Herkes Rusya’nın önümüzdeki sene kaçınılmaz olarak sosyal ve politik sonuçlar içeren bir ekonomik krizin içine düşeceğini düşünüyor. Bir yıl önce Vladimir Putin “insanlarla doğrudan iletişim kurabildiği” favori programlarından birine katıldığında, izleyicilere krizin bir-iki yıl içinde başarıyla üstesinden gelinebilecek geçici zorluklar olduğunu temin ediyordu. Bu iddialar basitçe bir propaganda aracı değil, alışık oldukları gibi ortaya çıkan sorunlara yönelik strateji ve taktik değişikliklere mecbur oldukları zamanlarda, Rusya’nın yönetici elitlerinin zihin dünyalarının derin bir yansımasıdır. Bu zihniyet, tüm ülke ekonomisinin, doğal kaynakların ihracatına sıkı sıkıya bağlı olduğu dönemlerde petrol fiyatlarında 10 yıl boyunca gerçekleşen kesintisiz bir fiyat artışının sonucudur.
Petrol satışlarının getirdiği beklenmedik kar, Rusya’nın dış politika gücünün kuvvetlendiği ve devlet harcamalarında sürekli bir artışın garanti olduğu algısını yarattı. Ordu, bürokrasi aygıtları ve hükümet alımlarının karanlık sistemi bu kardan fazlasıyla yararlandı. Bununla birlikte, sosyal alanlardaki yatırımlarda gerçekleşen artış bu bütçeden geriye kalan paraya bağlıydı. Eğitim ve sağlık harcamaları ise, genellikle bütçe azaldığında kurban edilecek birinci alan olarak kabul edilecekti.
Petrolün getirdiği zenginlik, enerji hammadde fiyatlarındaki enflasyonun üretimin azalışını telafi ettiği, sosyal eşitsizliğin gözle görülür hale geldiği, yolsuzluğun ve yükselen sistematik otoriter politik gücün elitlerin çıkarlarını koruduğu çirkin bir sosyal modelin büyümesini teşvik etti. Vladimir Putin’inin popülaritesi bu belirsiz temel üzerinde durmakta halen, şimdilik. Bu popülaritenin oluşmasının en önemli sebebi, toplumda onun “yenilmezliği” hakkında genel bir kanaatin yerleşmiş olmasıdır. Putin, herhangi bir değişim riskine karşı korunabilir, kalıcı bir ulusal büyüme eğrisi, yani “istikrar” garanti edebilen tek kişi.
Rusya sakinlerinin çoğunluğu bakımından en değerli görüş “Putinist istikrarın” artık kesinlikle geçmişte kaldığı ve Rus elitlerinin durumu kurtarabileceği bir yedek planının olmadığı yönünde.Geçen yıl itibariyle açığa çıkmış oldu ki hükümetin kriz karşıtı politikaları, Avrupa Birliği hükümetlerinin mevcut politikalarının acımasızlığına rağmen, yerel kemer sıkma politikalarına dönüşmekte. Bu politikalar, sosyal harcamalarda keskin bir düşüşü, zorunlu emeklilik reformunu (emeklilik yaşının 65’e çıkarılması yönünde bir teklif), maaşların enflasyon oranına endekslenmesi ilkesinin reddini (geçen sene 12.9 %), halktan daha fazla vergi ve harcın toplanmasını içeriyor.Merkez bankası tarafından piyasaya sürülen döviz rezervlerinin ve artırılan faiz oranlarının etkisiyle frenlenen Rublenin düşüşü, kredileri, küçük ve orta ölçekli işletmeler tarafından ulaşılamaz hale getirdi ve ekonomik çöküşe ayrıca katı sağladı.
2016 yılı için, bu kriz doğrultusunda hazırlanan devlet bütçesi, bir varil petrolün ortalama fiyatının 50$ düzeyinde olduğu hesaplamalara dayanıyor. Fakat çoktan ortalama varil fiyatı 30$ düzeyinin altına düşmüş durumda. Hükümet henüz bu durumu kamusal olarak gözden geçirmeyi düşünmese de, Maliye Bakanlığı çoktan, tüm diğer bölümlerin harcamalarını %10 civarında azaltmalarını önerdi.
Mevcut durum, tüm gelirlerin önce federal bütçenin bir parçası olmasını ve daha sonra yerel bütçelere yeniden aktarımını gerektiren, Moskova ve bölgeler arasındaki gelir dağıtım sistemi yüzünden daha da kötüleşti. Bunun sonucu ise, “tasarruf tedbirlerine” dönük sorumluluğu insanlardan önce üstlenmek zorunda olan bölgesel otoritelerle hükümet arasında yükselen gerilim oldu. Aynı zamanda, devlet başkanı, popülaritesini korumak adına, onları zor bir duruma sokarak, “sosyal bağlılık” gösterileri talep ediyor.
