Abhazya'nın Tanınması Üzerine

 

Abhazya 1992’deki bağımsızlık ilanının ardından Gürcistan’ın silahlı işgaline uğramış, Abhaz halkının fedakar mücadelesi ve bu dönemde aktif olan Kafkas Halkları Konfederasyonu’nun organize ettiği Kuzey Kafkasya’dan gelen gönüllülerin desteği ile fiili bağımsızlığına kavuşmuştur. Savaşın ardından, Rusya, Gürcistan ve BDT ülkelerinin onayı ile gelen ve yakin zamana kadar devam eden ambargo ve izolasyon politikaları Abhazya’nin bağımsızlık iradesini zedeleyememiştir.

Bugün Batı ülkelerinin de dahil olduğu Abhazya’nın geleceği ile ilgili yapılan tartışmalarda göz ardı edilen nokta, bölgedeki çatışmaların ve ilgili siyasi uyuşmazlığın tarihsel orijinidir. Abhazya’yı Gürcistan’ın toprak bütünlüğü içerisinde değerlendiren batılı görüşler referans aldıkları bütünlüğün Rus emperyalizminin bir ürünü olduğunu unutmaktadır. Batılı ülkelerin, Rusya’nın bölgedeki nüfuzunun yükseleceği endişesiyle hararetle destekledikleri Gürcistan’ın kabul ettikleri sınırları, 1921’de Menşevik Gürcistan hükümetinin Kızıl Ordu tarafından yıkılmasının ardından, 1931’de Stalin tarafından belirlenmiştir. 1921’den 1931’e kadar SSCB içerisinde Birlik Cumhuriyeti statüsünde olan Abhazya yine SSCB tarafından Gürcistan SSC’ ne dahil edilmiştir. Tarihin bir “cilvesi” olmalı ki SSCB tarafından üretilen yapay sınırlar, bugün emperyalist mirası devraldığını 15 senelik süreçte hem Çeçenya’da hem Kafkasya’nın diğer bölgelerinde açıkça gösteren Rusya tarafından değil Batı ülkeleri tarafından referans alınmaktadır. Diğer yandan Rusya’nın “kurtarıcı” rolünü benimsemiş olan bazı kesimler yine bahsi gecen süreci en iyi varsayımla okuyamamaktadır. Tarihsel süreç bir yana, bu görüşü savunan kesim, Rusya’nın Abhazya ve Güney Osetya’yı tanımasının altında yatan nedenleri sorgulamaktan kaçınmaktadırlar. Bu karar bir yanıyla, Gürcistan’ın Güney Osetya’ya giriştiği vahşice saldırının ardından Rusya’nın tahmin edilen müdahalesinden sonra her iki bölgede askeri varlığına kendi açısından meşruiyet kazandırabileceği tek hamledir.

İşaret ettiğimiz çelişkiler dikkate alınmadan yapılacak değerlendirmeler ile Abhaz ve Oset halklarının ve daha geniş çervevede Kafkasya’nın geleceği için sağlıklı sonuçlara ulaşılabileceğinden şüphe duymaktayız. Yine aynı çelişkileri çözümleme arayışında olmayan Batılı ülkelerin bölgeye yönelik güncel politikalarının olumlu sonuçlar getiremediği açıktır. Destek verilen Gürcistan, bu sayede kendi şövenist politikalarına zemin kazandırmaktadır. Diğer taraftan, Abhazya Cumhuriyeti’nin statüsündeki bu değişim hiç kuşkusuz, iyi değerlendirildiğinde Abhaz halkı için olduğu kadar diğer Kafkas halkları için de tarihi bir fırsata dönüşebilir. Bu manada Kafkas halkları ve diasporasının üzerine önemli bir görev düşmektedir. Abhazya’nın ve tüm Kafkasya’nın aydınlık geleceği, salt Rusya Federasyonu tarafından tanınmasından ziyade, kendi iradesine, değişmez öznesi olan diasporasının desteğine ve aktif tutumuna bağlıdır.

Bundan sonraki süreçte Abhazya’nın uluslar arası sistemdeki aktörlerle ilişkisi daha büyük bir önem kazanmaktadır. Abhazya’nın uluslar arası sistemde marjinalleşmesine hizmet edecek her adım Abhazya’ya zarar verecektir. Bu noktada, Türkiye Cumhuriyeti’nden talebimiz Abhazya ve Gürcistan arasında yaşanan gerilim sürecinde Abhazya’yı yok sayan politikalarını tekrar gözden geçirmesi ve gerek tarihsel sorumluluğu, gerekse vatandaşı olan milyonlarca Kuzey Kafkasyalı’nın talepleri doğrultusunda Abhaz halkının gösterdiği iradeyi tanımasıdır.

Diasporaya çağrımız; kendi dinamiklerini göz önünde bulundurarak, demokratik katılım çerçevesinde doğal hak ve özgürlüklerini politik arenaya taşıması, ileride meydana gelebilecek gelişmeler karşısında kendi dinamikleri ölçüsünde hareket etmesidir.

Halkların dostça ve kardeşçe bir arada yaşayabildiği bir Kafkasya için sivil, demokratik mücadelemiz sonuna kadar devam edecektir!

KAFKASYA FORUMU

Bir cevap yazın