Abhazya, Gürcistan ve Kafkasya Konfederasyonu

Bu dengesiz durumda, komşu ülkeler ve güçler kendi sorumluluklarında alanlar, yeni ittifaklar ve Birleşmiş Milletler, OSCE ve NATO şemsiyesi altında hem bölgesel, hem de uluslararası birlikler kurmaya çalışıyorlar. Yüzyıllar boyunca, bölgeyi kendilerine ait gören İran, Türkiye veya Rusya, Kafkasya’nın tümüne veya parçalarına, ya değişimli olarak ya da eş zamanlı olarak sahsuhip olmuşlardır. Böylece, Türkiye, Kafkasya’nın önemli bir kısmını geniş Türk eyaleti Turan’ın bir parçası olarak görmektedir. İran ise bazı Kafkas ülkelerinin geleceğini kendi ile beraber belirli Orta Asya ülkelerini içeren bir ittifak içinde görmektedir. Herşeye rağmen, çoğunlukla petrol nedeniyle halen Transkafkasya’da (“Transkafkasya”, Rusya’nın Türkiye ve İran ile savaşlarının sonucu olarak kullanılan bir Rus terimidir.) hak taleplerini yayan Rusya, güney cenahında neler olduğunu geç fark etmiş ve Kuzey Kafkasya’ya bir göz atmak zorunda kalmıştır.

Açık uyuşmazlık içindeki güçler dağılımı, patlamaya hazır Kafkasya bölgesinde erken bir barışın sağlanmasını muhtemel olmaktan çıkartıyor. Abhazya ve Gürcistan arasındaki resmi ilişkilere ve gelecekteki vaziyete bakıldığında, gidilecek yolun bir Kafkasya Konfederasyonu çerçevesinde olacağı görünür.

Saygın bir Sovyetolojist olan A. Avtorkhanov SSCB’nin dağılışından hemen önce şu uyarıyı ve tavsiyeyi vermiştir:

Kafkasyalılar anlamalıdırlar ki kendi aralarında savaştıkları sürece hiçbir zaman özgür veya bağımsız olamayacaklar. Dış dünyanın gözünde böyle bir bölge özgürlüğü hak etmez, tersine güçlü bir devletin ve silahlı güçlerinin devamlı işgali altında olmalıdır. Kafkasya’daki tüm otonom bölgelere önerim; Dağlı Cumhuriyeti adı altında zaten varolmuş olan tek bir cumhuriyette birleşmeleridir. Çok dilli özelliğimize rağmen, ortak tarihsel, sosyal, kültürel ve jeopolitik mirasımızın bakış açısıyla, dış dünya bize genel bir ulusal isim vermiştir. Ruslar “Kafkas Dağlıları” demiş, batıda ise “Çerkesler” olarak tanınmışızdır. Hiç bir zaman ırksal farklılıklar veya dinsel sürtüşmeler ile anılmadık. [1]

Kafkasya Konfederasyonu idealinin orijini 1917 sonbaharına dayanır ve mütakiben 1918′de geliştirilmiştir. Kafkas birliği, 1917′de Vladikavkaz’da ilk Dağlılar Kongresi’nde ilan edildi. T. Çermoyev (Çeçen), R. Kaplanov (Kumuk), P. Kotsev (Kabardey), V. Cabağı (İnguş), ve diğerleri başkanlığındaki kongrede, “Kuzey Kafkasya’nın ve Dağıstan’nın Birleşik Dağlılar Birliği” resmi olarak kuruldu. Abhazlar da bu birliğin tam üyesi oldular. Abhazya’yı temsilen S. Ashkhatsava’ın bulunduğu bir Dağlı Hükümeti Kasım 1917′de oluşturuldu. [2]

