Kardeş Türküler artık şehre kök saldı

Kardeş Türküler altı yıllık araya Çocuk (H)Aklı albümüyle son verdi. 90’ların ortasından bu yana müzik yolculuğunu sürdüren grup, “Artık şehirlerde kök saldık” diyor. Yalnızca türküleri değil, kendi bestelerini de albüme dahil eden Kardeş Türküler’in bir diğer sürprizi dünyaca ünlü müzisyen Arto Tunçboyacıyan’la işbirliği yapması. Tunçboyacıyan işbirliğini “Biz bir tohum attık, meyvelerini toplamak zaman alacak” sözleriyle anlatıyor.

En son albüm 2005’te çıkan Bahar. O günden bugüne ne yaptınız? Niye albüm bu kadar gecikti?

Feryal Öney: İnsanlar biraz onu merak ediyor. Durmadık ama çeşitli alanlarda belli birikimler elde ediyorsun. 90’lardan başlayarak edindiğimiz birikimler kişisel mecralara da yol açtı. Mesela Vedat’ın annesi babası Kürttür, evde Kürtçe konuşulur, Kürt müziğine bizden daha hakimdir, bir de rocka da ilgisi vardır, oradan Bajar albümü çıktı. Türkçe- Kürtçe bir proje çıktı ortaya. Ben zamanla Azerice, Ermenice şarkılar söylüyordum ama Toroslardan geliyor olmam beni yine o topraklarına yöneltti ve Türkmen/ Abdal müziklerinden oluşan Bulutlar Geçer albümü ortaya çıktı. Fehriye Ayhan “Gaydaistanbul”u hazırladı, Balkan, Roman, Trakya müziklerinden oluşan. Bunlar Kardeş Türküler’i de besliyor. Biz oradan da beslenerek özel çalışmalar çıkarıyoruz. Bu beş-altı yıl böyle geçti. Konserlerde de albüme çok bağlı kalmadı. Hep kafamızda geldik 2011’lere, şehire yerleştik, şehirde neler yaşanıyorsa, biz de bunun içindeyiz. Müzikal, kültürel, politik ne varsa bizi etkiliyor, biz de onu etkiliyoruz. Artık kendi sözümüz, müziğimiz ağırlıklı olmalı derken Arto’yla karşılaştık.

Arto Tunçboyacıyan: Ben temel olarak onların hayata bakış şeklinden etkilendim. Benim hayatta en dikkat ettiğim şey fazla izah etmeden seni anlayan insanlara denk gelmektir. Ondan sonra çalma bölümü başlar. Güveni öğreneceğimiz bir okul yok. İnsancıl yönüne baktığım zaman bu yere geliyorsunuz. Telekomünikasyon çok değişti. Hayat böyle olunca, müziğe de sese de, yemeğe de herşeye sirayet ediyor bu. Bu asimile olmak değil. Özünü kaybetmiyorsun. Kendini gerçek sanatçı olarak kabul eden insanın ilk şeyi, özü. Bu Kardeş Türküler’de var. Ben de dünya piyasasındaki bilgiyi taşımaya çalışıyorum buraya. Bu ayıp bir şey değil. Biz bir tohum ektik. Geldiğimiz yerlerde tecrübe farkları var, biz o farkları paylaşıyoruz. Piyasaya değil, sanata adadıkları için onlarla yürümek istedim.

Vedat Yıldırım: Türkiye’de hayata 3-0 yenik başlamış mağdur olan kesimler için, Kardeş Türküler konserleri güven verir. Ötekileştirme meselesi, inanç ayrımcılığı konularına Kardeş Türküler’in hassasiyeti çoktur. Muhtemelen Arto’yu o çekmiştir.

“Şehire yerleşmenin semerelerini toplayacağımız zaman bu zaman”dediniz ya, albümde bestelerinizden oluşuyor. Değişimi buradan mı okumak gerekiyor?

Feryal: Geleneksel çok az şarkı var. Albümün adı çocuk şarkılarından mı oluşuyor sorusunu düşündürebilir. Bu memlekette yaşayan farklı çocukları, farklı durumları anlatmaya çabaladık. Kürtler göçlerle buraya geldiler. Pek çok insan nasıl yaşadıklarını bilmez. Tutunmaya çalıştılar. Albümde yer alan 1-0 şarkısında geçen Hekim o Kürt çocuklardan biri. Hekim tutunmaya çalışıyor. Bizim eğitimle şekillenen bakış açımız çocuklarda yok. Hayata bakışımızı eğitim, medya çok fazla şekillendiriyor. Çocuklar henüz bu eğitimden geçmemiş oldukları için çok doğru sorular soruyorlar. Çocuk (H)Aklı’nın böyle bir açıklaması var.