Hükümet gelirlerindeki keskin düşüş, yerel güçlerin ekonomik “özerkliğe” (bütçe sorumluluklarının yerine getirilmesine yönelik sorumluluklar) sahip olmakla birlikte politik olarak tamamen merkeze bağlı bulunduğu Putin’in iktidar sisteminin kırılganlığını ortaya çıkarıyor.Kemer sıkma politikalarından kaynaklanan kayıpların sorumluluğu, Dmitri Medvedev’in yönettiği federal hükümet ya da yerel yönetimler tarafından üstlenilmeli. Devlet başkanının popülaritesi ise , hiç bir koşulda, kendisini destekleyen insanların maruz kaldığı yaşam kalitesindeki düşüş sebebi ile zarar görmemelidir.
Bir “ulusal lider” olarak Putin figürü, çoğunluğun gözünde, iktidarın meşruiyetinin ana temelini oluşturmakta. Durumun ironisi ise halkın devlet başkanına güvendiği fakat temsil ettiği devlete güvenmediği gerçeğinde yatmakta.Bu felaket şartlar altında “Putin politik makinesi” 2016 Eylül ayında gerçekleşecek olan parlemento seçimleri için hazırlanıyor. Daha önceki bütün seçimlerde olduğu gibi, onlar Kremlin tarafından yazılan senaryoya uymak durumunda kalacak. Şu anda görünen o ki mecliste çoğunluk “Birleşik Rusya” ismi altında yer alırken, büyüyen pasif memnuniyetsizliğin kurbanı Medvedev olacak. Bağımsız adaylar, yanı sıra muhalefette yer alanlar(Komünistleri ve Jirinovski’nin partisini de içeren) hükümete antisosyal kemer sıkma tedbirlerinden dolayı saldıracaklar, fakat devlet başkanı bu eleştirilerin menzilinden uzak kalacak.
Yol gösteren bu senaryo kontrolden çıkabilir ve kamusal bir kaos rüzgarının çıkmasını kışkırtabilir. (önceki parlamento seçimlerinden sonra, Aralık 2011’de olduğu gibi)Bugün asıl fark, anti demokratik bir sisteme karşı siyasi protestolar ile yoksulluğa ve hükümetin neo-liberal politikalarına karşı sosyal protestoların birleşimi şeklinde ortaya çıkabilir. 2015’te maaş ödemelerinde yaşanan gecikmeler, işten çıkarmalar ve yeni vergilerin getirilmesiyle birlikte yerel protestolarda önemli bir artış yaşandı.Aralık ayında, yeni ve son derece yüksek yol geçiş ücretlerine karşı kamyon şöförleri tarafından yapılan protestolar neredeyse ülkenin yarısında yer aldı.Bazı şehirlerde ise, devlet sağlık sigortasına getirilen sınırlamalar sebebiyle protestolar gerçekleşti.Uzmanlar, geçen yıl ülke genelinde işçi haklarının ihlali ile bağlantılı 409 protesto (168’i iş durdurma eylemi şeklinde )gerçekleştiğini tahmin ediyor. Bu sayı 2008-2013 dönemi ortalamasından %76 daha fazla.
Mevcut siyasi döngü ile birlikte (2016 yılında parlamento seçimleri ve 2018 yılında başkanlık seçimleri) ekonomik kriz, elitlerin içindeki bölünmeleri kaçınılmaz olarak kışkırtacak ve hızlandıracaktır. Muhtemel çatışma hatları halihazırda zayıf bir şekilde görülmekte: Moskova ve bölgesel güçler ile kamu maliyesi uzmanları ve “dış güçler” tehdidi sebebiyle savunma bütçesinin artırımında ısrarcı olan ordu lobicileri ve büyük borçlarını finanse edebilmek için devlet bütçesinden yeni sübvansiyonlar talep eden devlet kuruluşları arasında.
Mevcut güçler dengesini korumak adına, rejim geçmiş iki yıla ait dış politikasını – Ukrayna’da süren savaş, batıyla yaşadığı çatışma ve Suriye’deki genişlemekte olan askeri varlığı dahil olmak üzere – gözden geçirmek zorunda. Moskova halihazırda ABD ve AB yaptırımlarının kaldırılması yönünde etkin adımlar atıyor. Rusya’nın Kırım’ı ilhakından bu yana ilk kez, Donbas’ın kaderi üzerine, Ukrayna Başkanı Poroşenko ve Rusya temsilcisi Boris Grizlov (Putin’in yakın “arkadaş” çevresinden) arasında Kiev’de doğrudan müzakereler başladı. Bu müzakereler sonrasında ise Kremlin’in Ukrayna ilişkileri temel koordinatörü ile ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Victoria Nuland tarafından saatler süren bir istişare toplantısı gerçekleştirildi. Yaptırımların kaldırılması Rus hükümeti için tükenmiş ulusal mali kaynaklarını artırmak ve büyük ölçekli dış kredi sağlayabilmek açısından zorunluluk teşkil etmektedir. Petrol fiyatlarına bağımlılık yerini çok yakında tamamen başka bir bağımlılığa bırakabilir – Uluslararası kreditörlere olan bağımlılık
Tüm bunlar Rusya’nın kısa vadede, bir sistem olarak “Putinizmin” (güçlü yıllarında bildiğimiz şekliyle) sonunu getirebilecek ciddi değişimlerin eşiğinde olduğu anlamına geliyor.
Bu metin LEFTEAST‘dan çevrilmiştir.
Çeviri: Jan Hanuko
Comments
No comment