Bu önemli olayın arifesinde, 8 Kasım 1917′de, Abhazya Halk Kongresi’nde, ilk parlamento, “Abhaz Halk Konseyi” (AHK) seçildi ve şu hayati belgeler onaylandı: “Abhaz Halkları Kongresi Deklerasyonu” ve “Abhaz Halk Konseyi Anayasası”. İlginçtir ki 19 Kasım 1917′de Abhaz parlementosu temsilcisi, ilk Gürcü parlementosunun (Gürcü Halk Konseyi) Tiflis’deki açılışına şu mesajı göndermiştir: “Mutluyum ki Abhaz Halk Konseyi tarafından gönderilen içten tebrikleri iletmenin büyük onuru benim talihime düşmüştür. Abhaz Halkı, Birleşik Dağlılar Birliği’nin bir parçası olarak, Gürcistan’ın ulusal kaderini tayin etmekteki bu ilk adımını kutlar… Kuzeydeki kardeşleri ile bir birlik kurmuş bulunan Abhaz halkı, bu sebeple yakın bir gelecekte soylu Gürcü halkı ile birlikte tüm Kafkas halklarının ortak birliğine katılacağına inanmıştır. Gelecekteki bu birlikte, Abhaz halkı kendisini Birleşik Dağlı Birliği’nin tam üyesi olarak görmektedir.” [3]

Bununla birlikte, Kuzey Kafkasya emigrasyonunun göze çarpan kişilerinden Emir-Khassan’a göre, bu dönemde, Güney Kafkasya’nın Kuzey Kafkasya’dan izole edilmesini ve “Transkafkasya Federasyonu” oluşumunu tetikleyen bir takım hatalar yapılmıştı. Emir-Khassan’nın gözlemlerine göre:

İlk devrim periyodunda bile görünmeye başlayan farklılıklar göze çarpmaya başlamıştı. Dar bir ulusal egoizm gelişti. Kafkasyalı devlet adamlarının zihni tamamiyle her biri komşularının ne yaptıklarını göz önünde tutmadan sadece kendi hudutlarını oluşturan ve gözeten ayrı uluslar kurmaya odaklanmıştı. [4]

Kuzey Kafkasya’daki durum, sivil savaşın mermametsizliğinin artması ve Terek Sovyet Cumhuriyeti’nin Mart 1918′de kurulmasıyla, çabucak kötüleşti. Buna rağmen, önceki ilk Dağlılar Kongresi, halen -bir yıl içerisinde Kuzey Kafkasya’nın bağımsızlığının duyurulmasına öncülük eden- “ulusal ideolojinin anahatları” nın izini sürüyordu. Batum’da toplanan, Almanya, Türkiye (Osmanlı-çevirenin notu), Transkafkasya Cumhuriyeti ile Kuzey Kafkasya ve Dağıstan dağlılarının katıldığı ilk barış konferansının dakikaları açıkca göstermişti. [5] Aynı gün, Transkafkasya Cumhuriyeti’nin ve Kafkasya Dağlıları Cumhuriyeti’nin bağımsızlıkları ve Rusya’dan ayrıldıkları duyuruldu. Cumhuriyet; Dağıstan, Çeçen-İnguşetya, Osetya, Kaberdey, Karaçay-Balkarya, Abhazya ve Adığey’i içeriyordu. Kapsadığı alan, neredeyse 6,5 milyonluk nüfusuyla, Karadenizden Hazar denizine kadar uzatılmış olarak 260,000 kilometrekare idi. [6]

Abhaz Halk Konseyi’nden temsilciler, A. Şervaşidze (Çaçba), T. Marshaniya, S. Basariya ve diğerleri Türk hükümetine başvurarak, Batum konferansında, “Abhazya’nın Transkafkasya halklarıyla aynı gruba dâhil edilmeyi istemediğini, kendisini Türkiye’nin koruması altında ayrı bir devlet olarak kurulması gereken Kuzey Kafkasya birliği ile birlikte konumlandırdığını” deklare etti. [7]

Daha sonra bu, Stalinist baskı yılları süresince, özellikle 1937-1941 yıllarında, Kafkasya Konfederasyonu’na sempati duyan Abhaz entelektüellerini pratikte yok etmek için bahane edildi. [8]

Uluslararası düzeyde tanınan 1918 Dağlı Cumhuriyeti’nin sınırları, 19. yüzyılda dağlıların ulusal özgürlük düşüncesince kapsanan ve Şamil’in önderliğinde gelişen pan-Kafkas bölgenin sınırlarıyla tam olarak çakışıyordu. Şamil’in 1859′da silah bırakmak zorunda kalmasından sonra, Wubıkhlar, Adıgeler ve Abhazlar, çarizm ile adil olmayan mücadelelerine bir beş yıl daha devam ettiler. Bu durum, Rus ve Gürcü güçlerinin, tarihsel Abhaz toprağı olan Krasnaya Polyana’da yaptıkları bir geçit töreni ile son buldu. Bu tören Kafkas savaşının (1817-1864) sonunu belirlemiş oldu. Tarihçi Ali Sultan, bu yıllardaki trajik olaylar ile ilgili şu yorumları yapmıştır:

