…Trenin kapısı günlerce açılmadan yol aldık. Nereye gittiğimizi bilmiyorduk. Kimileri yakılacağımızı söylüyordu, kimileri canlı canlı gömüleceğimizden korkuyordu. Hepimiz çok korkuyorduk. Günlerce aç kaldık. Iki günde bir vagonun kapısını açıp içeri su bidonları ve ekmek atıyorlardı. Hayvan taşıma vagonlarındaydık. Bize de hayvanmışız gibi davranıyorlardı. Ihtiyaç molası bile verilmiyordu. Birisinin ihtiyacı olduğunda diğerleri uyuma numarası yapıyordu… Yaşlılar, zayıflar fazla dayanamıyorlardı. Vagonun içinde ölen insanlar vardı…
…Trende genç bir kadın vardı. Eşinin ailesiyle birlikteydi. Kendi çocuğu henüz yoktu. Benimle anne gibi ilgileniyordu. Dizlerinin üzerine yatıyordum, bazen uyuyordum, uyanınca yine onu görüyordum. O kadında annemin kokusunu almıştım. Korkum biraz olsun azalmıştı. Bir kaç gün sonra o da oturduğu yerde uyudu. Defalarca uyandırmaya çalıştım, uyanmadı, kimse uyandıramadı onu… Ruslar arada bir vagonu açıp ölüleri dışarı atıyorlardı, onu da aldılar ve kapıyı kapattılar. Ben tahtaların arasındaki küçük bir delikten ona baktım, genç ve çok güzel bir kadındı, orada öylece karların üzerinde yatarken tren uzaklaştı… ”
23 Şubat 1944’te, yani 65 yıl önce bugün Çeçen ve İnguş halkı, tüm fertleriyle trenlere doldurulup Sibirya ve Kazakistan’a sürgüne gönderildi. 500 binden fazla insan topraklarından sürüldü. Halkın yarısından fazlası olumsuz şartlardan dolayı yaşamını yitirdi ve büyük bir kısmı da Rus askerleri tarafından katledildi. Bütün bir toplum bir gün içinde dağıtıldı ve Sovyet Devleti’nin tüm kayıtlarından silindi.
Emperyalist amaçları doğrultusunda tarihi ve halkların gerçek hafızalarını çarpıtmayı sürekli deneyen Rusya, dün olduğu gibi bugün de aynı şeyleri yapıyor. İnsan hakları, adalet ve özgürlük gibi değerlerle alay edercesine halklarımızı ezmeye ve yok etmeye devam ediyor. Biz, dünü unutmanın yarını felakete götüreceğinin farkındayız. Bu yüzden tüm kamuoyuna yüksek sesle ilan ediyoruz:
Unutmayacağız ! Yılmayacagız ! Ağlamayacağız !
Kafkasya Forumu
23.02.2009
Comments
No comment