2005’ten bu yana ülke gündemi hayli değişti. Anadil tartışmaları yapılmaya başlandı, Hrant Dink cinayeti işlendi, Kürt açılımı meselesi daha görünür ve konuşulur oldu. Siz Türkiye’de çok kültürlülüğe işaret eden ilk gruplardan birisiniz, bu süreçler boyunca ne hissettiniz?

Feryal: Hrant Dink ölümüyle de insanları uyandırdı aslında. Tuba Çandar’ın kitabını okuyunca dedim ki, “Ne kadar çok insan tanıyormuş, neden bu meselede sadece mahkeme haberleri yansıdı Türkiye’nin gündemine. Türkiye’de insanların, Ermenilerin yaşadığı tartışılır oldu? Ölmeden de olabilirdi bunlar.

Arto: Sonuna kadar olayın nereden başlayıp nereden başladığını bile bile olay bulunamadı. Utandılar, vicdan azabı oldu medyada. Onu telafi etmek için herkes her yerden çıktı. Herkes o vicdanınndan dolayı, “ben de bir parçası olayım” isteğiyle vicdanını rahatlatmak için Hrant Dink’in tanıdığı oldu. Bunu yapmak için bir insanı yerde yatırmaya gerek yoktu ki. Şu anda bizim midemizi bulandıran bu. İnsanları ne kadar eğitseler de gerçeği başka bir yerden öğrenebiliyorlar. Mecbur kaldılar o yüzden değişime. Bir yola girdiler ister istemez, Kürtler Kürt gibi, Çerkesler Çerkes gibi, Ermeniler Ermeni gibi yaşayacak. Ama benim asıl beklentim, insanların insan gibi yaşaması.

Vedat: Hrant bir meseleyi çok çıplak bir şekilde ortaya koydu. Cin şişeden çıktı. Bir anda herşey değişebilir türkiye’de. Sigortamız birilerinin izin vermemesi olmalı. Toplumsal baskının bu anlamda işlerlik kazanması çok önemli.

Haydo kaybolan bir Ermeni çocuğun hikayesini anlatıyor değil mi?

Onu ben çocukluğumda büyüklerimden duymuştum. Bugün mesela bir Haydo’yu bir Ermeni çocuk olarak değil, bir Kürt çocuk hikayesi olarak da okuyabilirim. Zaten Ceylan’ı çağrıştırıyor. Filistinli çocuk da olabilir. Benim için önemli olan, bu olayın hala oluyor olması. Çocuklar bir provokasyon içinde ölüyor.

Albümdeki diğer şarkılar da ezilen çocuklarla ilgili…

Vedat: Yoyo mesela orjinali Arapça bir şarkı. Büyükler kendi mağduriyetlerini anlatırken, gerçeği görmeyebiliyorlar. Birazda bencillik. Filistin’de taş atan çocuklarla özdeşleşirken, Türkiye’deki Kürt çocukları görmüyoruz. Milliyetçi/ İslami kesimde çok görülen bir şey bu. Solcular da Zapatistalara çok romantik bakarlar, aynı şeyi Kürtlere karşı yapamazlar. O kadar çok yaşanıyor ki bu mesele.

Feryal: Bir de Nazar var. Kentsel dönüşüm projesi çerçevesinde Nazar adında bir kız çocuğuyla tanışıyorlar. Ninesiyle yaşıyor. Hayata tutunmaya çalışan, kızdığında kimseyi dinlemeyen, doğruları olan bir çocuk. Onun hikayesi anlatılıyor Nazar’da. Onun üzerinden de Romanların hikayesine uzanıyoruz.

Daymohk da bir Çeçen şarkısı ve siz de bu albüme hazırlanırken Fenerbahçe Çeçen Kampı’ndan İbrahim Sinbarov’la çalıştınız…

Feryal: Televizyonlar dışında hiç Çeçenlerle karşılaşmamıştım. Ben de onlarla ilgili bir fikir sahibi değildim. Çeçen Kampı’ndan İbrahim geldikten sonra şarkıyı dinler dinlemez gözleri doldu. Bizim için değişik bir deneyimdi. Çeçenleri kimse tanımıyor. Kardeş Türkülerin öyle bir şarkıyla Çeçen lafını etmesini de çok önemsiyoruz. Kamplara da gideceğiz.

Arto: Kafkasya, Ortadoğu, Türkiye birbirinden farklı değil. Orada bir konsere gittiğimiz zaman da herkesin birbirine benzediğini görüyorsunuz. Aslında özümüz aynı, insan olmak. Değişen sadece para ve onun getirdiği teferruat…

Ayça Örer

Bir cevap yazın