Rus emperyalizminin zaptettiği hiçbir bölgede, Kuzey Kafkasya’da yapıldığı gibi bir yıkım üretilmemiştir. Yıllar süren saldırgan savaşın bir sonucu olarak, burada antik zamanlardan beri varolmuş yerel unsurlar yeryüzünden yok olmuş, otokton kabilelerin yerleştiği bölgeler değiştirilmiş, geçmişin anıtları ve antik medeniyet yok edilmiştir. Birçok kez, tüm etnik birimler kökünden sökülmüş ve bilinmezliğe gönderilmiştir… Kafkasya’nın batı bölgeleri, özellikle Batı Adıgey ve Abhazya kötü darbe almıştır: Nüfusları, 19. yüzyılın ikinci yarısında zamanın Osmanlı topraklarına sığınmak durumda kalan geniş çaplı bir emigrasyon haline getirilmiştir. [9]

Burada şunu belirtmek uygun olacaktır. 9 Mayıs 1984′de Amerikan kongresi, Kuzey Kafkasya halklarının bağımsızlık deklerasyonunun 66. yıldönümünü işaret eden bir kutlama mesajı onayladı. Kötü birşeylerin habercisi olan bu günde, kongre üyesi Robert Roy, Kafkas Dağlı Cumhuriyeti’nin 11 Mayıs 1918 duyurusunun yıldönümüne ilişkin olarak Temsilciler Meclisine hitap etti. Kongre dökümanı ayrıca, “Kuzey Kafkasya’nın ezilen halklarının bağımsızlık mücadelesiyle ilgili kısa bir tarihsel not” içermektedir…[10]

Transkafkasya Demokratik Federal Cumhuriyeti, Dağlı Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra dağıldı ve aynı gün, 26 Mayıs 1918′de Türkiye’nin ultimatomuna mütaakiben Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti ilan edildi. (Azerbaycan Cumhuriyeti 27 Mayıs’da ve Ermeni Cumhuriyeti 28 Mayıs’da ilan edildi.) Kafkasya’nın tarihindeki bu döneme “Kafkas Mayısı” adı verildi ve bu bağlamdaki bir başka beyannamede şöyle deniyor: “Bolşevizmin anti-nasyonel fırtınası Rusya’yı kasıp kavurmaya başlayınca, sağlıklı ulusal devletleşme fikri Kafkasya’da galip oldu.” [11]

Gürcistan’ın bağımsızlık fikri, cumhuriyetin kuruluş gününde (26 Mayıs 1918) benimsendi ancak Gürcistan’ın hudutları tanımlanmadı. Ön hazırlık niteliğinde olan hudutlar, 28 Mayıs 1918′de Tiflis’e gönderilen gizli bir mektupta belirtilen “Almanya, Gürcistan’a sınırlarını koruması için destek olacaktır.” ibaresini sağlama almak için her türlü çabayı sarfetmeyi üstlenen ve konuya çok derin ilgisi olan biri olan Alman General Von Lossow tarafından çizilmiştir. [12]

Bununla birlikte, Gürcistan’ın müttefiki ve aynı zamanda Kafkasya Konfederasyonu’nun bir destekçisi olan von Lossow bile Abhazya’nın Suhum bölgesinin geçici olarak Gürcistan’a (yani Alman etki alanına) ilhak edilmesini, Türkiye’nin müdahil olmasını engelleme koşulu ile ön görmüştür. Bu mektuba getirdiği yorumlarında, Gürcistan’ın seçkin kişilerinden biri olan uluslararası avukat Z. Avalow şöyle yazmıştır:

Bu mektupdaki kuşku gariptir: Suhum bölgesi (Gagra dâhil olmak üzere), Kafkasya’da ayrı bir devlet kuran Gürcistan’ın bir parçası olmalıdır. Ancak, Gürcistan’ın dâhil edildiği Kafkas halklarının kurduğu bir konfederasyonda, Suhum bölgesindeki popülasyona Kafkas ülkeleri arasındaki konumunu belirlemesi için izin verilmelidir. Başka bir deyişle; bu durumda Abhaz nüfusu, Gürcistan ile birleşme, Birleşik Dağlılara katılma veya ayrı bir devlet-eyalet olarak Kafkasya Konfederasyonu’na katılma şeçeneklerine sahip olmalıdır. Transkafkasya Birliği’nin gerekliliğini ortadan kaldıran koşulların kesin olarak rastladığı bu zamanda, Kafkasya’nın politik birliğine ne kadar önem verildiği buradan açıkca görülmektedir. [13]

