“Bizler ağır ve planlı bir ölüme maruz kalıyoruz. Ne güneşi, ne de onun ışınlarını görüyoruz. Gecemiz ile gündüzümüz bir. Havalandırma, yürüyüş yeri yok. 24 saat kaldığımız yer dar ve havasız kutulardan ibaret.”
Bu sözler Müslüman Kardeşler hareketi liderlerinden Salah Sultan’a ait. Sultan kendisi gibi Mısır hapishanelerinde halen tutuklu bulunan 20.000’e yakın darbe karşıtından sadece biri.
24 Mart 2014 günü Mısır’ın Minya kentindeki Ceza Mahkemesi, 529 darbe karşıtına idam cezası verdiğini açıkladı. Kararın uygulanabilmesi için Baş Müftü’nün onayı bekleniyor. Son karar günü 28 Nisan…
Mahkeme, dünya tarihinde eşine az rastlanır türden bir hukuk skandalına ev sahipliği yaptı. 529 kişinin sadece 70 tanesi duruşma salonundaydı. Savunma yapmalarına izin verilmedi, suçları yüzlerine okunmadı bile.
3 Temmuz 2013 tarihinde, Mısır’da ilk kez serbest seçimlerle iş başına gelen Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye karşı yapılan askeri darbe sonrası, Adeviyye ve Nahda meydanlarında yapılan barışçıl gösterilere katılmak ve halkı şiddete teşvik etmekle suçlanıyorlar. Ülkede devam eden kaos esnasında keskin nişancıların, ağır makineli tüfeklerle donatılmış polis güçlerinin barışçıl göstericilere karşı gerçekleştirdiği müdahale sonucu resmi olmayan rakamlara göre 1300 kişi hayatını kaybederken, 7000’den fazla insan yaralanmıştı.
Bugün Mısır’da bir insanlık dramı yaşanıyor. Sistematik işkencelere sadece Müslüman Kardeşler üyeleri değil, askeri yönetime karşı temel insani haklarını talep eden herkes maruz bırakılıyor. Bu insanlık dışı uygulamaların kurbanları arasında, 3 yıl önce Hüsnü Mübarek’e karşı girişilen 25 Ocak Devrimi’nin önde gelenlerinden 6 Nisan Hareketi’nin liderleri ve El Cezire İngilizce servisinin üç üyesi de bulunuyor.
İnsanın kanını donduran; idam kararları, hapishane şartlarının kötülüğü veya insanların aylardır ne ile suçlandıklarını bile bilmeden mahkum edilmeleri değil, dünyanın barış elçilerinin ve demokrasi havarilerinin idam kararları karşısında üç maymunu oynamasıdır.
Mısır’da kurulan mahkeme gayri meşrudur, verilen kararlar adaletin tecellisi değil katledilmesidir. Uluslararası toplumun sessizliğine inat, bu insanlık dışı uygulamalara karşı sivil toplumun sesini yükseltmesi ve idam kararlarını protesto etmesi vicdani, insani ve siyasi bir sorumluluktur.
Kafkasya Forumu olarak, tüm duyarlı kesimleri darbecilere karşı dayanışmaya davet ediyoruz.
Kafkasya Forumu