Ergenekon, her yere kon esprileri yapmak, Nuray Mert’in, Yılmaz Özdil’in Bekir Coşkun’un yazılarını arkadaşlarımızla paylaşmak, Ergenekon’un muhalifleri sindirme çalışmasından başka bir şey olmadığına ikna olmak isterdik.
Kafes planı haberlerinden korkanlara bu güne kadar bir tane gayr-i müslimin burnu mu kanamış diye çıkışmak isterdik.
Bülent Arınç’a suikast mı? Suikast yapacak adam mı bulamadılar ha-ha, diye gülüp geçmek isterdik.
Sırlar odasına girildi diye heyecanlananlara, Harry Poter romanı okurken için geçmiş, üstün açık kalmış olmalı diye takılmak isterdik.
Hakimi takip edenin marangoz ve aşçı olduğunu öğrenip rahatlamak isterdik.
Kürt sorunu var diyenlere, kız aldık kız verdik, kardeşiz, Kürtler cumhurbaşkanı bile oldular tekerlemesini bir çırpıda sayıp dökmek isterdik.
Maraş, Çorum, Sivas katliamlarında derin devlet parmağı var, darbeye ortam hazırlamak için yapıldılar sözlerini ‘paranoyaklık’ olarak görmek isterdik.
İşe sefer tasıyla giden Genelkurmay Başkanına, Hakime ‘diyette misiniz?’ diye sorup eğlenmek isterdik.
Koç Müzesindeki denizaltıda bulunan bomba 300 çocuğu öldürmek için orada ‘unutuldu’ haberlerine ‘o kadar da değil’ diye tepki göstermek isterdik.
Evet! Bunları söyleyebilmeyi biz de çok isterdik.
Burası; 50 yıla 3 kanlı askeri darbe, bir post modern darbe bir de e-muhtıra sığdırabilmiş bir ülke olmasaydı,
Başbakandan 17 yaşındaki bir gence kadar yüzlerce siyasi idamın yapıldığı, onbinlerce insanın işkence gördüğü, düşüncelerinden dolayı hapse atıldığı, sınır dışı edildiği bir ülke olmasaydı,
Kontrgerilla yapılanmasını keşfeden savcısı öldürülen, katili dört kez suçlu bulunup dört kez de serbest bırakılan sonra MHP’ye Genel Başkan adayı olan bir ülke olmasaydı,
Atatürk’ün evine bomba atıldı diye iki gün boyunca İstanbul’daki tüm Rum, Ermeni ve Yahudi dükkanlarının ve evlerinin yağmalandığı, bir papazın zorla sünnet edildiği, bu nedenle kan kaybından öldüğü, 400 kadına tecavüz edildiği, yıllar sonra bombayı atan kişinin valilik yaptığı bir ülke olmasaydı,
Parti kapatmalar olmasaydı, seçilmiş belediye başkanları elleri kelepçelenerek hapse atılmasaydı,
301. madde olmasaydı, Hrant Dink mahkeme önlerinde linç edilmeseydi, sokak ortasında ensesinden vurulmasaydı,
Başörtülü resminden dolayı 70 yaşında bir kadının sağlık karnesine ilaç yazılmadığı için ölmeseydi, eşleri başörtülü diye ordudan, yargıdan atılanlar olmasaydı, başörtülü öğrenciler üniversite kapılarında süründürülmeseydi,
İnternette kanımızı donduran ses kayıtları dolaşmasaydı,
Ölüm kuyularından insan kemikleri, baraj göletlerinden silahlar, bombalar çıkmasaydı,
Maraş’ta 113 kişi sadece Alevi olduğu için vahşice öldürülmeseydi, öldürenler, öldürme emrini verenler itibarlı devlet görevlileri olarak görevlerinin başına dönemeselerdi,
Sivas’ta ellerinde gaz bidonlarıyla insanları yakmaya gidenleri, “Halkla polisi karşı karşıya getirmeyin” diyerek savunan cumhurbaşkanı defalarca şapkasını alıp gidip geri dönmeseydi..
AMA diyemiyoruz. Gülüp geçemiyoruz. Kendimizi rahat hissetmiyoruz.
Yaşadığımız olağanüstü günlerin sonunda kalıcı bir demokrasiye sahip olabilmek için yapacak çok iş, çıkarılması gereken çok ses var.
23 Ocak Cumartesi günü saat 15.00’da İstiklal Caddesi Tünel Meydanı’nda hep birlikte özgürlüğümüz için, demokrasi için, darbelere, darbecilere karşı ses çıkartacağız.
“Kozmik belgeler açıklansın/Suçlular yargılansın” demek için…
Katılmaz mısınız?
Darbelere Karşı 70 Milyon Adım Koalisyonu
Comments
No comment