7) Perestroyka ve Sovyet Sonrası Geçiş Dönemi (1986 – Ağustos 1992)
Abhazya’da Perestroyka
Aralık 1988’de kurulan Abhazya Halk Forumu Aidgılara(Abhazca’da birleşim demek) kısa sürede Abhaz milliyetçiliğinin kurumsal taşıyıcısı oldu; halbuki içinde sadece Abhaz derneklerini değil, Rus, Ermeni ve diğer Gürcü olmayan grupların da derneklerini içeriyordu. Dernek yenilenen Sovyet federasyonu içinde Gürcistan’dan bağımsız bir Abhazya Cumhuriyeti kurulmasını amaçlıyordu. Bu amaç, Sovyetler Birliği’nden bağımsız ve Abhazya’yı da kapsayan bir Gürcistan kurulmasını hedefleyen bütün Gürcü milliyetçisi partilerin amacıyla çatışıyordu.
18 Mart 1989’da, Abhaz hükümet yetkililerinin desteğiyle, Aidgılara ilk büyük halka açık toplantısını Lıhnı’da, Abhazların kutsal toplantı yerinde gerçekleştirdi. Bir hafta sonra, 25 Mart’ta, Gürcü milliyetçisi dernekler de Lıhnı’ya karşı bir cevap olarak Sohum’da toplandı. Bir tarafın gerçekleştirdiği toplantı diğer tarafı karşı-toplantı yapmak için kışkırtıyordu. Abhazya’daki oldukça gergin ancak daha şiddet içermeyen karşılaşma Gürcistan’da milliyetçiliğin yükselmesine neden olan faktörlerden biri oldu. 9 Nisan’da Tiflis’te miting yapan Gürcü milliyetçilerinin isteklerinden biri de Abhazya’nın Gürcistan içerisinde kalmasıydı.
Taraflar arasındaki gerginliğin şiddete dönüşmeden uzun süre bu yoğunlukta devam etmesi beklenemezdi. İlk çatışmalar 28 Mart’ta Gagra’da küçük Gürcü ve Abhaz grupları arasında gerçekleşti(Lezhava 1997, s. 247). Büyük çapta şiddetin ortaya çıkması ise Temmuz ortasını bulacaktı.
Temmuz 1989 Olayları
15 Temmuz’da Sohum’da olaylar patladı. Çarpışmaları tetikleyen; Gürcü,Abhaz ve Rus sektörlerinden oluşan Abhaz Devlet Üniversite’sinin Gürcü sektörününTiflis Devlet Üniversite’sine bağlanıp bağlanmamasıyla ilgili tartışmalardı. İlk bakışta bu sorun önemsiz olarak algılanabilirdi, çünkü bu karar üç dilden herhangi birinde eğitim verilmesini engellemiyordu. Birçok Abhaz ise yeni oluşturulacak Gürcü enstitüsünün Abhaz Devlet Üniversitesi’nin bütçesini azaltacağına ve bunun sonucu olarak üniversitenin kapanmasına neden olacağına inanıyordu. Medyada, özellikle de televizyonda geçen haberler çatışmayı daha da genişletmiş olabilir(Lezhava 1997, s. 286).
Olaylar Tiflis Devlet Üniversitesi’ne giriş sınavlarının yapıldığı binayı kuşatan Abhaz protestocuların Gürcüler tarafından kuşatılmasıyla başladı. Bu bölgede çatışmalar silah içermiyordu. Ancak, haberler yakındaki mahallelere yayılıp insanlar bölgeye geldikçe ucu sivriltilmiş tahta sopalar gibi çabucak hazırlanmış silahlar kendini göstermeye başladı. Haberler Gürcistan’a ulaştıktan sonra milliyetçi Gürcü milisleri Abhazya’ya geçmeye başladı. Yerel topluluk arasında anlık olarak ortaya çıkan kavgalar çoğunluğu Gürcistan dışından gelen silahlı Gürcü güçlerinin silahsız Abhazlara karşı gerçekleştirdiği sistematik bir pogrom halini aldı. Yerel Gürcülere ateşli silahlar dağıtılırken Abhazlar otobüslerden indirilip darp edildi ya da öldürüldü. Çok sayıda kişi öldükten ve yaralandıktan sonra Rusya merkez Sovyeti’nden gönderilen İçişleri Bakanlığı birlikleri Abhazya’ya daha fazla Gürcü savaşçının geçmesini engelleyerek düzeni sağlamayı başardı. Aidgılara yaşanan olayları Abhaz toplumunu yok etmek için planlanmış bir eylem olarak duyurdu(Lezhava 1997, s. 283).
