Rus Ruleti

Moskova’da bu birinci adamın kişisel cazibesi değil önemli rolü oynayan. 300 yılı aşkın Batılı elit kesim Rusya’nın mucizesiyle sarhoş olup, ayıldı. Kendi yaratımlarının esiri olarak, bu mucize bir fiyaskodan diğerine ilerleyişini sürdürüyor. Fransız Akademisi onun için “Yenilikçi Çar” çelenki döşemeye başlamışken, Büyük Peter Leibniz’i zorlukla tebrik edip onu saraylarına davet etmişti. Paris salonları geri durmadı. Özellikle Voltaire. Geçmişte babasını öldürmüş ve onun en büyük varisini ölümüne işkenceye maruz bırakmış çarı yüceltmeye başladı Voltaire. Sadece Diderot “ Kuzey Semiramis” i ziyaret etme gücü ve zamanı buldu ve Büyük Katherina İmparatorluğunun olgunlaşmadan, şidetten ve kölelikten dolayı çürümüş olduğu sonucuna vardı. Takip eden yüzyıllarda vatandaşlar ve soylu takımı derin derin düşünceye daldılar. Paris mucizevi “Rus tahvillerine” yatırım yaptı. Sonuç, çabucak boşalan cepler. 20. yy’da tüm dünya, en başta tüm seviyeden entelektüelleri ve gözlemcilerin ilgisini çeken, bozuk bir şarkı mırıldandı. Toprağın lanetledikleri, gökyüzüne aldananlar insani duygularını, cesaretlerini, ahlaklarını ve herşeyden önce “ Doğudan doğan güneş” uğruna milyonlarca insan yaşamını kurban ettiler. Oysa en ihtiyatlı, aklı başında ve çok şeye sahip insanlar bununla bereber aynı tuzağa düştüler: takdir toplayan “ Jo Amca” hiç mahcubiyet duymadan Yalta’da Stalinci Avrupa’nın yarısını yuttu.

Duvar güçlükle yıkılmış ve Sovyet İmp. çökmüştü. Batı çılgınlığı yeniden ortaya çıktı. Kanıtsız da görülebiliyor ki, Kremlinin varislerine “aile”ye ve Rusya ekonomisini yağmalayan ve kırılgan ilkel demokrasiyi çıkarları doğrultusunda yontan mafya gruplarına yüz verildi. Gözlerini kapatan güçlü dünyamız iyi niyet gösterisi ve borç talepleriyle art arda gelen Kremlin grupları sağanağına tutuldu. Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu bozuk devletlere karşı sesini yükseltti. Fakat bu sadece göstermelikti. Gerçekte çifte standart uygulandı. Stratejik önemi olmayan ülkeler, Kenya gibi, geri kalmışlıktan dolayı herhangi bir mali yardımdan mahrum bırakıldı. Ancak çürümenin hat safhaya ulaştığı Rusya sürekli mali destek aldı. Uluslararası Para Fonu gerçekle yüzleştiğinde Rusya’ya hibe edilen milyarlarca dolar (bu paraya farklı bir kaynaktanmış süsü verilerek) birkaç gün sonra Kıbrıs ya da İsviçre’ deki banka hesaplarında göründü. Bazıları alayla karışık IMF ‘nin Kıbrıs ya da İsviçre’ye direk transferde bulunarak bu ülkelerin hayatını kolaylaştırabileceği kaydediyor. (Nobel ödüllü yazar Joseph Stiglitz “La grande Desillusion”* adlı kitabında bunu yazıyor.

