Kuban Kural: Artık ağlamayalım, haykıralım

21 Mayıs 1864 Çerkes Soykırımının sembol tarihi. 21 Mayıs günü bu yüzden Çerkesler için her zaman özel bir öneme sahip oldu. Ancak son yıllarda 21 Mayıslar Çerkeslerin seslerini dünyaya daha fazla duyurdukları eylemlere sahne oluyor. May21 inisiyatifi geçen yıl olduğu gibi bu yıl da dünyanın farklı şehirlerindeki Rusya temsilciliklerinin önünde ortak eylemler düzenlemeye hazırlanıyor.

Kafkasya Forumu üyesi ve 21 Mayıs’ta Taksim’de Rus Konsolosluğu önünde yapılacak eylemin Organizasyon Komitesi sorumlusu Kuban Kural ile 21 Mayıs’ı konuştuk.

Öncelikle, diaspora gündemini çok yakından takip edemeyenler için Kafkasya Forumu’nu biraz tanıtabilir misiniz? Kafkasya Forumu nedir? Neler yapar?

Kafkasya Forumu (KF) yaklaşık 10 yıl önce kurulan, siyaset üretmek üzere yola çıkan ve ürettiği siyasetin gereklerini yerine getiren bir yapı. Proje grupları ve alanlar örgütlenmesi şeklinde çalışmalarımızı yürütüyoruz.  Şu anda İstanbul KF ve Ankara KF olmak üzere iki tane alanımız ve dört ana projemiz var. Abhazya özelinde çalışan Third Way, Çeçenistan’daki insan hakları ihlalleri ve Çeçen mültecilerin hukuki durumları ile ilgili çalışmalar yürüten Proje Marşo, KF’nin Çerkesya’ya bakış açısını yansıtan ve Çerkes soykırımını gündeme getiren Çerkesya proje grubu ve Karaçaylar üzerine çalışan Taulu projesi. Bunların dışında zaman zaman lokal projelerimiz de oluyor, Apsuvara ile ortaklaşa gerçekleştirilen Adapazarı projesi gibi, Bilkent Üniversitesi ile birlikte gerçekleştirdiğimiz Kafkasya Tartışmaları ve Bilgi Üniversitesiyle birlikte yürüttüğümüz Kafkasya Dersleri gibi…

Kaç kişisiniz? Kafkasya Forumu’nun arkasında kimler var?

Kafkasya Forumu’nun arkasında çoğunlukla gençlerden oluşan yaklaşık 60 kişilik bir grup var. Biz KF üyesi olmayı proje gruplarında sorumluluk almak olarak tanımlıyoruz. Şu an bu gruplarda çalışan 60 kişi var ama onun dışında bizi gönülden destekleyen, her faaliyetimizde bize ulaşan, gerek tebrik eden gerek nasıl katkı sunabileceğini soran ve elinden geldiği kadar destek veren çok ciddi bir kitle olduğunu söyleyebiliriz.

Artık ağlamayalım, haykıralım 21 Mayıs için bir eylem çağrısında bulundunuz, neden Taksim’e çağırıyorsunuz insanları, nedir bu eylemin içeriği?

