Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanlığı sözcüsü 18 Mayıs 2012’de, İstanbul’da İmkan-Der tarafından düzenlenen “Uluslararası Kafkasya Konferansı”na yönelik bir açıklama yaptı. Açıklamada Türkiye’yi, “Rusya’nın toprak bütünlüğünü tehdit eden etkinlikler tertiplenmesine göz yumduğu” için eleştiren sözcü, AK Parti çevrelerinden ve hükümetten bakanlık düzeyinde destek alan etkinliğin Türkiye-Rusya ilişkilerini zedelediği uyarısında bulundu.
Dışişleri sözcüsü, yaptığı açıklamada hiç bir bağımız olmadığı halde etkinliği tarif ederken “Kafkasya Forumu” ifadesini kullanmayı tercih ederken, açıklamadan birkaç gün sonra gerçekleştirilecek olan soykırım protestolarını kastederek, Çerkes Soykırımı ve Soçi Olimpiyatları’na yönelik muhalefeti de Rusya’nın toprak bütünlüğünü tehdit eden faaliyetler olarak tanımladı.
Rusya’nın, 2014 Soçi Olimpiyatları’na karşı diaspora örgütlerinin yürüttüğü “No Sochi 2014” kampanyasından son derece rahatsız olduğu artık kimse için sır değil. Çünkü her yıl binlerce insan Rus temsilcilikleri önünde düzenlenen eylemlerle Rusya’yı Kafkasya’da yürüttüğü asırlık soykırım politikasıyla yüzleşmeye zorluyor ve meseleyi dünya kamuoyuna taşıyor. Çerkeslerin, diğer Kafkasyalı halklar ve dostlarıyla birlikte dayanışma içinde ve tamamen kendi iradesiyle yürüttüğü bu hareket, demokratik niteliğiyle giderek güçleniyor ve yaygınlaşıyor. Tüm olanaklarını seferber ederek muhalefeti bastırmaya çalışan Kremlin ise seçenekleri azaldıkça, bizim çok iyi bildiğimiz yüzünü göstermeye başladı.
Demokratik ve sivil yöntemlerle baş etme gücü olmayan Rusya’nın, bu tür hareketleri kriminalize etmesine veya birtakım “suç organizasyonları” ile bağlantılı göstermeye çalışmasına yabancı değiliz. Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan bu son açıklama da Rusya’nın diasporada yükselen Çerkes muhalefetini Kafkasya’da muhalifleri sürüklediği militarizm batağına saplama çabasının bir sonucudur.
Diğer taraftan, 10 Mayıs tarihinde FSB tarafından haber ajanslarına geçilen Gürcistan ve Türkiye üzerinden sokulan silahlarla Soçi Olimpiyatları’na yönelik saldırı hazırlığındaki üç kişinin yakalandığı haberini de bu çerçevede kasıtlı bir kampanya yürütüldüğünün göstergesi olarak kabul ediyoruz.
Rusya’nın bu karalama kampanyasını, Kafkasya’da alıştığımız sindirme ve tehdit politikasını diasporaya taşımanın aracı olarak kullanma ihtimaline hazırlıklıydık. Nitekim, hemen 21 Mayıs etkinlikleri öncesinde birtakım odakların doğrudan tehditleriyle karşı karşıya kaldık. Biz bu politikaya karşı sivil ve anti-militarist mücadelemizi sürdürmekte kararlıyız. Bu bizim alıştığımız tanıdığımız bir Rusya ve bugün bu tehditler bize yöneldi diye “Tek silahımız gerçeğimiz” şiarıyla çıktığımız bu yoldan dönecek değiliz.
Ancak bu tabloda bizim için yeni olan, Kafkasya’da silahlı mücadele yürüten ve sivil hedeflere yönelik saldırılardan kaçınmayan “Kafkasya Emirliği”nin Türkiye temsilcisi olduğunu belirten bir dernek tarafından düzenlenmiş bir konferansa Türkiye Cumhuriyeti’nden hükümet düzeyinde gelen destektir. Bugüne dek Rusya’nın, Türkiye sınırları içinde işledikleri dahil, hiçbir suçuna yönelik takipte bulunmayan, hiçbir politikasına tepki göstermeyen, hatta en ufak bir eleştiri dahi getirmeyen hükümetin şimdi bu tür bir etkinliğe destek vermesi düşündürücüdür.
Kafkas diasporasında hiçbir temsil gücü olmayan bir derneğin, “Kafkas Halkları Kongresi” ilan ederek olmayan bir hareketi var gibi göstermekten bir çıkarı olacağını düşünmüyoruz. Konferansa destek açıklayan hükümet çevrelerinin, Ortadoğu’da değişen dengeler sebebiyle Rusya’ya bir mesaj verme arayışında olması ihtimalinden endişe ediyoruz. Diasporayı parçası olmadığı ve desteklemediği bir siyasi hareketle ilişkilendiren bu tutumun, Rusya’nın karalama politikasına çanak tuttuğunu bu çevrelere hatırlatıyoruz ve gerek hükümeti gerekse bu politikaya çanak tutacak tüm organizasyonları uyarıyoruz: Takvim 90’lı yılları göstermiyor ve diaspora sizin bildiğiniz diaspora değil.
Kafkas diasporasını pazarlık masasında koz olarak sunmaya çalışırken bir yandan da hedef haline getiren bu anlayışa karşı tavrımızı kamuoyu nezdinde netleştirmek istiyoruz:
Kafkasya halklarını dağlardaki silahlı direniş gruplarına yönlendiren sebepleri çok iyi anlıyor olsak da, mevcut koşullarda şiddet içeren hiçbir yöntemin Kafkasya halklarının özgürlük mücadelesinde zafer getireceğine inanmıyoruz. Dahası bu militarist yöntemlerin, Kremlin’i mesken tutmuş KGB artığı çeteye Rusya’yı dizginlemek için fırsat verdiği ve bu çetenin uyguladığı şiddeti kasıtlı olarak belli bir düzeyde koruduğu ve devamlılığını sağladığı düşüncesindeyiz.
Kafkasya Forumu olarak, ilanından birkaç ay sonrasında Kafkasya Emirliği’ni desteklemediğimizi bir bildiri ile zaten duyurmuştuk. İdeolojik bakımdan Kafkasya halklarının temel dinamiklerinden uzak ve iddia ettiği temsil gücünden yoksun olan bu organizasyon ile ilgili fikirlerimiz değişmedi. Bu anlamda bahsi geçen yapıyla veya herhangi bir “şubesi” ile de hiçbir bağlantımızın bulunmadığı açıktır.
Kafkasya Forumu, Soçi 2014 karşıtı kampanyanın ve May 21 Çerkes Soykırımı platformunun inisiyatif sahibi örgütlerinden birisidir ve bizler örgütümüzün tamamen sivil, demokratik prensipleri benimsediniği tekrar vurguluyoruz.
Kafkasya Forumu olarak, geçmişte olduğu gibi gelecekte de demokratik ve evrensel değerlerden taviz vermeyeceğimizi, Kafkas halklarının ve diasporalarının özgürlük ve adalet yolundaki hakları için tüm gücümüzle mücadele edeceğimizi duyururken; Kremlin’in yeni bir şiddet dalgasını meşrulaştırmak için üretmeye yeltendiği, Türkiye’den de çeşitli odakların çanak tuttuğu bu senaryoya karşı kamuoyunu hazırlıklı olmaya davet ediyoruz.
KAFKASYA FORUMU
27.05.2012
Comments
No comment