Böylelikle Abhazya, Gürcistan’ın 29 Mayıs’da bağımsızlığını ilan ettiğinde Gürcistan dışında idi. Çünkü Abhazya, 11 Mayıs 1918′den beri, maalesef yalnız bir sene süren, Kafkas Dağlıları Cumhuriyeti’nin bir parçasıydı.

Abhazya ile varılan uzlaşmanın 17-19 Haziran 1918 tarihi kadar erken ihlal edilmesiyle, Alman askeri güçleri tarafından desteklenen Gürcistan Cumhuriyeti askerleri Suhum’ye çıktılar ve hemen hemen ülkeyi zaptettiler. Denikin’in silah arkadaşı olan General A. S. Lukomskki, bu bağlamda şunları yazmıştır: “Alman desteğinin avantajı ile beraber, Gürcistan Abhazya’yi, Abhaz nüfusun isteklerine rağmen, zaptetmiştir… [14] Bu zamana kadar, Abhazya son derece zor bir durumdaydı. Çünkü Kuzey Kafkasya’daki acımasız sivil savaş nedeniyle neredeyse tamamen Dağlı hükümetinin gerçek desteğinden mahrum kaldı. Buna rağmen, Dağlı Cumhuriyeti hükümeti Gürcistan’ın Abhazya’yı istilasını kınadı. Böylece, Haziran 1918′de Kafkasya Dağlı Cumhuriyeti dış işleri bakanı (Haydar Bammat), Gürcü hükümeti ile beraber Almanya’nın Kafkasya’daki diplomatik temsilcisi Schulenburg’a Alman askerlerinin Suhum baskını ve “Abhazya’daki Gürcü birliklerinin varlığı” ile ilgili bir protesto notası göndermiştir. [15]

Birkaç ay sonra, Ağustos 1918′de, Dağlı hükümeti cumhurbaşkanı T. Çermoyev, düzenli Alman askeri birimleri tarafından desteklenen Gürcü askerlerinin Abhazya’yı zaptetmesini tekrar protesto etti. Aynı zamanda, Gürcistan ile soy bakımından ve uzun süreli ortak yararları ile bağı olan Kuzey Kafkas halklarının, “konfederasyon da dâhil olmak üzere mümkün olan en sıkı bağları” sürdürmelerinin yoluna çıkacak hiçbir politik kargaşaya izin vermeyeceklerini belirten bir uyarı verdi. Ve mütaakiben şunu belirtti:

Hükümetim tarafınca, Federal Kafkasya Dağlıları Birliği Cumhuriyeti’ni oluşturan parçalardan biri olan Abhazya ile ilgili politikalarınızdan dolayı en sert biçimde sizi protesto ediyorum ve Gürcü hükümetinin bu politikaları sonucu doğabilecek olası ciddi karışıklıkları önlemek amacıyla; hükümetim, Gürcü askerlerinin, sivil görevlilerin ve ajanların Abhazya’dan geri çekilmesini uygun görmektedir. [16]

Bu dönemde, Haziran-Ağustos 1918 tarihlerinde, Aleksandr Shervashidze, Tatash Marshaniya, Simon Basariya ve diğer etkin Abhazlar, ataları 19. yüzyılda Rus-Kafkas savaşının bir sonucu olarak anayurtlarını terk etmek zorunda bırakılmış olan Türkiye’de yaşayan Abhaz muhacirlerine başvurdular. Abhaz halkı ve parlamento üyeleri, Gürcistan’ın zor kullanan hareket şeklini, Dağlı Devleti’ne silahlı bir müdehale olarak görüyorlardı. Gürcü Cumhuriyeti hükümeti cumhurbaşkanı Noi Zhordania, Kuzey Kafkasya temsilcilerinin Gürcistan’a ultimatom verdiği zamanı anımsadı: “Abhazya bizimdir, defolun!” [17] Türkler dönüşlerinde Suhum’u hayal ediyorlardı ve Çeçenlerin yardımıyla “Abhazya’yı Gürcülerden korumayı” planlıyorlardı. [18]