Putin’in, güçlü bir adamın, Yeltsin’in sarsılmaz Ege planlarını yok ettiğini düşünmeyeceğiz. Yönetimde kaldığı 4 sene boyunca gittikçe azalan güç sınırları çerçevesinde büyük alçak şahıslara yeniden imtiyazlar dağıtmayı başardı. Gusinsky, Berezovsky, Khodorkovsky – oligarşinin liderleri düşüyor ama dağıtım sürüyor. Bu süresiz klan şöleninde, bu karmaşıklıkta, ki bu tehlikeli Kapitalist- Stanilist bataklığı, yeni avcılar ortaya çıkıyor ve bozuk devlet vücuduna, güvenlik sistemine katılıyorlar. Yüksek petrol fiyatlarıyla uyuşturulan yeni Rus baylar petrol işinden alınan bol kazançla yaşamını sürdürüyor. Oysaki halkın büyük çoğunluğu sonsuz bir noktaya- Komünist yoksulluğuna mahkum vaziyette ve sadece gözlerini indirerek yönetenlerine şükran gösterisinde bulunma hakları var. Hayal alemindeki Batı, eskisine nazaran daha güvenilir olan yeni Suudi Arabistan’a paye verdi. Bu devlet, Kafkasya’dan Sibirya’ya kadar olan enerji kaynakları üzerinde güvenlik ve denge koruyucuğunu üstlenebilir.

Yeni Avrasyalı Eldorado en cesur rüyalarından uyandı. Zaten çok uzun yıllardır Prodi ve Brüksel Komisyonu işadamlarını Sibirya mevduatlarına ve boru hattı inşasına yatırım yapması için ikna etmeye çalışmakta. Bu zamana kadar özel şirketler gönülsüz oldular ve bütün olası riskleri açıklamaya, herşeyi açıkça ifade etmeye çalıştılar. Resmi Avrupa, hatta yapışmış vaziyette. İnsan hakları, özgürlük söylemleri, keyfi hükümler, Kremlin koridorlarında umulmadık güç mücadelelerinin az bir önemi var. Herşey Avrupa varoşlarının dönüşümü için! Güç mühendisliği alanında, nükleer sahada, stratejik alanda ortaklığa doğru! Duma zaten karar verdi- Alman Nükleer Endüstrisi işaret verdi ve “yeşiller” onayladı. Rahatsız edici nükleer atıklar artık halk dikkatini çeken gösterilere sebep değil, hiç kimse nükleer atık trenlerine kıyameti koparmıyor. Alman- Fransız sınırında hiç histerik manzaralar yok artık. Huzur kaçırıcı nükleer atıklar Urallar’ın arkasına yığılmış. Umarız burası etkin polis devletince yoğun güvenlik altında. Güvenlik şart! Sağlığımız için şart, Rus çocuklar donabilir!

Duygular yok. Gelecekte ümit vadeden yeni kolonileştirme şu hayallere tad veriyor: geri kalmış arka bahçeler sahip oldukları onca doğal kaynağı teminden sorumlu, Avrupai ürünler tüketecek ve Avrupa kuşağına katılacak. Almanya Drang Nach Osten (doğuya doğru sıkışmasını) yapacak fakat ekonomi sahasında. Fransa Napolyon’un askeri kampanyasının tamamlandığını hayal edecek ve Batı Avrupa muhtemelen Doğusundaki üçüncü dünya ülkelerini sakince istila edecek. Ticari çekişmelere sebep hazırlayan yeterli itaat olacak. Hilekar Chirac Putin’i uçağına eşlik etti, Berlusconi köşklerinin kapılarını Putin’e açtı. Bush Putin’i çiftliğinde kabul etti, Blair Kraliçe eşliğinde ve Schroeder tatillerine. Volodya bunu iyi kaydediyor. Herşeyin izinli olduğu inancında. Rüya halindeki Batı ona çar tacı giydirdi.

Neden kaygı duyalım? Modern aydın despot çubuğu altında Ruslara tekrar hızlı bir dönüşüm sözü verilecek. Kanuna itaat eden bir devlet ve kişisel özgürlükler sonra, her zamanki gibi, bir zaman sonra ortaya çıkacak. Solda değişmeyen kalkınma politikası, sağda liberal ekonomi. Herkes ilerlemenin tek olduğu ve er geç bir toplumun lider demokratik ülkeler arasında görüneceğini iddia eder. Bu iyimserlik 19. yy anımsatıyor, “dilber çağı”. İnsanların bir yandan tren yolu şebekelerinin ve değiş tokuş gelişimine ve öte yandan eğitimde ve dayanışmada ilerlemeye inandıkları mutlu dönem otomatik olarak herkesi barışa ve refaha yönlendirirdi. Sonuç olarak: ikili dünya savaşları, iki totaliter devlet, birkaç faşist ülke, soykırım, Oswiecem, Kolyma. Tecrübeler ve gerçekler Avrupanın uykuda oluşunun ona sıkıntı vereceğini farketmediğini gösteriyor. Yeniden Uralların Venüs Tanrıçalığına gidiyor.

