Savaş önlenebilir miydi?
Eğer Abhazya’daki savaş öncesi duruma ilişkin bu analiz doğru ise, Rusya ve/veya Batı önleyici aktif diplomasisi ile bu savaşı engelleyebilirdi. Müzakereler için başlangıç noktası eş zamanlı olarak Abhazya’nın 1925 anayasasına ve Gürcistan’ın ise 1921 anayasasına dönüşünün ertelenmesi olabilirdi.
Rusya’nın Gürcü-Abhaz çatışmasına savaş öncesi diplomatik olarak müdahil olmadığı görülürken savaşın çıkmasını takiben hemen müdahale ettiği görülmektedir. 3 Eylül’de, savaşın başlamasından üç haftadan az bir süre sonra, Başkan Yeltsin Moskova’da Şevardnadze ve Ardzınba arasında Kuzey Kafkasyalı cumhuriyetlerin, bölgelerin ve liderlerin de katılımıyla bir müzakere toplantısı organize etmiştir. Yeltsin, Kuzey Kafkasyalı liderler tarafından desteklenen bu toplantıda, kendisinin taraflar üzerinde, özellikle de Ardzınba üzerinde güçlü bir baskı uygulamak istediğini göstermiştir. Bu durum, Rus hükümetinin Abhazya’da savaşın başlamak üzere olduğunun farkında olsaydı bunu önlemeye çalışacağını göstermektedir. Öte tarafta, Yeltsin’in Gürcü işgalini önceden bildiğine hatta bunun gerçekleşmesine izin verdiğine dair bazı emareler vardır.
Hepsinden etkilisi Batılıların Gürcistan’la ilişkide ve Rusya’nın Abhazya’yla ilişkide öncelikli sorumluluğu alarak Birleşik Devletlerin ve/veya Avrupalı müttefiklerinin, veya Batı-Rus ortak girişiminin, zamanında inisiyatif alması olabilirdi. Şevardnadze’nin 1992 başlarında Devlet Konseyi’ne başkanlık etmesi için Gürcistan’a davet edilmesinin ana sebeplerinden birisi onun Batı’da olumlu bir imaja sahip olmasıydı: önemli miktarda Batılı politik, ekonomik ve insani yardımı çekebileceği umuluyordu(ve öyle de yaptı). Bu, Batı ülkelerine Gürcü liderliğinin kararlarını etkilemek için güçlü araçlar sağladı. Gürcistan’ın tanınması ve IMF, Dünya Bankası ve BM’ye üyeliklerinin ön koşulsuz kabul edilmesi fırsatını boşa harcadılar.
Ne Rusya’nın ne de Batı’nın SSCB’nin dağılmasıyla savaşın ortaya çıkması arasındaki kritik 8 ay boyunca önleyici diplomasi girişimlerinin yokluğunu Gürcü-Abhaz sorununa dönük dikkat eksikliği dışında herhangi başka bir nedenle açıklamaya çalışmak zordur. Sovyetler Birliği’nin sonunun hali hazırdaki gergin durumda istikrarı bozucu güçlü etkisi olacağı tahmin edilebilirdi. Muhtemelen Rus ve Batılı diplomatlar ve politikacılar o dönem için pek çok sorunun yükünden muzdariptiler. Abhazya eski Sovyetler Birliği’nde acil önleyici adımların atılması gereken bir düzine sorundan veya sıcak noktadan birisiydi ve uluslar arası güvenlik noktasından bakıldığında(örneğin Kırım veya Baltık’la kıyaslanırsa) hiçbir şekilde en önemli konu değildi.
Niçin Şevardnadze ve Gamsahurdiya değil?
Abhazya’nın işgalinin “aşırı milliyetçi” Gamsahurdiya’nın değil de “liberal” Şevardnadze himayesinde gerçekleşmesi anormal görünebilir. Eğer Gamsahurdiya “bile” Ardzınba ve meslektaşları ile karşılıklı anlayışa ulaşabildiyse, o zaman niçin soğuk savaşı tehlikesiz bir sona ulaştırmasındaki rolü ile tanınan eski Sovyet dış işleri bakanının kabiliyetleri buna yetmedi?
Şevardnadze’nin Tiflis’e Mart 1992’de dönmesi sırasında Abhazya’daki siyasi durumun Gürcülerin bakış açısına göre Gamsahurdiya döneminden çok daha kötü olması cevabın büyük bir kısmını oluşturuyordu.Özellikle, ayrılıkçı rejim o zamana kadar askeri kapasite elde etme yolundaydı. Dahası, 1992’de Şevardnadze bazılarının Gamsahurdiya’dan daha az Gürcü milliyetçisi olmadığı Devlet Konseyi’ndeki meslektaşlarının görüşlerine karşı çıkacak pozisyonda değildi. Şevardnadze’nin “liberalizminin” sınırlarını akılda tutmak gereklidir: etnik azınlıklara nispeten tolerans ve hassas tutum gösterirken ve milliyetçiliğin etnik versiyonundan ziyade sivil versiyonunu savunurken, toprak bütünlüğü söz konusu olduğunda herhangi bir taviz vermeyi hiçbir zaman düşünmedi. Önceki yıllarda bu tehdit sadece potansiyel bir tehditken 1992’de Abhazya açıkça Gürcistan’ın toprak bütünlüğüne ciddi bir tehlike sergiliyordu.
Gamsahurdiya Abhazya’ya askeri müdahale ederek iktidarını daha uzun süre sürdürebilir miydi? Kesinlikle evet. Gamsahurdiya Gürcistan’ın toprak bütünlüğünün etnik azınlıkların yaşadığı Acara, güneydeki Ermeni ve Azeri yerleşimlerinde ve elbette kuzeydeki Abhazya ve Güney Osetya’da risk altında olduğunu görmüştü. Onun birincil önceliği Güney Osetya idi ve aynı anda birden fazla girmeyerek mantıklı davranmıştı; bu büyük ölçüde niçin Ardzınba ile anlaşmaya daha istekli olduğunu açıklar. Ancak Abhazya’nın sırası mutlaka gelecekti.
Comments
No comment