Bagapş’tan sonra Abhazya: Rusya, Gürcistan ve Türkiye sınavda

Zengin ve zorlu bir tarihe sahip olan Abhazya, 1990’ların başında yaşanan savaşta üstün gelerek fiilen Gürcistan’dan ayrılmıştı. 1999’da düzenlenen referandum sonrasında bir kez daha teyit edilen bağımsızlık, asıl olarak Ağustos 2008’de derin bir uluslararası anlam kazanmıştı. 

Gürcistan Devlet Başkanı Mihail Saakaşvili’nin “ülkesinin toprak bütünlüğünü sağlama” gerekçesiyle Güney Osetya’ya başlattığı askeri atak yenilgiyle sonuçlanmış, Rusya’nın hem bu cumhuriyeti, hem de Abhazya’yı 26 Ağustos 2008’de resmen tanımasıyla Kafkasya’da dengeler değişmişti. (3 Eylül 2008’de Venezüella, 10 Eylül 2009’da Nikaragua ve 15 Aralık 2009’da da Nauru bu iki cumhuriyeti tanıdığını açıkladı; şimdilik başka tanıyan yok.)

Ardzinba “savaş kazanan lider” olarak tarihe geçmişti. Bagapş için ise temel başarı “bağımsızlık ilanı” oldu. Bakalım, üç ay içinde, yani 29 Ağustosa kadar düzenlenmesi gereken başkanlık seçimlerini kim kazanacak… Ve bakalım üçüncü Başkan’ın ana tarihi misyonu ne olacak…

*      *      *

Ocak 2005’teki Abhazya devlet başkanlığı seçimleri öncesinde, adaylar arasında büyük bir gerginlik vardı. Seçim kampanyası sırasında bazen çatışmalar bile çıkıyordu.

Adaylardan biri, Kremlin’in açıktan destek verdiği, kampanya sırasında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le birlikte çektirdiği fotoğrafı kullanan, KGB kökenli Raul Hacimba idi.

Öteki aday ise Moskova’nın soğuk baktığı Sergey Bagapş’tı. Eşinin Gürcü olması, kendisinin bir zamanlar Gürcistan Ulusal Basketbol Takımı’nda oynaması, Tiflis’le ilişkilerde daha ılımlı bir lider olarak görünmesi ve Saakaşvili’nin onun hakkında birkaç olumlu kelime kullanması, Bagapş’ın neredeyse “vatan haini” ilan edilmesi sonucunu doğurmuştu.

Ancak seçimi Bagapş kazandı.

Sonraki dönemde yeni lider Rusya ile iyi ilişkiler kurmayı başardı ve 2009’da Kremlin’in de desteğini alarak ikinci kez Devlet Başkanı seçildi.

Onun zamanında Abhazya’da siyasi özgürlükler, medyanın saygınlığı ve toplumsal hoşgörü düzeyi yükseldi. (Tiflis’te devletin şiddet ve baskılarla önlediği muhalif mitingleri düşününce, Abhazya’nın farkı anlaşılabilir. Aynı zamanda Moskova açısından Abhazya’nın, Güney Osetya kadar kolay yönetilebilir bir “vilayet” olmadığını da ekleyelim.) Her ne kadar muhalif örgüt ve liderler aktif faaliyette olsalar da, Abhaz halkının büyük bölümü için Bagapş tartışmasız ulusal lider oldu.

Belki biraz da bu yüzden, bugün Abhazya onun ölümüne hazırlıksız yakalanmışa benziyor. Yerine kimin geleceği, iç ve dış politikada nelerin değişeceği bilinmiyor. Ama pek çok görüş ve öngörü dile getiriliyor. Bu kervana biz de katılalım.

*      *      *

Genel olarak muhalefetin ve bu arada iki kez seçimlere girmesine rağmen başarı kazanamayan Hacimba’nın iktidarı alacak kadar gücü olmadığı, bir sürpriz olmazsa seçimlerin Abhazya devletinin iki üst düzey yöneticisi arasında geçeceği kanısı yaygın.

Bunlardan biri Devlet Başkanı Yardımcısı (ve şimdi bu görevi vekaleten yürüten) Aleksandr Ankvab. Ardzinba tarafından 1993’te İçişleri Bakanı makamından uzaklaştırıldıktan sonra Moskova’ya gitmek zorunda kalan ve 2005 seçimlerine katılamayınca Bagapş’ın kampanyasını finanse eden Ankvab’ın uzun süredir liderlik hayali kurduğu düşünülüyor. Kimilerine göre “sert ve içine kapalı tabiatlı” biri olan Ankvab, gazetecilerden mümkün olduğunca uzak durmasıyla dikkat çekiyor.