27 Haziran 1918 akşamı, Türkiye’den bir Abhaz silahlı gücü Kodor nehri yakınlarına çıktı. Türkiye bu çatışmaya resmi düzeyde dâhil değildi, çıkartma yapan birlik esasen Dağlı Cumhuriyeti’nin bir silahlı gücüydü. Bununla beraber, Alman kaynakları, Dağlı hükümetinin halen Abhazya ve Suhum limanıyla ilgili taleplerini sürdürdüklerini biliyordu. Bu nedenle, bu birkaç aylık sürede, Abhaz muhacirlerin sahil çıkartmaları şaşırtıcı değildir. Bu istekler temel olarak bu bölgedeki Alman politik çıkarlarıyla uyuşmazlığa dayanıyordu.

Dağlı Cumhuriyeti, Gürcistan tarafından zaptedilmesine rağmen, Abhazya’yı halen kendi devletinin bir parçası saymaya devam etti. Böylece, Paris Barış Konferansı için tasarlanan, renkli bir etnografik ve politik bir Kafkasya Dağlı Cumhuriyeti haritası, 1919′da Lozan’da bulunan Dağlı delegasyonunun (Dağlı delegasyonuna dâhil olarak bir Abhazya temsilcisi de konferansa katıldı. [19] ) emri ile Fransızca olarak hazırlandı. Bu harita üzerinde, hem Abhazya hem de Güney Osetya, Gürcistan’ın değil, Dağlı devletinin içerisinde gösterilmişti. [20]

Bu zaman içinde Kafkasya’da bulunan Carl Erich Bechhofer, Gürcü hükümetinin politikasını şu şekilde tanımlamıştı:

“Özgür ve Bağımsız Sosyal-Demoktarik Gürcü Devleti”, hafızamda her zaman, hem dış bölgelerin zaptedilmesi anlamında hem de ülke içindeki bürokratik zorbalık anlamında, emperyalist “küçük ulus” a bir örnek olarak kalacaktır. Şövenizmi bütün sınırları aşmıştır. [21]

Ayrıca, Gürcü politikacı Z. Avalov bu zamandaki durumu kesin bir şekilde tanımlamıştır:

1921 başlarında Gürcistan, hükümetinde Seçmen Topluluğu adı altında basit bir parti organizasyonuna sahipti… 1918-1921 yıllarında, Sosyal-demokrat diktatörlük, başka bir değişle sağ kanat Marksizm şeklinde bulunan Gürcü demokrasisi, Gürcistan’daki Sovyet diktatörlüğünün zaferine bir hazırlık idi. [22]

“Dağlı Hükümeti”, 1921′de Kafkasya’da Sovyet gücünün tesis edilmesiyle göç etmeye mecbur edildi. 1920′lerde ve 1930′larda Kafkasya Dağlı Cumhuriyeti temsilcileri, Prag, Paris ve Varşova’da, “Vol’nye Gortsy”, “Gortsy Kavkaza”, “Severnyi Kavkaz” vb. dergilerini yayınladılar. Bu dönem boyunca, politik emigrasyonlar, Kafkasya’nın gelecekteki ulusal devlet yapısı hakkında devasa miktarda araştırmalar yaptılar. Bu sıkıştıran problem üzerine, büyük miktarlarda makaleler, tavsiyeler, kitaplar yayımladılar ve 14 Temmuz 1934′de Brüksel’in Kuzey Kafkasya, Gürcistan ve Azerbaycan ulusal temsilcileri büyük politik öneme sahip olan “Kafkasya Konfederasyonu Paktı” nı, Ermenistan’ a bir yer ayırarak imzaladılar. [23]

Tüm diplomatik faaliyetlerin idari gövdesini oluşturan, Kafkasya Bağımsızlık Komitesi ve Kafkasya Konfederasyonu Konseyi aynı zamanda oluşturuldu. Kafkasya Konfederasyonu egemenliği elinde tutan ancak, ortak gümrük sınırları, ortak savunma ve dış ilişkiler gibi birçok bağ ile birbirine bağlanan devletlerin ittifakına sahip olacaktı. Kafkas Konfederasyonu Paktı, “taktiksel-stratejik bir dökuman” olarak adlandırıldı. [24] Polonya dergisi “Vostok” 1934′de şu yorumu yaptı: “Bağımsız ve birleşik bir Kafkasya, askeri çatışmaların kaynağına bir son verecek ve genel dengeyi koruyacak önemli bir unsur olacaktır”.