Aslında bu eylemi biz ilk defa yapmıyoruz. Kafkasya Forumu çeşitli sebeplerle defalarca Taksim’deki Rus konsolosluğunun önüne çıkmıştı. Üç senedir de 21 Mayıslarda Taksim’de eylemler organize ediyoruz. Uzunca bir süredir diasporada 21 Mayıslar lokal olarak derneklerde ya da kapalı alanlarda anma etkinlikleri şeklinde hatırlanıyordu. Kefken’le birlikte biraz gün yüzüne çıktığı söylenebilir. Fakat Kefken’e ilk yapılan organizasyonlardan sonra buradaki etkinliklerin içeriksizleştirildiğini söyleyebiliriz. Biz bu süreçte gerek kendi içimizde gerekse çevremizle yaptığımız müzakerelerin ardından, yaşanan olayın bir soykırım olduğundan yola çıkarak muhatabının karşısında bu soykırımın haykırılması gerektiğine karar verdik ve bir çağrı yaptık. Muhatap Rusya Federasyonu idi. Artık ağlamayalım haykıralım dedik. İnsanları Konsolosluğun önüne gerçeği haykırmaya davet ettik. Toplumumuzdan beklediğimizin de ötesinde bir karşılık buldu bu çağrı… Bu da aslında şunu gösteriyor; toplumumuz doğru söylemle yola çıkıldığında buna gür bir sesle sahip çıkıyor, öyle zannedildiği gibi atıl bir toplum değil yani. Gerçeği haykırmaktan korkmuyor, yeter ki muhatabı doğru bir şekilde ortaya koyup kendi dinamiklerinizden hareket edin, mutlaka karşılığını buluyorsunuz… Geçen seneki eylemde oldukça ciddi bir kalabalık toplandı, ciddi mesajlar verildi ve bunun etkilerini de görebildik dünyada. Bu sene formatı biraz daha genişlettik, uluslararası boyuta biraz daha ağırlık verdik.

Nasıl bir uluslararası boyuttan söz ediyorsunuz?

Biz bir küresel eylem çağrısı yaptık, fakat KF olarak yapmadık bunu. Bu sene 5 farklı ülkede 7 farklı şehirde eş zamanlı olarak 21 Mayıs soykırım protestoları gerçekleştirilecek:  Amerika, Ürdün, Almanya, İsrail ve Türkiye. Amerika ve Almanya’da iki farklı şehirde yapılacak. Bu uluslararası örgütlenmeyi geçen sene olduğu gibi may21.org üzerinden gerçekleştiriyoruz. Bütün dünyada artık hiçbir şeyin gizli kalmadığı, kitle iletişim araçlarıyla her an insanların birbirlerine ulaşabildiği bir ortamda biz de dünyadaki Çerkes diasporalarıyla ilişkiye geçtik, uzun toplantılar, tartışmalar yaptık. Koordineli bir takım çalışmalar yapabileceğimizi düşündük. Karşımıza ilk çıkan imkan, 21 Mayıs organizasyonlarını koordineli bir şekilde aynı zamanda, aynı saatte, aynı çağrıyla ve aynı söylemle gerçekleştirebilmekti. Bu anlamda, geçen yıl başlattığımız bu koordinasyonda inisiyatif alan arkadaşlarımız, bu sene daha ciddi bir şekilde, yaklaşık beş altı aylık bir süre zarfında süreci yönettiler ve çalışmalarımızı son haline getirdik. Ve küresel eylem çağrımızla birlikte diasporanın karşısına çıktık. Sağlıklı geri dönüşler alıyoruz. Bu aslında şunu da gösteriyor; eskiden her şey birkaç “bilen “insanın inisiyatifindeydi, herkes onları referans alırdı ama artık dünyanın geldiği noktada herkes dünyanın her yerinde her şeye anında ulaşabiliyor, anında uyum sağladığı insanlarla bütün dünyada aynı eylemi gerçekleştirebiliyor. Dünyada son zamanlarda sık sık karşımıza çıkan şeyler bunlar. Biz de Çerkesler olarak, Kafkasyalılar olarak böyle bir örgütlenmeye giriştik. İlk tohumları geçen sene atılmıştı bu ortaklıkların. Bu sene daha da gelişti, önümüzdeki süreçte daha fazla gelişeceğini düşünüyoruz. Seneye, hatta ondan sonraki seneye 2014 için küresel bir siyasi direniş hattı oluşturarak çok daha etkili eylemler organize edebileceğimizi düşünüyoruz. Bu azim bütün dünyadaki sivil toplum örgütlerinde görülüyor. Önümüzdeki süreçte soykırımın gündeme getirilmesi adına 21 Mayıs dışında da çeşitli şekillerde ortaklaşabiliriz.

