Putin’in Türkiye ziyaretine yönelik İstanbul Rusya Konsolosluğu önünde gerçekleştirilen protesto gösterisi ve basın açıklamasına yaklaşık 150 kişi katıldı. Taksim Tramvay durağı önünden başlayarak “Putino” temasıyla düzenlenen etkinlikte Rusya’nın Kafkasya politikası, Çerkes Soykırımı ve Soçi olimpiyatlarına yönelik sloganlar atıldı.
Suriyeli Çerkesler’in de katıldığı eylem sonunda Burak Tahu’nun okuduğu basın açıklaması metni şu şekildeydi:
BİR DİKTATÖRÜ “KARŞILIYORUZ”
RF Devlet Başkanı Vladimir Putin, Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi toplantısı için yarın Türkiye’de olacak. 100 milyar dolarlık ticaret hacmi hedefiyle en üst düzeyde tanımlanan ikili ilişkiler, her iki ülkede de ulusal bir hassasiyetle işleniyor. Her iki ülke hükümetlerinin açıklamaları ve medyalarından anladığımız o ki, bölgesel dış politika farklarından dolayı oluşan ince gerginlikler ilişkilerin seyrini etkilemeyecek. Türkiye kamuoyu, Erdoğan ve Putin’in liderliklerinin ve kişiliklerinin karşılaştırıldığı, dostluklarının magazinleştirildiği, karşılıklı kazançların anlatıldığı bir gündemde takip edecek bu ziyareti. Bugün buraya toplanan bizler ise, hukuk dışı, gayri insani kirli işbirliğini teşhir etmek ve devlet başkanı kıyafeti giymiş bir çete reisini hakettiği şekilde karşılamak için yükseltiyoruz sesimizi.
Kafkasya’nın tamamında yürüttüğü kirli politikalarla Rusya’yı adeta esir alan Putin, kurduğu korku imparatorluğuyla elinin eriştiği her coğrafyada demokrasiye savaş açmış, pek çok cinayete imza atmış bir diktatördür. Çeçenya’da sürdürdüğü savaş on binlerce insanın hayatına mal olurken, izlediği politika savaşın bitmesine değil tüm Kafkasya’ya yayılmasına hizmet etmiştir. Bugün Kafkasya rastgele infazların yaşandığı, insanların kaçırılıp işkence edilmek üzere aylarca kapatıldığı gizli FSB hapishanelerine ev sahipliği yapmaktadır. Başta Moskova sokakları olmak üzere bütün bir Rusya Federasyonu; Kafkasya’lılar ve Ortaasyalılar’ı hedef alan ırkçı saldırılara teslim edilirken Putin de, bu grupları aleni bir şekilde destekleyerek iktidarını pekiştirmektedir. Kafkaslarda yaşanan çatışmaları bahane ederek Putin, Avrupa sınırlarından büyük okyanusa dek uzanan geniş bir coğrafyayı oligarşisine teslim etmiştir.
Kendisine yönelik en ufak bir muhalefeti şiddetle cezalandıran Putin iktidarı döneminde katledilen ve bugün resimlerini taşıdığımız Anna Politskovskaya, Natalia Estemirova, Stanislav Markelov, vb. Rus halkının vicdanı olmaktan öte başka bir suçu olmayan yüzlerce aydından yalnızca bir kaçıdır.
Kafkasya’da izlediği politikalarla hiç bir sivil muhalefet kanalı bırakmayan Putin, bölge halklarını militarizme sürükleyerek yürüttüğü politikayla bölgesel gelişimin önünü tıkamaktadır. Putin’in Rusya’da iktidarını borçlu olduğu bu kaos ortamı, Kafkasya’yı sürekli yıkıma ve kırıma uğratarak toplumsal gelişimin önünü tıkamaktadır. Federe Cumhuriyetler’in birer sömürge valiliğine dönüştürüldüğü bölgede, yerel çıkar grupları desteklenirken halklar arasında sürekli sorun ve çatışmalar körüklenmektedir. Bölgenin tarihi ve kimliğine yönelik düzmece/yalan kampanyalar düzenlenmekte, diasporasıyla bağ kurması engellenmektedir. Bir soykırımla vatanından çıkarılmış Çerkesler’in vatanlarıyla kurmak istediği bağlar Putin’in koyduğu engellerle karşılaşmaktadır. Bugün Suriye’de Rusya vizesi alamayan tek halk Çerkesler’dir. Çünkü Putin, Çerkesler’in yeniden tarihsel ve kültürel bilinçlerinin açığa çıkarak Kafkasya ile Diyasporanın bir araya gelme ihtimalinden korkmaktadır. Bu amaçla, Soçi’de düzenlenen olimpiyatlar da bölgenin Çerkes kimliğiyle tanınmaması ve tarihsel gerçeklerin örtbas edilmesi amacını taşımaktadır.