Kafkasya Konfederasyonu’nu savunan konuşmalar yapan ancak federal temelli bir “Kafkas topluluğu” na karşı olan seçkin politik kişiler, kesin olarak bunu kusurlu bir model olarak görüyorlardı. Bu bağlamda, B. Bilatti şöyle yazmıştır:

Bir federasyon zorlama ile ayakta duramaz… Federal bir bağ ancak maddesel ve ruhsal olarak eşit değerler arasında güçlenebilir, aksi takdirde güçlünün zayıfı içine çekmeye çalıştığı bir kafes, bir kılıf haline dönüşür. Büyük ulusların süper-güç tutkusu, insanoğlunun doğasından türeyen organik bir olgudur ve bu nedenle, küçük ve büyük ulusların birlikte yaşaması, başlangıçta bu birliktelik gönüllü bile olsa, çatışmayla bitmesi muhtemeldir. Bu, büyük uluslarla birlikte birlik kuran tüm küçük ulusların yazgısı olmuştur. Büyük olan ya diğerini absorbe eder ya da güçlerini toplayarak kendini bu bağlardan kurtarır… [25]

Kafkasya birliği konusu birçok kez gündeme gelmiştir, ancak SSCB’nin yıkılışının arifesinde, Gürcü-Abhaz farklılıkları en yüksek noktasına ulaştığında ve 15-16 Temmuz 1989′da çatışmaya dönüştüğünde tekrar açığa çıkmıştır. Bu çatışmalar, Kuzey Kafkasya uluslarının ve Abhazya’nın yer aldığı acele bir birleşmenin olumsuz arkaplanıdır. Bu hareketin kuruluşunun temelleri, 25 Ağustos 1989′da Abhazya’nın başkenti Suhum’da, 1917 Birleşik Dağlı Halklar Birliği’ne benzerlik gösteren, Kafkas Dağlı Halklar Birliği’ni (KDHB) meydana getiren, ilk Kafkas Dağlıları kongresinde atılmıştır.

13-14 Ekim 1990′da Nalçik’deki (Kaberdey-Balkar) KDHB’nin ikinci kongresi hayati öneme sahip bir safhaydı. Akabinde, Kuzey Kafkasya ve Abhazya’da oluşan yeni durumun yapısı için bir program yürütmek amacıyla, bir sürelik uygulamalı çalışmanın yolda olduğu duyuruldu. Bağımsız Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti devletinin 11 Mayıs 1918′deki ilanında olduğu gibi Kafkas halklarının birliğine özel bir önem verildi. [26]

Bu kongreyi önemli olaylar takip etti. SCCB’nin çökmesinden sonra Rusya Federasyonu dağılmanın sinyallerini verdi ve küçük imparatorluklar “birlik cumhuriyetleri” sorgulandı. Çeçen halkının azmi, bağımsız bir Çeçen Cumhuriyeti’nin ilanı ve 1991′de yeni bir cumhurbaşkanın seçilmesi, Kafkas dağlılarının eylemlerini yeni bir seviyeye yükseltti. Üçüncü KDHB kongresi Çeçenya’daki politik kargaşa bağlamında, Suhum’da gerçekleştirildi. (1-2 Kasım 1991). Kongreye tam yetkili, Abaza, Abhaz, Avar, Adığe, Dargin, Kaberdey, Lak, Oset (Kuzey ve Güney), Çerkes, Çeçen ve Şapsığ temsilcileri katıldılar. Ayrıca, Gürcistan’ın toplumsal ve politik hareketlerinin temsilcileri de hazır bulundular. Bir Gürcü parlementeri konuşmasında, tüm Kafkasya’yı “tek bir yumruk” oluşturmak için birleşmeye çağırdı. [27]

KDHB, vekillerin teklifi üzerine Kafkas Dağlı Halklar Konfederasyonu’na (KDHK) dönüştürüldü ve kısa bir süre sonra 1992′de, Grozni’de adı Kafkas Halkları Konfederasyonu (KHK) olarak tekrar değiştirildi. Aşağıda vurgulanan deklerasyon KDHK’nın üçüncü kongresinde hazırlandı:

Tüm aşamaların başlangıcında, Kafkas otonom cumhuriyetleri ve oblastları (Sovyet literatüründe bir idari bölge), büyük olasılıkla kendilerini bağımsız birer devlet olarak ilan edecekler ve kendi iradelerinin bu yansımasından sonra tüm ihtimallerde; Çeçenistan, Dağıstan, Gürcistan, Kabardey, Karaçay-Balkarya, Abhazya, Adıgey ve diğerlerinin eşit üyeler olarak katılabileceği yeni bir ittifakı -Kafkasya Konfederasyonu’nu- oluşturmak için birleşmeye başlayacaklar. [28]

Üçüncü kongrede bir antlaşma imzalandı ve “Kafkas Dağlı Halklarının Konfedere Birliği Deklerasyonu” kabul edildi. Bir Kafkas Parlamentosu, İhtilaf Mahkemesi, Savunma Komitesi, Kafkas Halkları Komitesi ve merkezi Suhum’da olacak konfederasyon için diğer yapıların oluşturulmasına yönelik kararlar alındı.

Gürcü-Abhaz savaşı sırasında bile, Nisan 1993′de Londra’da, Kuzey Kafkasya’nın problemleri hakkındaki konferansda, Abhazya temsilcileri Kafkasya Konfederasyonu için de bir plan öne sürdüler. [29]

Mevcut koşullarda, konfederasyon formundaki bağımsız Kafkas devletlerinin bu şekildeki birliği özel bir öneme sahip hale gelmektedir. 1934′de bile, Emir Khassan makalesinde (Kafkas Konfederasyonu); Kafkasya’nın özgürleştirilmesinin ve bağımsızlığını sürdürebilmesinin, sadece Kafkas halklarının tam bir birliği tarafından sağlanacağını vurguluyordu. [30]

Bugün çok açıktır ki, Kafkasyalılar sadece kendileri, kurdukları birlik içinde ve uluslarası toplumun desteğiyle, can sıkıcı sorunlarını halledebilecek ve Kuzey-Güney Kafkasyadaki uyuşmazlıkları çözebileceklerdirler. Bu gibi bir programı yürütmek için Kafkasyalılar arası bir barış gücü de gerekmektedir. Mevcut durumda, bir “Kafkas evi” kurmak gerekli görülmekte ve Azeri akademisyen R. Aliev’in doğru olarak gözlemlediği gibi, “halklar arası uzlaşma kavramı” [31] bu süreçte geçerli olmalıdır.

Elbette bugün, Kafkasya’daki tüm devletlerin ve uluslarının bir konfederasyon kurmak için ivedilikle birleşmelerini öne sürmek, aralarındaki politik, bölgesel, dini farklılıklar ve tek bir birleştirici ideolojinin eksikliği bakımından ütopik olabilir. [32] Buna rağmen, bu aşamada, örneğin üç ülkenin: Abhazya-Gürcistan-Çeçenya’nın oluşturacağı bir konfederasyonun çekirdeğinin yaratılabilmesi oldukça mümkün görünmektedir. Ne yazıktırki, Kafkasya Konfederasyonu dünya toplumu için büyük bir öneme sahipken, doğasındaki problemler arkaplana çekilecek olan bu modelde Gürcü akademisyenler “Gürcü merkeziyetçiliği”ne bir tehdit görmektedirler.
Daha sonra, Inguşetya, Dağıstan, Osetya (Kuzey ve Güney), Azerbaycan, Dağlık Karabağ, Ermenistan, Acaristan, Kaberdey, Karacay-Balkarya, Çerkesya, Adıgey, vd. Abhazya-Gürcistan-Çeçenistan üçgenine katılabilir ve Kafkasya halkları arasındaki bir konfederasyon fikrine çok büyük popülarite kazandırabilirler. Kafkas ülkeleri arasındaki konfedere birlik içindeki devletlerin resmi ilişkilerindeki, dikey değil yatay yapı, temel sorunu çözebilir: Birlikte ya da ayrı. Sadece Abhazya ve Gürcistan değil, tüm Kafkas devletlerinin bu tür bir konfederasyondaki karşılıklı ilişkilerinde, aynı anda hem birlikte hem de ayrı olacakları görülmektedir. Şüphesiz ki, mevcut durumda gerekli olan, varolan güvensizliklerin üstesinden gelmek ve Kafkas halkları arasında güvene, eşitliğe dayalı ilişkiler kurmaktır. Uzun vadede, Kafkas Konfederasyonu’nun kendini bir federasyona dönüştüreceği kuvvetle muhtemeldir, ancak bu barışcıl ve acısız olacaktır. Buna rağmen, günümüzde, Kafkasya’da federal ilişkiler öne sürmek; durumu güçleştirmek, baskı ve güç kullanma yoluna gitmek anlamınagelmektedir ki, bu hiçbir zaman Kafkasya’nın istikrarına ve barışın sağlanmasına öncülük edemez. Kısmi bir özgürlük olamaz: Kafkasya yalnız bir bütün olarak özgür olabilir.