Türkiye’de de birçok kurum ve inisiyatif var, onlarla nasıl bir diyalog içindesiniz?

21 Mayıs Çerkes Soykırımı eylemini Türkiye’de birçok kurum ve yapıyla paylaştık, onların desteklerini istedik. Bir kısmı destek vereceklerini söylediler, bir kısmından da cevap bekliyoruz. Bu seneki 21 mayısın diğerlerinden farkı, inisiyatif almış her grubun kendi pankartıyla geleceği, kortej içerisinde kendi yerini alacağı bir eylem olacak.

Nasıl hazırlandınız bu eyleme, ne söyleyeceksiniz?

21 Mayıs eylemlerinde dile getirdiğimiz şeyler üç senedir hiç değişmedi, biz ilkelerimizi şu şekilde belirledik: Soçi olimpiyatlarına tavizsiz bir şekilde karşı olmak; Soykırım söylemini kesinlikle yumuşatmamak ve bu yöndeki girişimlere karşı çıkmak. Çünkü Çerkeslerin uğratıldığı şeyin tek bir adı var, o da soykırım, sürgün ya da göç değil; muhatabın Rusya olduğunu unutmamak. Eylemin söylemi ile ilgili bir sıkıntımız yoktu zaten. KF üyeleri ve KF üyesi olmayıp organizasyonda görev almak isteyen gönüllüler tarafından organizasyon komitesi oluşturduk. Bu komite, eylem materyallerinin temini, bütçe oluşturulması, görüşülecek grupların organizasyonu, basın çalışmaları gibi çalışmaların hepsini organize etmek üzere kuruldu. Bu minvalde üniversitelerde bir araya gelmiş Kafkasyalı gençlerden oluşan üniversite gruplarıyla, çeşitli dernek ve vakıflarla, inisiyatiflerle çeşitli görüşmelerimiz oldu. Sadece İstanbul’da da değil, Eskişehir, Samsun, Adapazarı, Düzce’den gruplarla da bu görüşmeleri yaptık ve halihazırda bu çalışmalar devam ediyor. Aynı zamanda bir basın çalışması yapılıyor. Oldukça heyecanlı ve iyi gidiyor. Olumlu karşılıklar alıyoruz.

Sizinle birlikte 21 Mayıs’ta İstanbul’da etkinlik düzenleyeceğini duyuran iki grup daha oldu. Üstelik biri Beşiktaş’ta, diğeri de sizinle aynı yerde, Taksim’de. Sizce nedir bunun sebebi? 21 Mayıs bütün Çerkesler için aynı şeyi ifade etmiyor mu?

Bu zaman zaman karşımıza çıkan bir soru. Özellikle birlik beraberlik şiarı altında niye birlik olunmuyor tek bir organizasyon yapılmıyor şeklinde karşımıza çıkıyor. Kefken’de uzun zamandır KAFFED organizasyon yapıyor. İlk iki tanesi dışında KAFFED organizasyonu diyebiliriz. İlk iki tanesinde KF içerisinden arkadaşlarımız da vardı organizatörler arasında ama ondan sonra Kefken’in içeriksizleştirildiğini düşünüyoruz.

Biz üç sene önce muhatabın Rusya olduğundan hareketle insanları Taksimdeki konsolosluk önüne çağırdık. Çağrımızı yaptıktan kısa bir süre sona Taksimde KAFFED başka bir organizasyon düzenledi. Ama ters yönde bir yürüyüş oldu bu. Galatasaray Lisesi önünde toplanıp Taksim meydanındaki Atatürk anıtına çelenk bırakmışlardı. Çeşitli bayrakların arasında Türk bayrakları da kullanılmıştı. Bir kere Atatürk anıtıyla nasıl bir bağlantı kurduklarını hala anlayabilmiş değiliz, doğrusu onların da bugüne kadar sağlıklı bir açıklama yapabildiklerini söyleyemeyiz.

