Bir Karadeniz turu: Suhum

Suhum’a vardığımızda ilk işimiz vize formalitelerini halletmek oldu. Abhaz otoriteleri tarafından düzenlenmiş olan davetiyelerimizi gösterdikten ve şehir merkezinde bir bankada vize ücretini ödedikten sonra Dışişleri Bakanlığı’na gittik. On dakikalık bir sürede aynı Dağlık Karabağ’daki gibi ayrı bir kâğıda işlenmiş olan vizelerimiz hazırdı. Dağlık Karabağ’a benzer olarak Abhazya’ya giriş-çıkış, pasaportunuzda hiç bir iz bırakmıyor, ancak vize çıkışta gösterilmek zorunda.

Yaklaşık 80 bini Suhum’da olmak üzere sadece 200 bin kişi yaşıyor Abhazya’da. Suhum, düzenli mevkilerden oluşan eski bir Rus şehri, Çarlık Rusyası zamanında turistik bir mesire yeri haline gelmiş eski bir kale. Suhum’da 19. yüzyıl binalarının, Stalinist yapıların ve klasik Komünist apartman bloklarının coşkulu bir sub-tropik bitki örtüsü içinde ilginç bir karışımı var. Sahil kenarındaki en eski binalar restore edilmiş ancak Suhum’un ön cephesi çoğunlukla kurşunlar tarafından eleğe çevrilmiş durumda. Tepeler, selvi ağaçları, palmiye, firavun inciri ve tropik sarmaşıklarla kaplı. Çakıllı sahil oldukça dar ve limanın sağında ve solunda tüm şehir boyunca uzanıyor.

Suhum’un modern kısmı, uzun ve sıkışık binalardan oluşan, Gürcü-Abhaz çatışmasında en ağır şekilde hasara uğrayan bir semt. Bu semt, kuzeyde şehrin kenar mahalleleri ile Gürcü ve Abhaz güçleri arasındaki önceki sınır boyunu işaretleyen Gumur nehrinin kenarında bulunuyor. Pencere ve kapıları olmayan ancak tümü mühürlü bulunan bir çok apartman boş. Neredeyse her bina çatışmalar sırasında hayatını kaybeden sakinlerinin isimlerinin anısına hazırlanan plakalara sahip.

Anaid, Abhazya’nin iki bağımsız haftalık gazetesinden birinde çalışan bir gazeteci. Çalıştığı gazete dört sayfadan oluşuyor ve reklam yapraklarıyla birlikte yanlızca 1000 adet basılıyor. Anaid dışındaki editör kadrosu geçici bir çalışan ile beraber yazı işleri müdüründen ibaret. Bunların dışında bir gazete veya dergi yok, çünkü sadece iki matbaa mevcut. Geçen yıla kadar tüm Abhaz gazeteleri bir matbaada basılıyordu. Başkanlık seçimlerinin hemen öncesinde matbaa kapatıldı. Bunun üzerine, iki bağımsız gazete internet üzerinde PDF formatında yayınlanmaya başlandı. Kendimiz için öğrendiğimiz bir başka şey ise, Abhazya’da postahanenin bile çalışmadığı. Suhum’daki postahaneden bir posta kartı yollayabiliyorsunuz; gişe memurunun bize dediğine göre tüm mektuplar Soçi’ye gidiyor ve orada alıcı adreslerine göre tanzim ediliyor.

Anaid, hakkından gelemeyeceği hiç bir konu olmadığını ancak aynı zamanda herhangi bir bilgiye ulaşmanın da mümkün olmadığını söylüyor. Hükümet için çalışan gazetecilerin bile, bilgi ulaşımı hakkındaki resmi kararnameye rağmen, şirketlerin ortakları hakkında bilgiye yada belirli sözleşmelerinin detaylarına ulaşmaları mümkün değil. Anaid’in gazetesi, Ulusal Banka yöneticisinin oğlunun sahip olduğu söylenen, Rus sınırındaki tatil bölgesi Gagra’daki tek bankanın durumunu araştırmak istemiş. Bu durum hakkında sonuç alınamayan yazılar yolladıkları Ulusal Banka’yı bilgi tedarik etmediği için iki defa dava edip kazanmışlar. Ancak Ulusal Banka iftira attıkları gerekçesiyle onlara açtığı davayı kazanmış.

