Stanislav Lakoba’ya Açık Mektup

 
Gürcistan liderliği tarafından yıllardır devam ettirilen aşırı milliyetçi söylemler ve son olarak Ağustos 2008’deki Oset kardeşlerimize yönelik girişilen soykırım, anavatanından uzakta yaşayan diasporanın, Gürcistan devletinin emperyalist karakteri hakkındaki güçlü tavrını daha da sarsılmaz kılmıştır. Bunun yanında Batılı ülkelerin açık bir ikiyüzlülükle ve Gürcistan’a yönelik pervasız bir destekle sürdürdüğü Abhazya politikası, Kuzey Kafkasya’nın, bağrından “Kafkas Halkları Konfederasyonu”nu çıkaran yirmi yıl öncesinin dinamiklerinden yoksun oluşu ve diasporanın yanlış politikalar sonucu potansiyelini yansıtamayan hali, ne yazık ki reel konjonktürün sınırlarını belirleyen faktörlerden bazılarıdır.
 
Tüm bu şartlar altında Rusya Federasyonu’nun Abhazya Cumhuriyeti’ne yönelik askeri, ekonomik ve diplomatik desteğinin önemini görmemek mümkün değildir. Bu sebeple Abhazya yönetiminin, bağımsızlık kazanımlarını korumak amacıyla Rusya ile olan ilişkileri iyi bir seviyede tutma politikasını benimsiyor ve destekliyoruz.
 
Bizi endişelendiren, kazanımların, Batı destekli Gürcistan saldırıları karşısında korunması adına çeşitli vesilelerle Rusya’nın kontrolüne devrediliyor olmasıdır.
 
Bugün halen silahlanma politikasını sürdüren Gürcistan’a karşı sınırlarımızın Rusya Federal Güvenlik Servisi (FSB) tarafından korunması hakkındaki haberlerin gündemde oluşu ve geçtiğimiz dönemde Dış İşleri Bakanı Sergey Şamba’nın “Abhazya’nın güvenliğini Rusya’ya devretmeye hazırız” şeklindeki açıklaması, diasporada kaygıyla izlenmektedir. 2 Aralık 2007 tarihli Rusya’nın parlamento seçimleri sebebiyle Abhazya’da kamuoyuna açık şekilde seçim sandıklarının kurulması da bu kaygının yolunu açan olaylardan biridir.
 
Bunlarla beraber kanuni olarak yasak olmasına rağmen artık bilinen bir gerçek halini alan ve zaman zaman Abhazyalı toplum önderlerinin dikkat çektiği bir konu olan toprak satışı ise, büyük üzüntü yaratmaktadır. Toprağın Ruslara ve kimi “iddialara göre” Ruslar üzerinden Gürcülere satışı diasporada şaşkınlık uyandırmaktadır. Bir yandan Abhazya bağımsızlık iradesini sürdürecek derken, diğer yandan “Rusya-Belarus Birlik Devleti’ne” katılma talebinin dile getirilmesi de kafaları karıştırmaktadır. 250-300 bin nüfusluk Abhazya’nın, 140 milyonluk Rusya ve 10 milyonluk Belarus’la birlikte bu birliğin bir parçası olması halinde, bağımsızlık kelimesi neyi ifade edecektir?
 
Rosbalt’ta yayınlanan röportajınız, isminize verilen büyük önem sebebiyle diasporada hayal kırıklığı yarattı. Diaspora, “Stanislav Lakoba” adını her şeyden önce 23 Nisan 1993 yılında Londra’da yaptığınız konuşma ile birlikte hatırlıyor. Abhazya’nın özgün karakterini, kendi mücadelesini ve tam bağımsızlık yönündeki iradesini yansıtan konuşma metni, bugün hala en değer verilen metinler arasındadır. 16 yıl sonra “Stanislav Lakoba” ismini 24 Mart’taki röportajın altında görmek, duruşunuza değer veren bizleri üzmüştür.
 
Röportajın sonuna doğru, 2010 yılının “Abhazya’nın Rusya ‘himayesinde’ oluşunun 200. yıldönümü” olduğuna dair sözleriniz bize, tüm dünyadaki özgür zihinlerin 2007’de büyük bir tepkiyle karşıladığı Adigey, Kabardey-Balkar ve Karaçay-Çerkes’teki “Rusya’ya ‘gönüllü katılışın’ 450. yıl dönümü” kutlamalarını hatırlattı. Dikkatinizi bu parodiye verilen tepkiye çekiyoruz ve bu yolda atılacak bir adımın özellikle diasporada Abhazya yönetimine olan bakışta ciddi bir kırılma yaratacağını belirtiyoruz.
 
1810’da Abhaz Krallığının imzaladığı anlaşmanın Abhazya Krallığı’na ve krallık otoritesi dışındaki geniş Abhaz nüfusuna bir fayda sağlamadığı ortadadır. Aksi halde Abhaz halkının büyük çoğunluğu kardeş Kafkasyalı halklarla aynı kaderi paylaşmaz, dünyanın dört bir yanına dağıtılmazdı. Bugün ise bu noktada tarihi haksızlık devam ediyor. Rusya’nın Gürcistan karşısındaki pozisyonuna bağlı olarak, kendi çıkarı için Abhazya’yı tanımış olması, hiçbir kaleme tarihimizi yeniden yazma ve etkileri süren tarihsel haksızlıkları örtbas etme hakkı veremez. Bağımsızlığın tanınması elbette hepimizi sevindiren çok güzel bir gelişmedir. Fakat biz Rusya liderliğinden bir noktada ayrılıyoruz: Biz hakkımız olan bağımsızlığın tüm dünya tarafından tanınmasını istiyoruz!
 
“Küçük emperyalist” Gürcistan’ın saldırıları karşısında sınırlarımızı, egemenliğimizi, toprağımızı ve tarihimizi korumak görevimizdir. Peki bu değerlerimizin Rusya’nın kontrol sahasına devri halinde, bir bağımsızlık mücadelesinden nasıl bahsedilebilir?
 
Bizim için öncelik iki kıyıda da bitmek bilmeyen rehaveti ve her alandaki üretimsizliği sona erdirmek ve kendi gücümüzü örgütlemektir. Bu yolda yürüyen Abhaz halkı, arkasında kardeş halkların desteğini bulmakta zorlanmayacaktır. 16 yıldır düşünce dünyamızda önemli izler bırakan sizin sözlerinizi küçük bir değişiklikle, Devlet Başkanımız Sergey Bagapş’tan sonra size de hatırlatıyoruz;
 
“Bugün bazıları, ‘Abhazya Rusya’dır’, bazıları da ‘Abhazya Gürcistan’dır’ diyorlar. Ama Abhazya Abhazya’dır. 21. yüzyılın perdesi açılırken, kendi yüzümüzü, halkımızın yüzünü yitirmek istemiyoruz. Yüzümüzden hoşlanmayanlar olabilir ama bu, bizim yüzümüzdür.”
 
Sesimize değer vereceğiniz umuduyla, saygılarımızla.
 
KAFKASYA FORUMU
16.04.2009

Bir cevap yazın