Ondan sonraki süreçte, biz geçen sene yine Taksim eylemine çağrımızı yaptıktan sonra, senelerdir Demokratik Çerkes Platformunun organize ettiği Üsküdar’da denize karanfil atma seklinde gerçekleştirilen anma organizasyonu Beşiktaş’a taşındı. Bu bize insanların kafalarının karışmasına yönelik bir adım olduğunu düşündürdü. Bu seneye geldiğimizde KAFFED çeşitli gerekçelerle Kefken’i iptal etti. Bu gerekçeler KAFFED sunduğu gerekçeler tabi. Beşiktaş’ın bir Çerkes semti olduğu ve bunun yeniden gün yüzüne çıkartılması gerektiği gibi. Birincisi; Beşiktaş bu sene Çerkes semti olmadı, Beşiktaş Çerkeslerin ilk yerleştikleri, Çerkes Teavün Cemiyeti ve Şimali Kafkasya Cemiyeti ile birlikte Çerkesler için ayrıca önem kazanan bir semtti. O sebeple bunu çok geçerli bir mazeret olarak kabul edemiyoruz. İkincisi; konu gün yüzüne çıkmak, görünür olmak idiyse Çerkesler ya da KAFFED bu sene mi görünür olmaya ihtiyaç duydu sorusu akıllara geliyor. Kefken’in fiziki altyapısının yeterli olmadığı söylendi. Biz ilk Kefken organizasyonlarında oraya yüzlerce insan gittiğini ve fiziki altyapı konusunda bir sıkıntı yaşanmadığını biliyoruz. Üstelik geceli gündüzlü 2 gün kalmıştı insanlar. Bu insanlar oraya yas tutmaya gidiyorlardı ve bunun çilesine de katlanıyorlardı. Bu da geçerli bir mazeret değil bizce.

Sonuç olarak KAFFED bir açıklama yaptı bu konuda ve gerekçelerini ortaya koydu…

Biz olayı şöyle düşünüyoruz. İki tane sebebi olabilir KAFFED’in Beşiktaş’a gelmesinin. Bir tanesi; benzer konseptte propaganda araçları kullanarak, Beşiktaş’ın Çerkeslerin toplanacağı yer olduğunu söyleyerek insanların algılarını karıştırmak, “21 Mayıs’ta Taksim’deyiz” demek yerine “21 Mayıs’ta Beşiktaş’tayız” demek. Önemli sebeplerden bir tanesi de; KAFFED kitlenin arkasında kalma riskiyle karşı karşıyaydı. Taksime insanlar yığılmıştı. Rusya’nın bundan rahatsız olmadığını söylemek akıllıca olmaz herhalde. KAFFED’in ise Rusya ile iyi ilişkileri var, bunlar kendilerinin çay sohbetlerini afişe etmesiyle de görülen bilinen ilişkiler. Rusya’nın diasporadaki temsilcisiymiş gibi davranıyor KAFFED. Onun için biz bunu, Taksim’deki Çerkes muhalefetinin soykırım söyleminin yumuşatılma operasyonu olarak görüyoruz.

Beşiktaş’a yas tutmaya giden insanlara değil bu eleştirimiz. Hatta KAFFED yönetimine de değil, KAFFED yönetimi içerisinde bu organizasyonları yapan önemli bir kliğe karşı. Zaten samimi şekilde Beşiktaş’a giden insanlara diyecek bir lafımız olamaz. Ama biz insanları Taksime çağırırken bir şeye önem veriyoruz. Artık ağlamayalım, haykıralım diyoruz. Dünyada ağlayarak hayatta kalmış bir tane dahi toplum yoktur, toplumlar ancak ve ancak kendilerine yapılan haksızlıkları haykırarak bunların hesabını sorarak var olabilirler. Biz Taksim’de bir hesap sorma eylemi gerçekleştiriyoruz aslında.