İkinci aday ise Başbakan Sergey Şamba. O da eskiden Dışişleri Bakanı idi ve başta Rusya olmak üzere, dünya ülkeleriyle kurduğu olumlu ilişkileri ile tanınıyor. 2005 başkanlık seçimlerine katılmış, ancak Bagapş ve Hacimba’nın epeyce gerisinden üçüncü olmuştu. Sonraki yıllarda içerde ve dışarıda etkisi artan Şamba’nın, başa gelirse, Ankvab’a kıyasla daha yumuşak bir siyasi çizgi izleme eğiliminde olacağını tahmin edenler ağırlıkta. 

Bazı yorumcular, geçmişten ders çıkaran Rusya’nın, uygun göreceği adayı, “çok ince yöntemlerle destekleyeceği” kanısında. Haklı olabilirler. Hatta belki de Kremlin, seçimlerde tarafsız kalmayı tercih edebilir. Bunun bir nedeni Kremlin’in 2005 seçimlerindeki hatası ise, diğer nedeni de “zaten Rusya’nın askeri ve ekonomik olarak Abhazya’nın tek dayanağı haline gelmiş olması, dolayısıyla kim seçilirse seçilsin pek bir şeyin değişmeyeceği” yaklaşımına dayanıyor.

Bugün Abhazya’nın yıllık bütçesi 2.5 milyar ruble (90 milyon dolar civarında). Rusya, bu yıl 3 milyar ruble yardım yaptı; 3 yıl içinde de bu yardım miktarını toplam 11milyar rubleye çıkarmak amacında.

Yakında komşu Soçi’de uluslararası olimpiyatlar düzenlenecek. Bölgeye yatırımlar artıyor.

Yeni liderin en temel misyonlarından birinin Abhazya’nın ekonomik kalkınması ile ilişkili olacağını öngörmek yanlış sayılmaz. Burada Rusya ile ilişkiler, muhtemelen yine en önde gelen unsur olacaktır.

*      *      *

Yarın Abhazya’da, Oçamçıra’ya bağlı Cgerdya köyünde Bagapş’ın cenaze töreni düzenlenecek.  

Onun yerine gelecek liderle dış politikada yeni bir dönem başlayacak. En başta da Rusya-Abhazya, Gürcistan-Abhazya ve Türkiye-Abhazya ilişkilerinde.

Rusya siyasi, ekonomik ve askeri bakımdan Abhazya ile her zaman sıkı bağlar kurulmasından, daha doğrusu Abhazya’nın kendisine bağımlı olmasından yana.

Gürcistan yönetimi, Abhazya’da istikrarsızlık doğmasını umut ederek müdahale için fırsat kolluyor. Ancak yeni bir askeri saldırı denemesi, Saakaşvili’nin ABD ve AB tarafından dışlanması sonucunu doğuracağı için güçlü bir ihtimal değil.

Abhazya’nın dış politikası açısından en önemli ülkelerden biri Türkiye. Her şeyden önce Türkiye’deki Abhaz sayısı, Abhazya nüfusunun 2-3 katı kadar. Ankara’nın söz konusu cumhuriyete gösterdiği özel ilginin nedenlerinden biri de bu. 

Rusya’da dünkü Trud gazetesi, seçilecek yeni liderin Rusya, Türkiye ve Gürcistan’ın baskılarına maruz kalacağını, muhtemelen Rusya ile Türkiye arasında denge politikası izleyeceğini yazdı. “Rusya Abhazya’yı Türkiye’ye mi terk ediyor?” başlığını atan gazete, 2008 sonundan itibaren Abhazya ekonomisinde, özellikle de turizm sektöründe Türkiye’nin etkisinin arttığını, geçen Nisan ayında Türkiye’yi ziyaret etmiş olan Bagapş’ın da Türk diasporasını göz ardı etmediğini vurguladı. 

Gürcistan’ın ABD’ye koşulsuz teslim olan tutumundan ve bunun Karadeniz’deki sonuçlarından rahatsız olan, ayrıca göz ardı edemeyeceği kadar çok sayıda Abhaz ve başka Kafkasya kökenli yurttaşa sahip olduğunu hiçbir zaman unutmayan Türkiye ise Tiflis’i mümkün olduğunca ürkütmeden Abhazya ile ilişkilerini (en başta ticari-ekonomik bağlarını) geliştirme çizgisi izleyecektir.

Bu sürecin her bir tarafı, oyuna kendi yaratıcı katkısını yapma durumundadır. Bu katkıların ne derece isabetli olacağına ve muhtemel hatalara bağlı olarak, önümüzdeki dönemde Abhazya’yı da içine alan Kafkasya bölgesinde yeni ve önemli gelişmeler gündeme gelebilir.

Hakan Aksay

http://www.t24.com.tr/moskova-tiflis-ve-ankaranin-abhazya-sinavi/haber/148423.aspx

Bir cevap yazın