Biz sonuç olarak uyanacak mıyız yoksa hayır mı? Çeçenya’da sivilleri soyan, öldüren, onlara tecavüz eden askerler hemen normal vatandaş haline dönmeyecekler. 70 yıl komünizmle kandırılan ve daha sonraki çarpıklıklarla hayal kırıklığına uğratılan bir nüfus felç olmuş bir ümitsizliğin içine saplanmış. Kılavuzu olmadan totaliter rejimin şartları altında yetişmiş seçkin tabaka sınırları ve yasakları delen nihilizm tehlikesi riski altında. Sovyet sistemi dışında iki yol var: Havel yolu ve Miloseviç yolu. Sayısız engeli olan zor bir yol örneğin; dereceli demokratikleşme. Ve bir diğer kaygı veren kısa, askeri yöntem- eğer terorizm yolu ve yetkenin yeniden inşası değilse. Gizli servisler, ordu ve bilimsel terminolojinin temsilcileri Kremlin’i aralarında paylaşırlarsa, herhangi bir Milaseviç de herşeyi kontrolü altına alabileceklerdir.

Batı her zaman Rus büyüsü üzerine tehlikeli bir direk yerleştiriyor ve bu tökezleyip kendini bir ceza koğuşunda buluyor. Bunun sadece bir sayıklama olduğunu düşünsek bile, sağduyu hayali devlerin oluşumuna gebe. Kremlin yöneticilerine sağduyu gücü veren Avrupa günbegün katkısı olduğu bir cehenneme doğru yaklaşıyor.

Bunu başka bir hayalle karşılaştıralım. Farklı bir Rusya’yı hayal ediyorum. Sayısız çarı ve komünist lideriyle Büyük Peter’dan Putine doğru olan Rusya’yı değil. Yargı yöntemi, Batı’yı tek güç aracı olmaktan mahrum bırakır ve oyunun tıpkı insancıl tarafı gibi kanuna itaat eden bir duruma terkeder. Bu yöntem bir şekilde otoriteyi kontrol altında tutmasına yardımcı olur. “Yasanın diktatörlüğü”. Halk düşüncesince, özgür medya tarafından kontrol edilemeyen bir “yasa diktatörlüğü” bozuk, özel ve halk mafyasının, “spetsnaz” ruhunun, kargaşının, çoğunluğun gönüllü köleliğinin egemen olduğu bir toplum oluşturur. Solzhenitsyn’nin deyimiyle ‘boyun eğme’ psikolojisi ve Anna Politkovskaya’nın tabiriyle ‘Rusya’nın onursuzluğu’.

Medeniyet ve nezaketi modernizasyonuna, insan haklarına, Avrupaya ve sonra dünyaya bağlayan Rusya’yı hayal ediyorum. Daima herşeyin mümkün olduğu bir Rusya’yı hayal ediyorum. Rusya hemen hemen 20. yy başlangıcına kadar yapılandı. St Petesburg, Odessa, ve Moskova edebiyat, müzik, dans, tiyatro, resim, matematik,dilbilim, düşünce ışığı tüm kıtayı kuşattı. I. Dünya Savaşı ve yıkıcı Bolşevik devrimi olmasaydı, 20. yy’da Avrupa kendisini kültürel anlamda çok daha görkemli olacak Rus olarak ilan edebilirdi. Bu ilim, sanat, insan hakları Rusyası, Puşkin, Lermontov, Çehov, Tolstoy ve Dostoyevski mirası hala yenilenen otokrasinin yara kabuğu altında görülebiliyor. İşte, Batı’da bu kazanılmamış ümidi yeşertmeli ve korumalıyız. Hayale karşı hayal. Yolların kesiştiği noktadayız.

Andre Glucksmann, Die Welt, The Chechen Times, 28.01.2004

Çeviri: Janset Doğbay

Bir cevap yazın