Taksimde saat 15.00’de yapılacak eylemle sizin eyleminiz arasındaki fark nedir?

15.00’deki eylem bizim eylem çağrımızdan sonra ortaya çıktı. O eylemi organize eden grupla bizim aramızdaki temel ilkesel farklılıklar var. Biz Çerkes tanımını herhangi bir etnik unsura endekslemiyoruz, “Çerkes eşittir Adige” demiyoruz. Herhangi bir kimliği sahiplenmiş insanlara kimlik empoze etme peşinde değiliz. Çerkes eşittir Adige söyleminin asimilasyoncu bir politika olduğunu, tarihi Çerkesya toprakları içinde Çerkes tanımı içerine giren, Aşuvalara, Aşkaruvalara, Ubıhlara, Ahçıpsılara bir haksızlık olduğunu düşünüyoruz bu söylemin. Bu etnik milliyetçiliğin toplumumuza ciddi zararları olacağını düşüncesindeyiz. Bizim bu bakış açısıyla ortaklaşmamız mümkün olmadığı gibi bu söylemin tamamen karşısındayız. Bizim eylemimizi organize eden kadronun içerisinde Abazalar, Ubıhlar, Çeçenler,Karaçaylar gibi birçok etnik gruptan Kafkasyali insan var. Bu, temel ilkesel farklılıklarımızdan bir tanesi. Bir diğeri ise; biz Rusya’dan ya da Medvedev’den herhangi bir talepte bulunmuyoruz, soykırımı pazarlık konusu yapmıyoruz.

Pazarlıktan kastınız nedir? Böyle bir girişim mi oldu?

Geçen seneki eylemimizde bu sene 15.00’te eylem yapacağını duyuran insanlarla bir toplantı yapmıştık. Daha doğrusu onlar eylem komitesinin son toplantısına katıldılar. Eylemden bir gece önce okunacak bildiriye müdahale girişimleri oldu. Söyledikleri şey bildiri metnine Rusya’dan taleplerimizin ilave edilmesi idi. Biz de isteyen istediği günde, diğer 364 gün içinde Medvedev’e taleplerini iletebilir ama bu eylemin içerisinde Rusya’ya herhangi bir talep iletilmeyecek dedik. Soçi’de Rusya’nın yapacağı küçük jestleri dikkate almayacağımızı söyledik. Ayrıca biz Rusya’nin “ağza bir parmak bal çalmak” mahiyetinde gerçekleştireceği küçük tavizleri de dikkate almayacağımızı dillendirdik. Biz Soçi’yi pazarlık konusu yapmayız. Çerkes diasporasının dillendirdiği soykırım Soçi’deki birkaç katlı bir binaya ya da olimpiyat açılışında Çerkes ekiplerinin gösteri yapmasına terk edilemez.

Olimpiyatların Soçi’de yapılacağı kesinleşmeden önce başlattığımız bir kampanya vardı. Soçi’nin soykırım toprağı olduğunu ve ek olarak olimpiyatlar için yapılacak çalışmaların ciddi çevre felaketlerine yol açacağını, dolayısıyla olimpiyat oyunlarının Soçi’de yapılamayacağını vurgulamaya yönelik bir kampanyaydı. O kampanyanın hala arkasındayız. Pazarlık konusu yapmayacağımız konu Çerkes soykırımıdır. Hiç bir şart ve koşulda bu soykırım mücadelesinden vazgeçilmeyeceğidir. Olimpiyatların açılışında Kafkas ekiplerinin oynaması ya da Soçi’de Çerkesya meclisinin sembolik bir binasının yapılıp müze haline getirilmesi ve benzeri şeylerin bizim soykırım mücadelemizi kesinlikle etkilemeyeceğini söylüyoruz. Bu konuda kesinlikle ve kesinlikle Rusya ile pazarlık yapmayacağız, yapılan pazarlıkları da tanımayacağız. Şimdilerde internette bir haber dolaşıyor mesela. Rusya’nın diaspora temsilcileriyle Soçi konusunda görüşeceği haberi. Ne diyecek Rusya ,size bir bina ve Soçi olimpiyatlarında bir gösteri imkanı vereyim siz de Soçi muhalefetinden vazgeçin, soykırım demeyin. Soykırım mücadelesi bir bina ile küçük jestlerle üstü örtülecek bir mücadele midir? Ya da atalarımızın kemikleri bu kadar ucuz mu?