Ağustos 1989 – Aralık 1991
Temmuz 1989’daki travmatik olaylardan sonra, var olan çatışmalar şiddet içermeyen siyasi gerginliklere dönüştü. 25 Ağustos’ta Abhazya Yüksek Sovyeti bağımsızlık deklarasyonu yayınladı, bir gün sonra Gürcistan Yüksek Sovyeti bunun geçersiz olduğunu ilan etti. Deklarasyon Abhaz parlamentosunda yükselen etnopolitik ayrışmanın dönüm noktası oldu, ve 31 Ağustos’ta çoğunluğu Gürcü olan muhalif milletvekilleri Tiflis Subtropikal Tarım Enstitüsü’nde toplanarak kendilerini Abhazya’nın gerçek Yüksek Sovyeti ilan ettiler. Bundan sonra biri Sohum’da diğeri Tiflis’te bulunan bu iki ayrık yapı, aynı makamda hak iddia edecekti.
Bu dönemde meydana gelen Kafkas Dağlı Halkları Konfederasyonu da diğer bir önemli gelişmeydi. Aidgılara Kuzey Kafkasya’da yer almayan tek üye dernek olsa da, konfederasyon merkezini Sohum’da kurarak ilk kongresini 26 Ağustos’ta burada gerçekleştirdi. Kongre Abhaz bağımsızlık mücadelesiyle dayanışma içinde olacağını bildiren bir duyuru yayınladı. Destekçileri, konfederasyonu 1917-1918’de var olan Dağlı Cumhuriyeti’nin olası bir ardılı olarak görüyorlardı. Abhazya böyle bir devlet için hayati öneme sahipti çünkü onun denize açılan tek kapısı olacaktı. Abhaz bağımsızlık hareketi için ise konfederasyon üyeliği Gürcistan’dan ayrı bir geleceği ve Kuzey Kafkasya’daki etnokültürel soydaşlarıyla yenilenmiş bir topluluk oluşturma imkanını sağlıyordu. Bunun yanı sıra, konfederasyon Abhazya’ya Gürcistan’la olası bir savaş halinde destek verebilirdi(ve savaş başlayınca da bu destek gelecekti) . Kongreye ev sahipliği yaparak Tiflis’e dışardan destek aldığını gösteren Aidgılara Gürcü işgalini önlemeyi umuyordu.
14 Kasım 1990’da, Gürcü milliyetçisi Zviad Gamsakhurdia Gürcistan Yüksek Sovyeti başkanı oldu(bundan altı ay sonra da Gürcistan Cumhurbaşkanı olarak seçilecekti). Aralık 1990’da ise Abhazya Yüksek Sovyeti Başkanlığı’na Vladislav Ardzınba seçildi.
1991’in Ekim ve Aralık ayları arasında Abhazya Yüksek Sovyeti seçimi bikarç aşamada gerçekleşti. Gamsakhurdia ve Ardzınba bu seçimlerde kullanılacak yöntemde anlaşmaya vardılar, anlaşmaya göre her seçim bölgesi belli bir etnik grubun adayına ayrılmıştı. Buna göre; 28 bölgede sadece Abhazlar, 26 bölgede Gürcüler, geri kalan 11 bölgede de diğer etnik gruplar(Rus,Ermeni vs.) seçilebilecekti. Seçenekleri daraltan bu sistem çatışmanın iki tarafı için de kabul edilebilirdi, çünkü iki taraf da üçüncül etnik gruplarla anlaşarak çoğunluğu ele geçirebileceğini düşünmüştü(Lezhava 1997, s. 328).
Abhaz tarafı beklentilerinde haklı çıktı. Diğer etnik grupların milletvekillerinden pek azı Gürcüler’den taraf oldu, çoğunluğu Abhazları destekledi. Bu yönelimi etkileyen faktörlerden biri Abhazya’daki üçüncül grupların çok azının Gürcüce bilmesi ya da öğrenmek istemesiydi, bu yüzden Gürcüce’nin tek resmi dil olarak kabul edildiği bir Gürcü devletinde yer almak istemediler. Abhazca da bilmiyorlardı, ancak çoğunluğun ortak olarak kullandığı Rusça bağımsız bir Abhazya’da eskiden sahip olduğu konumunu büyük olasılıkla koruyacaktı.