Anaid’in hükümete karşı tutumu oldukça eleştirel olmasına rağmen Gürcistan ile ilişkiler konusundaki görüşü hükümet ile paralel. Hayatından endişe ettiği için Gürcistan’a seyahat etmiyor. Bunun yanında, Anaid bir toplum figürü ve bu yüzden gizli servislerle başı belaya girebilir, ayrıca ziyareti düşmanla anlaştığı algısına yol açarak imajına büyük zarar verebilir.

Suhum, çatışma bölgesi atmosferi ile çevrelenmiş bir bölgede olmaktan çok uzak, neşeli ve renkli bir kent. Limanın güneyindeki kumsalın büyük bir kısmı, Moskova ordu alayına ait olan Suhum Sanatoryumu’nun bir parçası. Giriş ücretini ödedikten sonra, askeri kontrol noktasını geçerek içeri girebiliyorsunuz. Girişte, misafirler palmiyelerce kuşatılmış olan Lenin’in mozaik portresi tarafından karşılanıyor. Kamuflajlı filelerle kaplı bir takım tank ile korunan onlarca cumba (büyük çadır) ve iki adet yüksek bina, aileleriyle beraber tatile gelen Rus subaylara tahsis edilmiş. Sahile bakan taraça ise kampın sakinleri için eğlence yeri.

Akşam yaklaştığında, atmosfer çabucak ısınıyor. Bu gibi akşamlarda, orjinal şarkılar DJ tarafından seslendirilmeli. Burası hala bir dinlenme yeri olduğu için sadece gece yarısına kadar müziğe izin veriliyor. Bu yüzden herkes hemen işine bakıyor: yerel şaraplar dolduruluyor, masalarda evden getirilen viski şişeleri açılıyor, subaylar eşlerini dansa davet ediyor ve herkes kısa zamanda kendini dans pistinde buluyor. Şarkılar birbiri ardına ithaf edilirken, dans edenler mest oluyor. Doruk noktasına ise, beyazlar giyinmiş ağır bir asker eşinin gerilerek, kollarını havada sallayarak kalabalığın ortasında yüksek ve tiz sesiyle belirmesiyle ulaşılıyor. Bu sahne, Baptist kilisesinde Halleluya çığlıkları eşliğindeki bir ayini andırıyor: transa giren bir kadın, arka planda papaz tarafından çalınan bir müzik. Kısa bir süre sonra müzik kapatılıyor ve parti dağılıyor.

Eve dönüş yolumuzda, bir açık hava diskosunda, savaşın sembolik tasavvurunu tüm hareketliliği ile görme ayrıcalığına sahip olduk. Oğlan çocuğu gibi kademeli kesilmiş kısa siyah saçları olan, üzeri madalya ve gümüşi yıldızlarla yüklü, dizlerine kadar uzanan bir iç gömleği giymiş, biraz evvel gördüğümüz Rus askerlerini kolayca yere serebilecek cüssede bir kadın taraçanın ortalarına doğru ilerledi. Bir grup genci masadan kaldırarak kısa bir süreliğine oturdu. Daha sonra, kendisine servis yapmak isteyen bayan garson ile gürültülü bir münakaşaya girişti. Mekanın bodyguard’ı ve müdürüne şikâyetini bildirmek için gittiğinde her iki adam onu itaatkarca dinledi. Tüm gözler ona çevriliydi. Sonrasında, DJ’ye dönerek müziği değiştirmeye zorladı ve yeni düzene giren şeylerin eşliğinde huzur içinde içkisini yudumlamak için masasına döndü. Ne de olsa, yirmi dakika sonra, saat gece yarısını gösterdiğinde taraça kapanacaktı. Sonuçta, bu kadının Esma Arşba isimli bir gazi ve Abhaz direnişinin bir sembolü olduğunu öğrendik. 92 savaşında savaşmıştı ve yerel efsaneye göre iki Gürcü askeriyle birlikte bir tankı kaçırabilmişti ki bu cesaretli davranışı için oldukça yüklü sayıda nişan ve rozet almıştı.

15 Temmuz, Perşembe, 2010, Suhum, Abhazya

Yazar: Stefan Candea
Fotograflar: Petrut Calinescu
Kaynak: Around the Black Sea

Çeviri: Shumaf Sencer

Bir cevap yazın