Ve yine kurduğu korku imparatorluğunu ülkesinin sınırları dışına taşıyan Putin, Kafkasya, Orta asya, Doğu Avrupa ve Ortadoğu’da demokrasinin karşısında, diktatörlükleri destekleyerek etkinlik alanını genişletme mücadelesi vermektedir. Rejimlerin desteklendiği veya devrildiği faaliyetlerinde, finansal ve militarist gücünü devreye sokmaktan kaçınmamaktadır. Müdahele araçlarının sınırlı olduğu bölgelerde, cinayet şebekeleri kuran ve çok sayıda insanı katleden istihbarat birimleri bizzat şahsının yetkilendirmesiyle faaliyetlerini sürdürmektedir. Türkiye’de de bugüne dek 6 Çeçen sığınmacı bu cinayet şebekeleri tarafından katledilirken Türkiye Cumhuriyet’i vatandaşlarını da kapsayacak şekilde çok sayıda tehdit gerçekleştirilmiştir.
Kendi halkına ve insanlığa karşı pek çok suç işleyen Putin, bu kirli sicile rağmen Erdoğan tarafından “dostum” olarak adlandırılmaktadır. Bu öyle bir dostluktur ki, Putin’in ülkesinde ve dünyada işlediği insanlık suçlarını örtmektedir. Öyle bir dostluktur ki bu, Erdoğan’ın can güvenliğinden sorumlu olduğu sığınmacıları Putin’in talimatıyla katledildiği faili mechul cinayetleri meşrulaştırmaktadır. Öyle bir dostluktur ki bu, Kafkaslardan Ortadoğu’ya uzanan bir alanda süregiden egemenlik çatışmalarını ve bu tepişmenin ardında yatan çıkar ilişkilerini gizlemektedir. Öyle bir dostluktur ki bu, halen Çernobil’in etki ve sonuçlarıyla yüzleşmemiş, Türkiye’ye yeni potansiyel çernobiller yerleştirecek nükleer santral projelerine vize verebilmektedir.
Rusya’yla ilişki kuran pek çok devlet ve liderin, yalnızca kendi vatandaşlarının değil, Putin’den rahatsız yeni bir Rusya umudu taşıyan milyonlarca Rus’un duyarlılıklarını da gözeterek, bu eli kanlı liderle arasına mesafe koyarken iki ülke ilişkilerini istikrarla sürdürebildiğini Erdoğan’a hatırlatmak istiyoruz. Ortadoğu’da attığı her adımda, ilkeler, değerler ve insanlıktan söz eden Erdoğan, Suriye’de, Mısır’da ve demokrasi mücadelesi verilen pek çok coğrafya’da inandırıcılığını da bu dostlukla yitirmektedir.
Putin’i ve uygulamalarını son derece iyi tanıyan bizler, bugün bir araya gelerek Türkiye kamuoyuna Putin’in gerçek yüzünü anlatırken Erdoğan’ı da uyarıyoruz:
Bana Dostunu Söyle, Sana Kim Olduğunu Söyleyeyim!
Çerkes Hakları İnisiyatifi – Demokrasi İçin Çerkes Girişimi – EsKafGençKom (Eskişehir Kuzey Kafkas Kültür ve Dayanışma Derneği Gençlik Komisyonu) – İKKD Genç – Jıneps Gazetesi – Kafkasevi – Kafkasya Forumu – ULUKAF
good!