 

Stanislav Lakoba

Gürcüler ve Abhazlar. Barışın Yerleşmesi için Bir Araştırma © Vrije Üniversitesi Brüksel, Ağustos 1998

 

1. Gazeta: Kavkaz (Sukhum), 1990, no. 1.

2. Soyuz obedinennykh gortsev Severnogo Kavkaza i Dagestana (1917-1918), Gorskaya respublika (1918-1920). Dokumenty i materialy, Makhachkala, 1994, p. 4-5, 134.

3. TsGVIA RF, f. 1300, op. 1, d. 130, l . 135 ob.

4. Severnyi Kavkaz, 1934, no. 2, p. 11.

5. Dokumenty i materialy po vneshney politike Zakavkaz’ya i Gruzii, Tiflis, 1919, p. 312-313.

6. Ahmet Hazir Hizal, Kuzey Kafkasya (hurriet ve istiklal davasi) (Ankara, Orkun Basimevi, 1961), p. 143.

7. Istoriya Abkhazii, Sukhum, 1991, p. 291.

8. R. Clogg, “Documents from the KGB archive in Sukhum, Abkhazia in the Stalin years”, Central Asian Survey, 1995, 14(1), pp. 181-188.

9. Severnyi Kavkaz, 1935, no. 9, p. 16.

10. US Congress Bulletin, 9 May 1984, 2nd Session, sitting 98, vol. 130, no. 59 (in English).

11. Severnyi Kavkaz, 1937, no. 37, p. 13.

12. Z. Avalov, Nezavisimost’ Gruzii v mezhdunarodnoi politike 1918-1921, Paris, 1924; New York, 1982, p. 68.

13. Ibid., p. 68-69.

14. Arkhiv russkoi revolyutsii, Berlin, 1922, Vol. 3(5-6), p. 114.

15. Soyuz ob’edinennykh gortsev, op.cit., p. 132.

16. Ibid., p. 133-135.

17. N. Zhordania, My Life, Stanford, 1968, p. 98.

18. G . Avetisyan, ‘K voprosu o “Kavkazskom dome” i pantyurkistskikh ustremleniyakh’, in: Alexei Malashenko, Bruno Coppieters, Dmitri Trenin (eds.), Etnicheskie i regional’nye konflikty v Evrazii, vol. 1, Moscow, 1997, p. 140.

19. Soyuz obyedinennykh gortsev, op.cit., p. 197.

20. S. Kiladze, ‘Edinstvo Kavkaza: popytka vykhoda iz krizisa’, Tbilisskii meridian, 1997, no. 1, 20-22.

21. C .E. Bechhofer, In Denikin’s Russia and the Caucasus. 1919-1920, London, 1921, p. 14.

22. Z. Avalov, Nezavisimost’ Gruzii v mezhdunarodnoi politike 1918-1921, Paris, 1924, p. XI-XIV.

23. Severnyi Kavkaz, 1935, no. 9, p. 11.

24. Severnyi Kavkaz, 1934, no. 8, p. 26.

25. Severnyi Kavkaz, 1934, no. 8, p. 13-14.

26. Edinenie (Sukhum) 1991, no. 1; Kavkaz, 1990, no. 1.

27. Abkhazia, 1991, no. 51, 1st issue, December.

28. Abkhazia, 1991, no. 51, 2nd issue, December.

29. See Central Asian Survey (1995), 14(1), p. 103.

30. Severnyi Kavkaz, 1934, no. 2, p. 12.

31. R. Aliev, ‘”Kavkazskii dom”: vzglyad iz Azerbaidzhana’, in: Alexei Malashenko, Bruno Coppieters, Dmitri Trenin (eds.), Etnicheskie i regional’nye konflikty v Evrazii, vol. 1, op.cit., p. 162.

32. Ibid., p. 168.

(Çeviri: Sencer Busun)

Bir cevap yazın