Şunu da söylemem lazım Biz eylemlerimizde etik unsuruna çok dikkat ediyoruz. Bu anlamda eylem esnasında dışarıda yapılacak provokasyonlara çok hazırlıklı olduğumuzu düşünüyoruz fakat geçen sene ciddi sorunlar yaşadık. Birçok gencin aylarca emek vererek organize ettiği eylemin içerisinde kendi bildirilerini dağıtmaları gibi. Bunun kendi toplumuzdan gelmesi geçen sene bizi çok ciddi şekilde yormuştu. 15.00’te eylem yapacak olan gruba bu konuda da güvenemiyoruz açıkçası. Onun için ortak eylemdense kendi başlarına eylem yapmaları daha sağlıklı olacaktır.Zaten biraz önce bahsettiğimiz gibi, söylem , yöntem ve siyasi ahlak anlayışlarımız tamamen farklı, ortaklaşmanın zemini mevcut değil yani…

Çerkesler için bu derece önem taşıyan bir günde, aynı şehirde üç farklı etkinliğin olması insanlarda kafa karışıklığına, belki biraz da umutsuzluğa yol açabilir diye düşünüyorum açıkçası, siz böyle düşünmüyor musunuz?

Bizim görüştüğümüz insanlar, özellikle genç gruplar, genç inisiyatifler olayın farkındalar, yani bu işin nasıl yapılması gerektiği konusunda bize hak veriyorlar. Evet, herkeste bir kafa karışıklığı var ama bunu oluşturan biz değiliz. Çünkü biz konseptimizden taviz vermeden 21 Mayıs’ta Taksimde birçok grubun katkısıyla bu eylemleri yapıyoruz. Bu kafa karışıklığını oluşturmak isteyenler diğer organizasyonları yapanlar bizce. İnsanların genel algısı da bu yönde.

Bu saydıklarınız dışında da oluşumlar var. Onlar size gelip birlikte hareket edelim dese tepkiniz ne olur?

Biz üç senedir birçok grupla görüşerek bu eylemleri yapıyoruz zaten. Bu sene de birçok grupla görüştük, görüşmelerimiz de devam ediyor. Birçok gruptan kurumsal destek talep ettik. Bazılarından da aslında birlikte yapılması yönünde telkinler aldık. Biz birlikte yapamayacağımızı gerekçeleri ile aktardığımızda konuştuğumuz grupların hepsi bize hak verdiler. Birlik çağrısı diasporada sürekli dillendirilen bir konu, ama ilkelerden hareket etmeyen bir birliğin zaman kaybından başka bir işe yaramayacağı fikrindeyiz.

Şu ana kadar yaptığınız çalışmalar sonucunda Çerkes Soykırımının dünyaya ulaştırılması konusunda nasıl bir mesafe aldığınızı düşünüyorsunuz?

Önceki iki eylemden sonraki süreçte Çerkes Soykırımı konusu dünyada birçok konferansta konuşulur hale geldi, bunu görebiliyoruz. Tabi bu, amacına ulaştığını göstermez. Bazı ülkelerde ise özellikle Gürcistan’ın Çerkes sorununu kullanarak Rusya’yı köşeye sıkıştırma çabası olarak gündeme geldi. Biz bunlara mesafeli kaldık hep. Ama onun dışında Avrupa’da, Amerika’da hatta Rusya’da çeşitli toplantılarda bu konu gündeme geldi. Çünkü Rusya Çerkes soykırımının özellikle dünyada özellikle diasporalar tarafından gündeme getirilmesinden ciddi şekilde kaygı duyuyor. Son iki senede hedeflerimizden uzağız ama belli nüvelerini de görmeye başladık. Özellikle önümüzdeki iki sene, Çerkes soykırımının Soçi ile birlikte, planladığımız faaliyetlerle dünya kamuoyunda çok daha güçlü bir şekilde gündeme geleceğini düşünüyoruz.

