlikte 1876 anayasasının dahi gerisine düşülmektedir. Anayasa’da cumhurbaşkanının istisnai hallerde kullanımına açılan yetkilerin istisnai durumlara özgü olmayacağı bellidir. Bu anayasa değişikliği önerisi topluma karşı yürütülen bir savaşın neticesidir. Mevcut iktidarca kural ve istisna arasında bir ayrımın olmadığı tüm topluma öğretilmiştir.
Anayasa değişikliği önerisi Türkiye’nin sistem ve kimlik krizini fizikselleşmiş bir iktidar üzerinden çözmeyi hedeflemektedir. Oysa Türkiye’nin sistem ve kimlik krizini çözebilmesinin yegâne yolu rasyonelleşmiş idare yapısıyla birlikte idarenin ve siyasal alanın sivil özgürlükler lehine yapılandırılmasından geçmektedir. Siyasal bakımdan “düşman” belleneceklere karşı hazırlandığı açık olan bu teklifin neticesinde ortaya çıkacak güçler ilişkisi içerisinde idarenin hesap verme ödevi tamamıyla yok edilecektir.
Yukarıda özetlediğimiz gerekçelerle birlikte; gerek diasporamızın varlığının tehdit altında olması, gerekse de vatandaşlık bağı üzerinden sahip olduğumuz siyasal ve vatandaşlık haklarımızı kullandığımız alanların daraltılması yüzünden 16 Nisan 2017 tarihli halk oylamasında oylanacak değişiklikleri desteklemediğimizi Kafkasya Forumu olarak kamuoyuna duyururuz.

Bir cevap yazın