Savaştan Önceki Son Aylar
Sovyetler Birliği 1991’in sonunda resmi olarak dağıldı. Bu olay Gürcü-Abhaz çatışmasını savaş öncesindeki son durumuna sürükledi.
Yasal olarak Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra oluşan boşluğu doldurma mücadelesi vardı. Bu rekabet Tiflis ve Sohum meclisleri arasında “anayasa savaşı” şeklini aldı. Şubat 1992’de, Gürcistan Yüksek Sovyeti bağımsız Gürcü Cumhuriyeti’nin 1921’de kabul ettiği anayasayı yeniden yürürlüğe koyma kararı aldı. Buna cevap olarak, Sohum’daki Abhazya Yüksek Sovyeti 23 Temmuz’da Abhaz Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin 1925’te kabul ettiği anayasayı yürürlüğe koydu. Bu adımlar iki tarafın da siyasete tamamen resmi bir bakış açısıyla yaklaştığını, 1920ler’den bu yana olan değişmeleri dikkate almadığını gösteriyordu. Yürürlüğe sokulan anayasalar iki tarafın da kabul edebileceği türden değildi: 1921’deki Gürcü anayasası Abhazya’nın özerkliğine çok muğlak bir şekilde izin veriyordu, 1925 Abhaz anayasası ise Abhazya’nın bağımsız bir Sovyetler Birliği Cumhuriyeti olduğunu onaylıyordu.
Aynı zamanda, Abhaz topraklarında bulunan eski Sovyet “güç yapıları”nı kontrol etmeye yönelik daha somut mücadeleler de oluyordu. Abhaz ekonomik enstitülerinin Gürcü muadillerinden ayrılması 1991’in son aylarına doğru başlamıştı. Örneğin; 30 ağustos 1991’de Abhazya Yüksek Sovyeti Gürcistan Cumhuriyeti’nin bankacılıkla ilgili yasalarının Abhazya’da geçerli olmayacağı kararını aldı, aynı yılın ekim ayında ise kendi kontrolü altında olan bir gümrük servisiyle Cumhuriyetlerarası Ekonomik Bağlantılar Komitesi kurdu. Bu süreç Sovyetler Birliği’nin resmi olarak dağılmasından sonra ordu ve güvenlik konularını da kapsamaya başladı. 29 Aralık 1991’de, Abhazya Yüksek Sovyeti Abhazya’da bulunan bütün eski Sovyet askeri güçlerinin üzerinde hak iddia etmesini sağlayan yasa tasarısını meclisten geçirdi. Şubat 1992’de, Abhazya’da vatandaşlık kayıtlarının yapılması için bir komisyon kuruldu ve Gürcistan’ın diğer bölgelerinden Abhazya’ya insan göçünü engelleyen sınırlamalar getirildi. 5 Mart 1992’de, Güvenlik Komitesi ve Devlet Mülkiyet Komitesi gibi devletin diğer makamlarını Abhazya Yüksek Sovyeti’ne bağlayan bir yasa kabul edildi(Zhorzholiani 1994, s. 37). Bu değişikliklere karşılık gelecek kurumsal bir yapı oluşturuldu, Sovyet dönemindeki karşılığı baz alınarak yeni bir zorunlu askeri hizmet sistemi yürürlüğe sokuldu. Bütün bunlar kayda değer bir askeri güç elde etmek için Ardzınba liderliğinin harcadığı eforlardı(Chervonnaya 1995, s. 75-84).
Böylece, Sovyet sonrası dönemin ilk birkaç ayında Abhazya’nın Gürcistan’dan ayrılması sözde deklarasyonların ötesine geçerek somutlaşmaya başladı. Bu süreç oldukça sorunsuz bir şekilde ilerledi, Gürcü ve Abhaz polis memurları arasında geçen birkaç küçük çatışma dışında bir şey olmadı.
Aynı dönemde Gamsakhurdia yanlıları ve destekçileri arasında geçen Gürcü İç Savaşı’nın da gerçekleştiğini hatırlatmak gerekir(Aralık 1991 – Ocak 1992). Tiflis’te güç sonradan Devlet Konseyi olarak kurulacak olan Askeri Konsey tarafından ele geçirilmişti, bu konsey Mart 1992’de Şevardnadze’yi konseye başkanlık etmesi için Gürcistan’a davet etmişti. Gürcü İç Savaşı yeni hükümet veBatı Gürcistan’ın Megrelya bölgesinde bulunan “Zviadista” gerillaları arasındaki çatışmalarla devam etti. Abhazya işgal edilirken bu çatışmalar hala sürüyordu.
Comments
No comment