Gürcistan’da ne şekilde gündeme geldi tam olarak? Bu konuyu biraz açabilir miyiz?

Gürcistan’ın Rusya’yla Abhazya ve Osetya üzerinden olan problemleri bilinen bir gerçek, Gürcistan’ın Amerika ile ilişkisi de bilinen bir gerçek. Gürcistan kendi çıkarları ölçüsünde Rusya’yı köşeye sıkıştırmak adına Çerkes soykırımının gündeme getirilmesi için belli girişimlerde bulundu. Soçi Olimpiyatlarına muhalefet konusunda KF ile de operasyonel STK’lar üzerinden ilişki kurmaya çalıştılar. Fakat biz onlara gerek Abhazya konusunda gerek samimiyetsizlikleri anlamında mesafeli olduğumuzu hissettirdik. Bu operasyonel STK’lar da zaten bir anda ortadan kayboldular. Ne Gürcistan’da ne burada esamileri okunmuyor şu anda. Abhazya ile ilişkili konusunda bizim bakış açımız belli, Abhazya’nın bağımsız bir ülke olduğunu sonuna kadar savunuyoruz. Bu konuda kesinlikle net bir tavrımız var. Bizim Gürcistan’ın Çerkes Soykırımını gündeme getirmesine başka eleştirilerimiz de var aslında. Gürcistan, Çerkes Soykırımını gerçekleştirilmesinde tarihte Rusya’dan sonra belki ikinci suçlu ülke. Çünkü Gürcistan Rusya’ya kucak açmasaydı Rusya Kafkasya’ya bu kadar rahat giremeyecekti. Gürcistan kendi sorumluluğunu yerine getirip önce kendisi özür dilemeli Çerkeslerden ve tüm Kafkasyalılardan. Bunun dışında Abhazya’da soykırım girişimleri var, Gürcistan bu konuda temiz bir devlet değil kısacası. Dünyada bu anlamda temiz ülke de yok ve bunun için muhatabımız ülkeler değil zaten. Bizim öngörümüze göre Gürcistan bu yöndeki girişimlerine devam edecek ama bizden bu konuda destek alabilmeleri söz konusu değil.

Peki, nihai hedefiniz nedir Çerkes soykırımını tanıtmakla ilgili?

Aslında bu soru zaman zaman herkes tarafından sorulan bir soru. Dünyadaki diasporalardan örnekler verilerek sorulan bir soru. Dünyada uğradığı soykırımın tanınması mücadelesi veren Ermeniler ve Yahudiler herkesin aklına ilk gelen örnekler. Bizim onlardan faklı bir bakış açımız var soykırım söylemine. Ülkeleri ve devletleri, parlamentoları ve meclisleri muhatap almıyoruz bu konuda. Bizim meclislere Çerkes soykırımını tanıtmak gibi bir hedefimiz yok Kafkasya Forumu olarak. Bizim hedefimiz dünyanın vicdanlı insanları; siyasetçileri, akademisyenleri, sıradan insanları.

Neden devletleri muhatap kabul etmiyorsunuz?

Biz politikalarımızı belirlerken siyasi ahlak ve etik konularına oldukça dikkat ediyoruz. Dünyada soykırım ya da soykırım benzeri katliamları gerçekleştirmemiş devlet yok. Bugün Amerika’yı ele aldığımızda, Amerika’nın herhangi bir soykırımı kabul etmesinin ne kadar gerçekçi olduğunu, ne kadar samimi olduğunu üç beş yıl önceki Irak manzaralarında görebiliriz. Ya da Fransa herhangi bir soykırımı tanıdığında insanların aklına “peki Cezayir?” sorusu gelir. Biz bunu hedeflemedik, biz doğrudan vicdanlı insanları hedefledik. Bu yönde çalışıyoruz, politikamız bu yönde. Ve bu yöndeki adımlarımızın karşılıklarını da almaya başladık aslında.

Rusya’nın karşı adımlarını ne olarak bekliyorsunuz?

Çerkes muhalefeti daha önce de kendisini göstermişti. 1990’larda Dünya Çerkes Birliği (Uluslararası Çerkes Derneği) 2000’li yıllara kadar çok olumlu mücadelelerde bulunmuştu fakat sonradan devletleştirildi. Rusya’nın klasik politikası bu, Engelleyemeyeceği bir muhalefet ortaya çıkarsa içine sızmak ve manipüle etmek. Son süreçte de özellikle soykırımım üzerinde örgütlenen muhalefetin merkezini Kafkasya’ya alarak orada manipüle etmek istiyorlar. Fakat biz bu konuda bir diaspora örgütlenmesini hedefliyoruz. Böylece mümkün olduğu kadar Rusya’nın manipülasyonlarına kapalı olacağına inanıyoruz. Onun için de bu mücadelenin merkezinin Kafkasya olmasına sonuna kadar karşı çıkıyoruz. Çerkes Soykırımının etkisini kırmak için Rusya’nın kullandığı metotlardan bir tanesi ne yazık ki yine bizim toplumuzdan insanlar eliyle gerçekleştiriliyor. Kendi toplumuzdan bazılarının her fırsatta “anavatan”  vurgusu yaparak bu konuda halkımızın duygularını sömürerek, soykırım üzerinden örgütlenen Çerkes muhalefetinin merkezini diasporadan kaydırıp Kafkasya’ya çekilmesine ve orada her türlü manipülasyona açık hale getirilmesine hizmet ettiğini söyleyebiliriz.

Son olarak, 21 Mayıs’ta kimleri çağırıyorsunuz Taksim’e? Sadece Çerkesleri ya da Kafkasyalıları mı yoksa bütün ülke halkını mı?

Biz uluslararası çağrımızı yaparken de yerel çağrımızda da gerçekten vicdan sahibi insanları hedefledik. Önce kendi halkımıza anlatmaktı hedefimiz. Kendi halkımıza anlatırken de söylediğimiz şey şuydu: artik ağlamayacağız haykıracağız. Biz ağlayarak yok olmaya doğru hızla giden bir toplumuz. Ancak Rus konsoloslukları önünde muhatabının karşısında soykırımı haykıran insanların kendi kültürel kodlarında zaten mevcut olan direniş ruhunun şahlandığını gözlemleyebiliyoruz. Kendi halkımız dışında tabii ki bu ülkede yaşayan gerçekten vicdan sahibi insanları bizlere destek olmaya davet ediyoruz. Aynı şekilde kortejimize katılan diğer gruplar kendi çevrelerindeki kişi ve gruplarla iletişime geçerek kendi kortejlerine destek temin ediyorlar. Dolayısıyla 21 Mayıs eylemi sadece Kafkasyalıların katılacağı, onların davetli olduğu bir eylem değil, Türkiye’nin vicdanlı insanlarının aynı zamanda Çerkesleri tanımak isteyen herkesi hedefleyen bir eylem.

Teşekkür ederiz, başarılar dileriz…

Ben teşekkür ederim.

Bu ropörtaj 11.05.2011 tarihinde Ajans Kafkas’ta yayınlanmıştır.
http://www.ajanskafkas.com/haber,26112,kuban_kural_artik_aglamayalim_haykiralim_.htm

Bir cevap yazın